bölüm 14, ufak kavga

586 52 23
                                    

🎟

"kang bomi, sunwoo'yu neden öptün?"sinirle karşımda duran kızın saçını çektiğimde gözlerinden ateşler saçarak bana baktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"kang bomi, sunwoo'yu neden öptün?"
sinirle karşımda duran kızın saçını çektiğimde gözlerinden ateşler saçarak bana baktı.

"bütün erkeklerin sana ait olduğunu mu sanıyorsun?"

"diğer erkekleri bilemem ama kim sunwoo'ya dokunmandan nefret ediyorum."

"o zaman daha çok dokunasım geliyor?" dediğinde tüm gücümle omzundan geriye itip onu tuvaletin kapısına yasladığımda kahverengi gözlerini üzerime dikti.

"sinir bozucu bir sürtüksün."

"amacın ne?" dedim sessizce, hafifçe sırıttı ve iğrenirmişçesine baktı. "üzgün olmanı sağlamak."

"amacın varmış en azından--" dedim yüzümü onunkine yaklaştırarak, "iyi çalışmalar dilerim. çünkü sinir bozucu bir sürtük olduğum için annem ölse bile gülebilecek derecedeyim."

yakasını sertçe bıraktığımda vahşi gözlerini üzerimden çekmedi. sinirle arkamı döndüm.

kapıyı kapatıp tam gidecektim ki saçımı arkamdan çekti ve makyaj çantasının içinden çıkardığı jileti yüzümün kenarına yaklaştırdı. sıyırmıştı.

elmacık kemiğimden akan kana baktım ve sinirlenmiştim.. "ıskaladım," dedi sırıtarak "gözlerinden nefret ediyorum. çok büyükler ve kınayıcı bakıyorlar."

elim tekrar omuzlarından tutup onu ittirdiğinde, sinirlenmiştim. yere düşen kıza baktım.

zorla elindeki jileti aldım ve şah damarının olduğu yere tuttum. bu sefer o korku dolu bakıyordu. "şah damarını kesersem, 5 saniyeden daha az sürede öldürür."

"ya da vertebral damar, 12 saniye sürer. hangisini istersin? her türlü 1 dakikadan daha az sürüyor. acı vermez."

gözlerindeki vahşi bakış yerini ağlamak üzere olan gözlere bırakırken ne diyeceğini bekledim.

"üzgünüm."

"ne? duyamadım."

"yüzünü kanattığım için." derin bir nefes aldım, jileti daha da yaklaştırdım, tekrar sertçe baktım. "tek onun için mi üzgünsün?"

"sunwoo'yu zorla öptüğüm için ve işlerime bomin'i karıştırdığım için de."

elimdeki jileti yavaşça yere indirdim ve ondan uzaklaştım. "jileti öğretmene teslim edeceğim."

°

bay kim'in odasına jileti bırakıp revirden aldığım yara bandı ile sınıfa girdim.

sınıf öğretmenimiz bay kim halledeceğini ve ailesini arayacağını söylemişti ama açıkçası pek güvenmiyordum. korkağın tekiydi.

"yüzün kanıyor--" jaerin endişeyle yüzüme baktığında bir şey demeden yerime oturdum.

"ne oldu?"

"bomi jiletle saldırdı."

"NE?" sinirle bağırdığında susmasını işaret ettim. diğerleri de duyarsa olayın büyüyeceğini biliyordum. "sadece sıyırdı."

"ya gözüne gelseydi--" yara bandını takmama yardım ederken resmen ağlayacak dereceye gelmişti.

"endişelenme." dedim sessizce ve gelen juyeon'a baktım, jaerin'e onunla gitmesini işaret ettim.

biraz dinlenmek istiyordum aslında. kafamı coğrafya kitabının üstüne yasladığımda 1 aydır yaşadığım her şey gözümden geçmişti.

ne boktan bir hayattı cidden. ama en azından yanımda olan kişiler vardı.

bomin'i uzun süredir görmüyordum, bomi onu bir şekilde kandırmış olmalıydı çünkü onu işlerine karıştırdığı için özür dilemişti.

yanımda olan hareketlenme ile başımı kaldırdım ve yemek yemeye gitmediğim için bana yemek getiren sunwoo ile karşılaştım.

başımı kaldırdığım an yüzümdeki yara bandında kahverengi gözleri takıldı.

"yüzün--" dediğinde gözlerimi kaçırdım, "dikkatsizliğim yüzünden oldu." diyerek onu geçiştirdim.

iki elini yanaklarıma koydu ve gülümsedi. "dikkat etmelisin." yumuşak dudaklarını yara bandının olduğu yere bastırdığında, kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atmıştı.

küçük hareketleri ve gözlerinin içindeki galaksi. sanki insani hapsediyormuş gibiydi. gözlerim onda takılı kalmıştı ki öksürerek önüme döndüm ve kitabımı rastgele açtım.

"ders çalışıyorum ben."

"ne dersi ya? sen hiç ders çalışmazsın ki?"

"üniversiteye gidelim birlikte." dedim gülümseyerek. "istemiyorum, benimle yemek ye. kafeteryaya gitmedin biliyorum."

"birlikte çalışalım, gel." diyerek kitabı onun önüne doğru itekledim. "ders çalışmayı bilmiyorum."

"hayatın kararır lan." dedim gülümseyerek sonra da ona baktım. "okumazsan sorumluluk almam."

"alman gerek." dediğinde gözlerimi açıp ona baktım. "yo, okumamak senin mallığın."

"yanımda sen varken derse odaklanamıyorum. o yüzden sorumlusu sensin." diyerek yanağımı sıktığında, gözlerimi kısarak baktım.

yanağımı sıkması bile beni öldürebilirdi.

"şu küçük tatlış hareketlerini yapma bir daha!" dediğimde gülümsemesi kalbimi tekrar tekrar hızlı attırıyordu.

"ne bu flörtümsü hareketler?! nerden öğrendin böyle hareketler yapmayı? diğer kızlara da mı yaptın yoksa? kalbim deli gibi atıyor." elleri tekrar yanaklarıma gitti ve acıtmadan sıktı.

"kalbim deli gibi atıyor." diyerek beni taklit edip dalga geçmesiyle sinirlerimi bozmuştu, omzundan itekledim.

"git öteye ya. sinirimi bozuyorsun."

"hayır,, sana yapışacağım."

sunwoo | shut upHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin