1.ODA

425 112 144
                                    

O, cebinde beş senti olmayan giriş katında bar salonu olan bir binanın ikinci katında oturuyordu. Otelden çıkıp bu lanet olası eve gelmek onu sinir ediyordu.

hergün kapısında üşüşen o içki kokulu sarhoş erkeklerin yanından geçerek eve çıkmak onu üzüyordu ama yapacak başka bir şey de yoktu onun için. Bir otelde hizmetçi olarak calışmak kötü bir duygu olsa da evinde onu bekleyen oğlu küçük Jack vardı. Üç yaşında mavi gözlü kıvırcık saçlı dünyalar tatlısı bir çocuktu ve Emma onun için çalışıyordu. Bu kadar pisliğe Jack için katlanıyordu. Emma iş yerinden çıkıp eve geldiğinde,  Jack annesinin  kucağına atlayıp
" Annem gelmiş."
diyerek sarılması Emma'nın çok hoşuna gidiyordu. Emma oğluyla vakit geçirmeyi çok seviyordu ve bu ona mutluluk veriyordu sonuçta, bu dünyada ki varı yoğu sadece oğluydu. Yemek yedikten sonra Jack hemen uyuyuverdi ve Emma'da  üstünü degiştirmeye fırsat bulmuştu sonunda.

Altın sarısı ipeksi saçlarını tepeden baglayarak topuz yaptı. Emma gerçekten cok güzel bi kadındı ve saçlarının sarı ipeksi bir görünümü vardı, gözleri gökyüzü kadar mavi yüzünde ufacık bir leke yoktu. Emma'nın istediği bu değildi o oğluyla huzur içinde yaşayabileceği ev istiyordu ve  sadece bunun için çalışıyordu.

Bir sonra ki sabah tekrar oğlunu kreşe bıraktıktan sonra işe gitmek için yol aldı hava okadar soğuktu ki rüzgar onu geri geri itiyordu ama gitmek zorundaydı her ne kadar istemesede.
İş kıyafetlerini giyip çalışmaya başladı. İşi, otel odalarını temizlemek düzeni sağlamaktı. Yine aynı işi yapmak için bir otel odasına girdi düzenlerken gözüne bir şey ilişti. Koca bir valiz aslında kilidi bulunuyordu ama kilidi takılı değildi
" Sanırım unutulmuş."
dedi. Böylesi durumlara alışıktı, illa otel odalarında unutulan eşyalar oluyordu.

Ama bu valiz çok farklıydı derisi, kumaşı, ve rengi  içinde çok değerli bir şey olduğuna işaret ediyordu sanki. Merakına yenik düştü ve açtı. İçinde sayamayacağı kadar çok dolar vardı. Bu dolarlar onun hayatını kurtarabilirdi. Oğluna güzel bir gelecek sağlayabilir çalışmak zorunda kalmaz, hatta dilediği zaman dileğini yapabilecek duruma gelebilirdi ama Emma öyle biri değildi bu fikir onun aklına gelmiş olsa bile onu asla yapmazdı.

Valizi otel katında birine emanet etmeyi düşündü ama güvenemezdi. Kimse güvenilir değildi. Kime güvenecekti ki zaten. Danışmada duran Tom'a mı? Hergün hangi barda kiminle takıldığını anlatan boş konuşan gevezenin tekiydi tabiki ona emanet edemez, güvenemezdi.

Peki ya Isabella? Oda cebimde 5 centimde olsa kıyafet alırım zengin erkek istiyorsan gösterişli kıyafetler giyinmelisin kafasında olan biriydi. Anlaşılan güvenilecek tek kişi kendisiydi. Hemen valizi hizmetli katında bir yere sakladı. Temizliğe devam etti. Temizliği yaptığı odanın numarası birdi. Otelin İlk odasıydı. Bu bir raslantı mıydı dersiniz? Aşkam olmuştu işler bitmişti bütün kat görevlileri hizmetli odasındaydı ve gün hakkında konuşmaya başladılar.

Lily:
"Çok yorucu bir gündü  8 numaralı oda bendeydi. Kızlar inanılmaz yakışıklı biri kalıyor duyduğuma göre Seattle'da ve NewYork'ta restorantları varmış." dedi. Lily çok güzel bir kadındı kahverengi saçları dalga dalgaydı ve bu ona çok yakışıyordu ela rengindeki gözleriyle adeta bütünleşiyordu, fiziğiyle her zaman gurur  duyuyor ne giyse taşıyordu, sanki özenle yaratılmış,bir hizmetli için çok fazlaydı.

Mary'de eşlik etmeden duramadı:
"Evet gerçekten inanılmaz yakışıklı ve zengin biri onunla birlikte olan ne şanslı kraliçeler gibi hayat yaşıyordur."dedi ve odada bulunan herkes onayladı,hak verdiler herkes giyindi Emma sakladığı valizi eve götürebilmek için arkadaşlarının odadan çıkmasını bekliyordu. Mary:
"Emma hadi gelmiyor musun?"
dedi.
"Siz gidin benim uğramam gereken yerler var."
dedi Emma.

———————

Eve vardığında işlerin bütün stresini atmak için oğluna koştu hemen. Oğluna bir bakıcı lazımdı ama bakıcıya verecek para yoktu ne yazık ki. Derken aklına valiz geldi. sahibini bulmak istiyordu.

Gerçekten bu kadar değerli bir valiz nasıl unutulabiliyordu hayret vericiydi. Valizin içini  yatağına boşalttı heryerini aradı taradı ama ne bir numara nede bir isim vardı. Ne yapacağı konusunda en ufak fikri yoktu kendine bir kahve yaptı.. valizi karşısına aldı ve düşünmeye başladı..

ve valizin önünde küçük bir göz olduğu fark etti hemen fermuarını açtı ve karşısına bir adres çıktı. Kağıdın üzerinde 25 Melville Park Rd. Suite 110 Melville NewYork /Swan Hotel  Bay Alex Baker yazıyordu. Bu adrese gitse acaba o kişiyi bulabilecek miydi bulsa bile nasıl emin olacaktı aklında çok soru vardı. Yağmur pencereye vuruyor çok seyrek yağıyordu Emma dayanamadı kendini dışarı atmak istedi.

Oğlunu son bi kez kontrol etti evet mışıl mışıl uyuyordu 10 dakika yürüyüp gelecekti.Ceketini aldı hem yürüyor hemde düşünüyordu... Bu düşünceli yürüyüşün ardından ayakları onu en sevdiği arkadaşının cafesine getirdi. "Doğru ya! Adam bilebilir.."
dedi.
Adam'ın cafesine uğramayı aklının bir kenarına yazdı fakat saatin çok geç olduğunu gördü aslında sadece 10 dakikalık bir yürüyüş olacaktı bu ama çoktan bir saat geçmişti bile. Geri döndü. Bar salonunun kapısı her zaman olduğu gibi açıktı. Merdivenlerden çıkarken,Jack'in en sevdiği oyuncağını gördü kapının önünde.

Ayısı olan çuval yerde öylece duruyordu.Emma panikle merdivenleri ikişer üçer adımlarla çıktı Jack'in odasına baktı. Odasında değildi, evin altını üstüne getirdi ama yoktu. Kendisini  dışarı attı, sakin sakin yürüdüğü yolları şimdi  çığlık ata ata ilerliyordu sokak sokak
"Jack nerdesin? "
"jack annen burda."
"Jack,oğlum."
Diye haykırdı ama çıt çıkmadı. Nereye gitmiş olabilirdi ki? Daha doğrusu kendi isteğiyle mi gitmişti yoksa biri mi kaçırmıştı çünkü
üç yaşında bir çocuk en fazla nereye gidebilirdi?

VALİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin