Bölüm 1

18 6 2
                                    

Berlin havaalanı çok kalabalıktı. İnsan selinin arasından hızlı hızlı ilerlemeye çalışıyordum. Yıllar sonra ilk kez Almanya'ya gelmiştim ve kesinlikle hala burayı sevmiyordum. Yine son zamanlarda üzerime çöreklenen birileri tarafından izlendiğim duygusuna kapılmıştım. Bilinçaltım ise paranoya yaptığımla ilgili bir şeyler mırıldanıyordu. Ama son birkaç haftadır abim çok gergindi. Bana söylemediği bir şeyler vardı, endişelenmeye başlamıştım. Onun yanında olmak istiyordum. Ayrıca buraya gelmek zorundaydım. Kendime kızarak hızlı hızlı yürümeye devam ettim. Yıllardır İstanbul'da tek başıma yaşıyordum. Artık yalnız olmak istemiyordum. Abimi yalnız bırakmakta istemiyordum. Artık. Son yaşadığım olay da bardağı taşıran son damla olmuştu. Rutin bir şekilde valizlerimi alacağım platforma yürüdüm. Uzun süredir gelmediğim bu ortama tatsız bir aşinalığım vardı. En az yirmi dakika bekleyeceğim için boş bir yere oturdum.

Ne yapıyorum ben? Acaba doğru mu yapıyorum? Buraya gelmek her şeyi daha kötü yapar mı? Tabii ki de hayır seni aptal! Senin yapabileceğin bir şey yoktu. Düşüncelerim bilinçaltımın sinirli tıslamasıyla bölünmüş oldu. Mekanik sesi de duyunca kendime gelerek doğruldum. İki platform arasındaki panoya baktım. Başlamak üzereydi. Birkaç dakika içinde valizimi alıp yürümeye başlamıştım. Çıkışa yakın bir yerde durdum. On dakika geçti. Çantamı karıştırıp telefonumu çıkardım. Uçakta kapattığımdan beri açmamıştım. Açıp aramak için biraz çaba harcadıktan sonra hattı değiştirmediğimi hatırlayıp hattı aramak için bir kez daha çantamı eşelemeye başladım.

"Affedersiniz, sinyora?"

Arkama bakacağım derken valizime çarpıp iki adım geriye sendeledim. Ben ve dayanılmaz sakarlığım. Omzumda bir el hissettim. Doğrulmama yardım etmeye çalışıyordu. O kadar utanmıştım ki kafamı kaldırıp bakmak için epey bir çaba harcamam gerekti. Düzgün görünümlü bir adamdı. Benden uzundu. Herkes senden uzun. Bilinçaltım bugün susmayacak gibiydi. Tipinden ve aksanından Latin olduğunu çıkarmıştım. Esmer tenliydi. Koyu kahve saçları düzgün bir şekilde ayrılmıştı. Siyah pantolonu ve trenç kotuyla ne kadar düzgün olursa olsun tehlikeli olabilirdi. Gözündeki siyah gözlükleri çıkarıp beni selamladı. Koyu gözleriyle beni incelediğini fark edince istemsizce rahatsız bir şekilde kıpırdandım. İngilizce konuşuyordu.

"Evet?" diye sordum, bir yandan çantamı karıştırmaya çalışırken. Küçük cepte aradığım şeye ulaştım. Küçük kartı çıkarırken tekrar adama baktım.

"Buraya yalnız mı geldiniz diye merak ettim. Bir yere gitmeniz gerekiyorsa arabam var. Sizi götürebilirim."

Normal bir zamanda dostça hatta sevimli gelebilecek bir şekilde gülümsedi. Şimdilik kötü niyetli bir durum sezmediğim için birazcık rahatlamıştım ama havaalanında rastgele kız avlamaya çalıştığını tahmin ettim. Ucuz bir numaraydı. "Hayır, teşekkürler. Beni almaya gelecek biri var zaten." Elimdeki küçük kartı telefonun içindekiyle değiştirirken bir yandan da adamı başımdan göndermeye çalışıyordum.

Adam gözlüğünü takarak, "Anlıyorum, sinyora. Sadece sizin gibi genç ve güzel bir bayanın güvende olduğundan emin olmak istedim. Bu şehir yalnız kadınlar için pek de güvenli değil," dedi. Rahatsız olmuştum. Uzatma kardeşim işine bak.

"İlginiz için tekrar teşekkür ederim." Telefonu büyük bir çabayla çalıştırdım. "Ama merak etmeyin güvendeyim." Adamla ilgilenmeyi bırakıp telefondan birkaç numara tuşladım. Telefonu kulağıma götürürken Latin adamın durduğu yere baktım, ama çoktan gitmişti. Dudağımı ısırdım. Gerçekten bu ülke ne kadar güvenliydi? Bu şehirle ilgili iyi şeyler kadar kötü ve korkutucu şeyler de görmüş ve duymuştum. Sevmemek için potansiyel bir sebep daha. Eskiden en güvenli olan ülkeler şehirler bile artık güvenilmez olmuştu. Savaşlardan sonra birçok ülke bölünmüş, farklı şekillerde birleşmişti. Bazı ülkeler yok olmuş, yeni ülkeler bile oluşmuştu. Dünya nüfusu neredeyse yarıya düşmüştü. Suç oranları artmış, yönetimlerin önlemleri yetersiz kalmıştı.

Telefondan gelen seslerle tekrar kendime geldim. Meşguldü. Burada daha fazla beklemek düşüncesinden rahatsız olmuştum. Eşyalarımı çantama geri tıkıştırıp valizimi de alıp çıkışa ilerledim. Kapıdan çıkar çıkmaz Cihan'ı görünce koşarak yanına gittim. Mevsimin bahar olduğunu düşünürsek hava oldukça soğuktu. Ona sıkıca sarılırken biraz önce yaşadığım garip olayı atlatmaya çalışıyordum. O yanımdayken bana bir şey olmazdı. Ona sıkıca sarılırken neden geldiğimi sorgulayacağını bildiğim halde sorgulamamasını ve fazla soru sormamasını diliyordum.

"Nasılsın ufaklık?"

"İyiyim Abiciğim sen nasılsın?" dedim aldırmaz bir havayla. Onun kaşları hafifçe kalkarken yaptığım hatayı fark ettim. Ama artık çok geçti. Ona nadiren böyle seslenirdim, genelde suçlu hissederken. Kısa süreli şaşkınlığını atlatıp temkinli bir sesle cevap verdi.

"İyiyim de bir sorun mu var sen kolay kolay buraya gelmezsin." Gözlerini kısmıştı. Panikledim. Hemen konuyu lehime çevirmeliydim. Düşün. Düşün.

"Imm... Haklısın buraya pek gelmiyordum ama hep böyle olmazdı. Hayat devam ediyor değil mi?"

"Pekala, o za-"

Hemen lafını keserek araya girdim. "Yani anlayacağın artık bunu aşmaya karar verdim. Sorun yok yani." Hızlı hızlı konuşuyordum.

"Bir sorun yok öyle mi? Yıllardır bir damla yardım kabul etmiyorsun, bizi başından savup duruyordun. Şimdi beni arayıp geliyorum beni al diyorsun ve bir sorun yok?"

"Evet, seni özledim. Ayrıca niye yardım istemediğimi biliyorsun. Şimdi de senin işlerini aksatmamak için ben geldim."

"Eminsin?" Sorgulayan sesi daha sakindi. Artık zorlamak istemiyordu sanırım. Yıllar önce bunun kavgalarını çok yaşamıştık zaten.

Kapıdan çıkarken "Evet eminim. Yok bir şey. Hem neden sizi görmeye gelmeyeyim?" Ona biraz masum bakışlar attım. "Alındığımı itiraf etmeliyim. Madem istemiyorsun merak etme uzun kalmam." diye mırıldandım. Hava soğuktu ve yüzüm uyuşma yolunda ilerliyordu.

Gülerek "Onun için demediğimi biliyorsun." deyip saçlarımı karıştırınca bende güldüm.

"Biliyorum. Hadi gidelim."

Arabaya bindiğimizde "Proje nasıl gitti? Şu çalıştığın yer?" diye sordu.

Zurnanın zırt dediği yere geldik. Ben ne diyeceğim şimdi? Bunu başka bir zaman açıklamaya karar verip bu konuyu daha sonra konuşmak üzere rafa kaldırdım. Son keşfettiğim şeyleri, gördüklerimi ve yaşadıklarımı kendim bile kabullenememiştim. Yine hasta gibi hissetmeye başlıyordum.

Emniyet kemerini takarken "İyi." Yalan. "Derslerim bitti. Hepsini geçtim. Projeyi de teslim ettim ama daha sonuçlanmadı." diye mırıldandım.

"Sen iyi misin gerçekten? Biraz solgun görünüyorsun."

Saçlarıma giden elimi hemen indirdim. "İyiyim. Bebek değilim ayrıca iyi olmasam bilirim." Daha büyük yalan.

Gözleri kısa bir süre üzerimde gezindikten sonra "Pekala, öyle diyorsan öyle olsun." dedi. İnanmamıştı. Yalan söylemekte berbat olduğum için inanmasını beklemiyordum zaten. Yorgundum ve bunlarla şimdi ilgilenmek istemiyordum.

"Biraz yorgunum sadece. Uyuyunca kendime gelirim." Daha fazla bir şey söylemedim.

Yazardan küçük bir edit not:
Merhaba arkadaşlar,
Öncelikle yeni geri dönüş yaptığım bu uygulama çok değişmiş. Uyum sağlamaya çalışıyorum. Her bölümün sonuna oy vermenizi istemek bana garip geliyor. Ama eğer beğenirseniz oy vermeniz beni mutlu eder. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Benimle düşüncelerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Şimdiden teşekkür ediyorum.

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin