bölüm 3, üç kez red yememiş gibi

755 57 33
                                    

🎟

"buranın hepsini mi temizleyeceğiz? ikimiz?" dedim temizlikçi amcanın elime bıraktığı anahtarlarla açtığım spor salonuna bakarken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"buranın hepsini mi temizleyeceğiz? ikimiz?" dedim temizlikçi amcanın elime bıraktığı anahtarlarla açtığım spor salonuna bakarken.

"evet." diyen amcaya döndüm. "ve sonunda maaş alan sen olacaksın." dediğimde sunwoo güldü.

"o yüzden sınıfta yaramazlık yapmayın." pfft, dedim amcanın arkasından bakarken.

"neden ceza almak istemediğini şimdi anladım, teşekkürler." yanımdaki oğlan etrafa bakarken söylendim.

"çok konuşuyorsun? hemen yapıp gidelim." dediğinde gözlerimi devirdim.

"bana bak, ciddi ciddi burayı temizlemeyeceğiz değil mi?" elime viledayı tutuşturduğunda gözlerimi devirdim.

"yapmazsak ailemizi arayacaklarını bilmiyor musun?"

"ah doğru, bir anlık senin 'kim ailesinin' varisi olduğunu unutmuşum." dedim gülerek. ama bu sözüm onu sinir etmişe benziyordu. ne zaman ailesinden bahsetsem tepkisi bu olurdu, onu da anlıyordum. ailesi iyi insanlar değildi sonuçta.

"o yüzden temizlemeye başla, zaten senin yüzünden buradayız."

"arkamdan gelip aptallık yap demedim." dediğimde beni kendine çevirdi.

"yalnız başına burayı nasıl yapacaktın o zaman?"

"kaçardım muhtemelen," dediğimde sinirlendi ve beni umursamadı. sürekli somurtuyordu, küçük bir çocuk gibiydi adeta. ama bu onu tatlı kılıyordu.

"tamam kızma, siliyorum." dedim işimin başına geçerek, sırayla bütün yeri silerken zamanın hızlı geçtiğini biliyordum.

zil çaldı.

son ders bitmiş olmalıydı ama temizliğimiz hâlâ bitmemişti.

"hey," dedim yanımdaki oğlanın sırtına vurarak. "o kadar didikleme, antremana gelen ergenler zaten pisletecek."

"peki." diyerek topların yanına geçti ve yere yattı. ben de yanına uzandım. aşırı yorgun hissediyordum.

"sevgili konusunda--" dediğimde sözümü kesti. "yine aynı konu." diyerek nefesini dışarı verdiğinde onu fazla rahatsız ettiğimi fark etmiştim.

"seni zorlamıyorum, istemezsen jaehyun veya haknyeon'a sorarım." gülümsedim. artık onun da istemediğini anlamıştım, daha fazla darlamaya gerek yoktu.

"sadece senin kabul etmeni istedim bu kadar. kabul etmiyorsan başkalarından rica etmeyi deneyeceğim."

"neden ben?" dediğinde gözlerimi kaçırdım, "bilmem, öylesine. sonuçta yakınız, beni de iyi tanıyorsun. kolay olur diye düşündüm."

kolumdaki saate baktım ve ayağa kalktım. haknyeon ve diğerleriyle buluşacaktım, geç kalmak istemiyordum.

°

kafeden içeri girdiğimde jaerin, juyeon, haknyeon ve diğerlerinin oturduğu yere ilerledim, çantamı çıkarıp yanlarına oturduğumda hiçbir şey demedim.

"iyi misin?"

jaerin endişeli bir şekilde bana baktığında sağa sola kafamı salladım ve kafamı masaya yasladım.

"sanırım yine reddedildim. sunwoo tarafından." dediğimde hyunjoon gülmeye başlamıştı ki jaerin kafasının arkasından sertçe vurdu.

"amına koyayım ya," diye sinirle başımı kaldırdığımda hepsi bana baktı. "neyse boşverin." başımı geri masaya yasladım. sertçe.

juyeon bana deliymişim gibi bakarken tekrar kafamı kaldırdım. "sikmişim böyle işi ya."

"ne oluyor ya buna? kafasını kaldırıp indiriyor sürekli mal gibi." diyen changmin elindeki içeceği tam kafasına dikiyordu ki elinden hızlıca aldım ve kendim içtim.

"O BENİMDİ."

"BANA NE?!"

"AMA BENİMDİ?! AYRICA ONDAN İÇMİŞTİM BEN ŞEREFSİZ."

"ŞEREFSİZ SENİN ARKADAŞINDIR APTAL ÇOCUK."

"SUNWOO'DAN BAHSEDİYORSAN EVET ÖYLE."

"SAKİN OLUN." diye araya giren sangyeon sayesinde ikimizde susmuştuk.

kapı açıldığında içeri giren kişiye baktım.

"bunun ne işi var burda?"

jaerin gruptakilere baktı, "kim çağırdı?" dediğinde younghoon usulca elini kaldırdı.

"sumi'yi aldattığını bile bile-- hoşgeldin chanhee!"

umursamadım, zaten arkadaş grubumuz ortaktı, bu yüzden ayrılırken kendimi böyle şeylere hazırlamıştım.

"selam." dediğinde bana doğru dediğinden emindim. "selam." dedim sessizce, sonuçta bir şey yapamazdım.

"sunwoo nerede?" dediğinde yanıma oturdu. "dışarıda gördüm ama içeri gelmedi mi? bir şey mi oldu acaba?"

"sanki onun için çok endişeleniyormuşsun gibi." dediğimde kaşlarını kaldırarak bana baktı.

"arkadaşız ya sumi."

"o yüzden arkadaşının sevgilisini çaldın, değil mi?" dedim sinir edici bir şekilde gülümseyerek, "komik değil, choi chanhee. sınırını bil."

yüzünü yüzüme yaklaştırdığında umursamadım, kulağıma fısıldadı. "seni 3 kez reddetmesine rağmen nasıl hala onun arkasını kolluyorsun?"

dudağımı onun kulağına yaklaştırdım.

"benimle çıkarken, beni jiyoon'la aldatmana rağmen bir de üstüne younghoon'dan hoşlanmayı nasıl beceriyorsun?" gülümsedim ve younghoon'un olduğu yere doğru baktım.

"söylesem mi?" dediğimde gözlerini kaçırdı.

"choi chanhee, young--" eliyle ağzımı kapattı ve hiçbir şey yokmuş gibi kolunu omzuma doladı.

"ne oldu?" diyen changmin'e kafasını salladı, "bir şey yok, sadece barıştık."

ağzım açık kalmıştı, barıştık mı?

"ablanın düğününe gidecek eş arıyormuşsun. ben geleyim." diyerek yanağıma hafifçe bir öpücük bırakmıştı.

jiyoon'a acıyordum.

o sırada sunwoo'nun sesini duymuştum. "benimle gidiyor yalnız."

arkamı döndüğümde dağınık pembe saçları ve kravatı bir kenara kaymış okul üniformasıyla karşımda duruyordu.

chanhee kolunu omzumdan indirerek bana baktı. "öyle mi? bilmiyordum."

oturduğum yerden kalktım ve kafeden çıktım, arkamdan sunwoo'nun geldiğine emindim.

onunla mı gidiyorum? sonunda.

sunwoo | shut upHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin