1

4.5K 237 123
                                    

"Ne sanıyorsun sen kendini?" Sehun beni omuzlarımdan tutup geriye doğru ittiğinde duvara çarptım. Kendimi saniyesinde toplarlayıp derin nefesler verdim. Sakin kalmalıydım. Sakin olmalıydım.

"Sehun..." dedim derin bir nefes daha verirken. Arkasında duran iki arkadaşı da Sehun'un yanında hizaya geçip bana öldüresi bakışlar atarken, cümlemi tamamlamaya çalıştım: "..başıma bela açma. Seni öldürmeden yok ol."

"Öldürsene..." yaklaşıp beni duvarla kendi arasına aldı. Yakalarımı avuçlarının içine aldığında işler çığrından çıkmıştı. Bunun farkındaydım çünkü sinir tepeme yerleşmişti. "...beni öldür Byun Baekhyun." Sehunun yüzüne geçirdiğim yumrukla 1-2 adım geriledi.

Arkadaşları bana doğru yaklaştığında havaya bir kahkaha bırakıp onlara durmalarını söyledi. Sehun gerçekten çok fazla film izliyor olmalıydı. 

Beni tekrar yakalarımdan tuttuğunda onu bu sefer daha kibar ittirdim. Gerçekten Sehun bu okulda kavga edeceğim son kişiydi. Ama Sehun'un da ölesiye dövesi vardı beni ve bu işleri çok zorlaştırıyordu.

"Sehun seni uyarıyorum. Benden uzak du-" Cümlemi tamamlamama izin vermeden yumruğunu yüzümde hissettiğimde sinirlerim gerçekten hoplamıştı. Sikmiştim aşkını, hoşlantısını, manitasını.

Sehun'u yere yatırıp paramparça ettim. Tabi ki normal bir parçalama değildi. Ona istisna geçerek az parçalamıştım. Kaşından yanağına süzülen kanlar, dudağından, gömleğine damlayan kanlar... arkadaşları beni onun üzerinden zorla ayırdığında yerde hala gülen Sehun'a baktım. Aptaldı. Aptalın teki ama ona çok üzülüyordum. Belli etmesem bile paramparçaydım, kimse bilmese bile Byun Baekhyun'un da bir vicdanı vardı.

"Sana benden uzak dur dedim. Bu iş boka gidiyor, bana hissettiğin şey aşk değil! Nefret besliyorsun bana."

"Bir gün..." dedi yerde oturur pozisyona geçerken. "Bir gün seni ağzı burnu kan içinde görmek istiyorum Baekhyun. Bir gün de seni acı çekerken izlemek istiyorum, ne hissedeceğimi merak ediyorum."

"Belki de abini falan çağırmalısın bunun için."

"Belki de." diye mırıldandı. Bunu gerçekten düşünüyordu. Güldüm ordan ayrılırken. Aptaldı.

Sehun'un kafasında ne dönüyordu bilmiyordum ama onu anlıyordum. Kalbinde ne döndüğünü biliyordum. Ona acı çektirmiştim ve aşkıyla nefretini birbirine sokmuştum. Ona çektirdiğim acıya rağmen beni asla üzgünken görmemişti ve bunu sindiremiyordu. Beni ruhsal olarak üzgün göremediği için bunu fiziksel acıyla halletmek istiyordu.

Sehun hayatımın iki numaralı baş belasıydı.

Günlerden pazartesi. Hava cehennemdeymişiz gibi sıcak. En sevmediğim hocanın azarını yemişim. Ders bitmiş hoca beni 1-2 saat daha azarlamış ve hava kararmış. Okul bomboş... Her şey gerçekten fazlasıyla can sıkıcı ve yorucu. Okulun tam bir zaman kaybı olduğunu düşünerek bahçeden sinirle çıktığımda, 1 numaralı ve 2 numaralı başımın belaları arka arkaya durup önümü kesiyorlar.

Dudaklarımı gülümsememek için birbirine bastırdım. Chanyeol, Sehun'un arkasında sigarasından son dumanını alıp beni baştan aşağıya süzdü. "Abimi getirdim." dedi Sehun.

"Bak Sehun, zor bir gündü. Gerçekten seni bugün dövecek zamanım ve enerjim yok..." arkasında durana baktım. Chanyeol izmaritini yere atıp ayakkabısının ucuyla ezdi. "..abini de dövecek zamanım yok. Birdiniz iki oldunuz. Ama yanlış zamanlama tamam mı?" Sehun'u es geçmek üzereyken beni kolumdan tutup çekiştirdi.

Kolumu hemen ondan kurtarıp bağırdım.
"Sen laftan anlamıyor musun?! Sinirlerim bozuk diyorum! Abini de seni de sikeceğim şimdi şurda!" baştan söylemeliyim ki sinirlenince ne dediğimin veya ne yaptığımın farkında değildim.

Chanyeol bulaşmak istediğiniz son tiplerdendi. Sehun'un okuldaki dokunulmazlığı, kimle kavga etse asla yönetim kuruluna gitmeme sebebi bundandı. Sehun'la kavga eden şikayet etmiyordu çünkü Sehun ilkokul çocuğu gibi abisiyle tehdit ediyordu herkesi.

Chanyeol'ün bundan haberi var mıydı bilmiyordum ama haberi olsa bile gelip sırf kardeşine bulaştığı için bizi döveceğini sanmıyordum. Sehun da bunu iyi biliyordu, Chanyeol kimsenin ayağına gitmezdi. Sehun okulda kendi kendine mafyacılık oynuyordu ve kimse bunu bilmiyordu.

Sehun yakalarıma yapıştığında gözlerimi kapadım. Gerçekten sinirlerim tepemdeydi öldürecektim bu çocuğu. "Daha dün yaptığım yaraların kapanmamış Sehun..." dedim alay ederken. Sehun sinirle soludu, yakamda duran elleri yumruk oldu, Chanyeol'ün karşısında bana vurulması nasıl hissettirecekti merak etmiştim. Daha doğrusu bana değil de karşımdakine nasıl hissettirecekti?

"Sehun." dedi Chanyeol sonunda bizi izlemeyi keserek. Sehun'un yakamdaki elleri anında gevşedi, benden bir adım uzağa çekildi. O kadar etkileyici bir sahneydi ki.. Chanyeol'ün çevresindeki insanlar üzerinde böyle bir etki bırakması inanılmazdı.

"Sen eve git. Onunla ben ilgileneceğim."

"Ama-"

"Eve git." diye tekrarladığında, Sehun bu sefer ikiletmedi. "Çok fazla zarar verme yine de." diye mırıldandığında tebessüm ettim. Gerçekten bazen çok saf oluyordu, çok fazla saf.

Yanımıza yaklaşan fazlasıyla korkunç olduğunu düşündüğüm siyah minibüsün kapıları açıldığında Chanyeol içine geçip geniş tekli koltuğa oturdu, ardından dizlerine vurup beni davet ettiğini belli etti.

Onu ikiletmedim, arabanın kapıları ardımızdan kapanıp, boynu yere eğilmiş, yeri izleyerek yavaş yavaş yürüyen Sehun'un yanından geçerken Chanyeol'ün kucağına oturdum.

Chanyeol çantamı çıkarıp başka bir koltuğa bıraktıktan sonra ellerini kalçama yerleştirip beni sabitledi kucağına. Kollarımı boynuna doladım. "Neden sinirlisin bakalım?" dedi dudaklarıma öpücük bırakırken.

"Okul, aile ve senin o aptal kardeşin... her şey üst üste geliyor. Sinirlenmemek mümkün değil."

"Bebeğim..." dedi beni öpücüklere boğarken. "Kardeşimle kavga etmeyi kesemez misin?"

"Deniyorum Chanyeol, deniyorum ama beni her yerde köşeye çekiyor." bu sefer ben dudağına öpücük kondurduğumda az önce vücudumu saran tüm sinirin çoktan uçup gittiğini fark ettim. "Kardeşimi dövmeyeceğine söz vermiştin."

"Evet söz verdim ama o bana vurduğu için ben de ona vurmak zorundaydım. Gidip abisini çağırmış bir de!"

Chanyeol ufak bir kahkaha bıraktı. Ben de gömleğinin yakalarını düzelttim, ardından kıravatını ve siyah ceketinin omuzlarında toz varmış gibi çırptım. Chanyeol tüm bunları yaparken beni dikkatlice izliyordu.

"Beni dövecek misin?" dedim köpek bakışlarımı yöneltirken.

"Tanrım. O kadar güzelsin ki.." Chanyeol dudaklarıma ıslak bir öpücük bıraktı.

"Sen neden geldin ki? O kadar işini gücünü bırakıp kardeşinin kavgasına geldiğine inanamıyorum."

"Seni özledim." diye fısıldadı dudaklarıma. Bir süre öylece kaldım. Bu ilk özlediğini söyleyişiydi. İnanılmaz bir heycan kaplamıştı içimi. Midem ters dönüyordu. "Ben de seni özledim. Chanyeol, seni seviyorum." Cevap vermedi, başını salladı.

"Otele gidelim." dedi şöförüne.

Böyleydi işte. Her şey görünüşte bile çok karışıktı ama altı daha da karışıktı. Bu kadar karışıklığın içinde net olan tek şey Chanyeol'ü çok sevdiğimdi.

#

hikayede exo üyeleri dışında olan karakterleri hiçbir grubun üyesi olarak hayal edip yazmadım, başta söyleyim de sonra karakter(ler)e hakaret falan edilince alınganlık yapılıyor

#

pink hair  | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin