"Bu kaçıncı konuşmamız?" dedim. O saymıyordu büyük ihtimal ama ben sayıyordum. Bu tam tamına ilişkimizin için karşı karşıya geldiğimiz, onu affettiğim 36. zaman dilimiydi. Birazdan üzgünüm diyecekti.
"Üzgünüm." işte.
"Hep öylesin." dedim biramı yudumlarken. O da kahvesini yudumladı. "Bilmek istediğim ve sana sormadığım tek şeyi sormak istiyorum." dedim. Artık Chanyeol'den ve bu ilişkiden umudumu kaybetmek üzereydim. Onu hala deli gibi seviyordum, eğer sevmeseydim tekrar tekrar, defalarca bu eve gelmezdim. Yine gelmiştim. Bir daha asla girmeyeceğimi söylediğim eve gelmiştim yine.
"Neden o kızdan ayrılmıyorsun?" Chanyeol'ün sevgili nişanlısıyla hiçbir sorunum yoktu. Her şeyden habersiz bir aptaldı sadece. Ona kötü bir şey asla dememiştim, Chanyeol'den onu binlerce kez kıskansam bile ağzımı hep Chanyeol'e hakaret etmek için açmıştım. Çünkü bir suçlu varsa Chanyeol'dü. Sonra da bendim.
"Cevap vermeyecek misin?" dedim havaya kahkaha bırakırken. "Peki, beni neden rahat bırakmıyorsun?"
"Sensiz iyi hissetmiyorum."
"Onsuz?"
"Bilmiyorum, daha önce ayrılmadık."
"İkimizi aynı anda sevdiğini falan söyleyeceksin diye çok korkuyorum Chanyeol."
"Saçmalamayı kes."
"Saçmalayan sensin. Nişanlısın ama sevgilin var!"
"Biliyorum."
"Biliyorsan neden devam ediyorsun?"
"Çünkü ailem öyle istiyor Baekhyun! Ben seni, ailem onu istiyor! Kardeşim sana aşık, evdekiler bunu biliyor. Hangi yüzle ailemin karşısına çıkmamı bekliyorsun benden?! Beni neden hiç anlamıyorsun? Sürekli kendi sevginden bahsedip duruyorsun, senin için hava her zaman hoş." sessizlik.
Chanyeol onu anlayabileceğim bir nokta vermişti bana. Ailesi o kızla evlenmesini istiyordu.
Konu ailesi olduğu için bir şey demedim. Hakkım yoktu sonuçta ama içimden ailesini karşısına almasını istediğim gerçeğini görmezden de gelemezdim.
"Evleneceksin yani?" sessizlik. Kafamı anladım der gibi salladım. "O zaman bitti."
Kafasını kaldırdı. "Baekhyun." diye fısıldadı. "Yapma."
"Bu ilişkinin gerçekten bir sonu yok Chanyeol. Senin dediğin gibi bizim için bir gelecek yok." nasıl bu kadar soğuk konuşuyordum bilmiyordum. Şimdiye çoktan ağlamaya başlamam gerekiyordu.
Belki de rolleri değişmiştik. Chanyeol benden daha kötü durumda görünüyordu. O ağlardı? Ağlar mıydı? Lütfen ağlamasın.
"Bu ilişki devam etti. Sen evlendin, peki ya ben? Ben ömrümün kalanını evli bir adamın sevgilisi olarak mı geçireceğim?" sessizlik. Zaten hep susar cevap vermek istemediğinde.
"Seni seviyorum." sessizliği bozdu. Sessizliği bozmasıyla çoktan akmış olması gereken yaşlarım da akmaya başladı. Ömrüm boyunca sanki Chanyeol'den bu kelimeleri duymak istemiştim. Evet daha önce de söylemişti ama bu sefer gerçekten içten gibiydi.
"Ben de seni seviyorum." deyiverdim. Ağlamam şiddetlendi, sesim yükseldi. Oturduğu yerden kalkıp beni kollarının arasına aldı. "Neden bu kadar sesli ağlıyorsun? Çocuk gibisin ağlarken."
"Bi- " tekrar bağırdım "bilmiyorum." dedim ona sarılırken. Sırtımı sıvazladı, pembe saçlarıma öpücük kondurdu. Yüzümü omzundan kaldırdım, büyük elleriyle yanaklarımı sildi. O yanaklarımı silerken ben de burnumu onun üzerindeki kıyafetin koluna sildim. "Baekhyun!" diye çıkıştı. "Özür dilerim." dedim burnumu çekerken. Yüzüme baktı, ufak bir gülümseme belirdi yüzünde, "O kadar güzelsin ki, seninle ne yapacağımı bilemiyorum." dedi beni tekrar kolları arasına alırken. Hangi ara bu konuma geldiğimizi bile anlayamamıştım. Az önce yumruklayasım vardı onu.
"Chanyeol..." dedim tekrar burnumu çekip, ağlamamı durdururken "Seçim yapmak zorunda olduğunu kabul et ve bir seçim yap. Beni bırak gideyim."
"Senden ayrılmak istemiyorum Baekhyun. Sensiz yapamıyorum, dolabımda senin eşyaların olmasını seviyorum, senin diş fırçanın; fırçamın hemen yanında durmasını seviyorum, yastığımda kokunun olmasını seviyorum, uyurken çıkardığın o sesleri seviyorum. Ağlarken çocuklar gibi bağırarak ağlamanı seviyorum. Seni seviyorum ve gitmene izin vermek istemiyorum." gözlerim tekrar dolup, dudaklarım titrerken "sakın ağlama." diye uyardı.
Ama ağlamamak mümkün değildi. Park Chanyeol beni seviyordu!! Bu o kadar inanılmazdı ki.. Söylediği şeyler çok güzeldi, içim içimi yiyordu. "Ağlayacağım." dedim.
"Ağlama bebeğim." gözümden öptü. Dudakları gözümden, yanağıma, yanağımdan da dudaklarıma dokundu. Islak bir öpücüğü paylaştık.
Sonra Chanyeol cebine elini soktu. Elinde ince bir zincirle gözlerime baktı. "Bu senin için. Doğum gününde almıştım ama..." dedi. Ama ayrıldık diyemedi. Chanyeol ayrılığı söyleyemiyordu bile.
Kolyeyi sallarken ucunu avcuma alıp baktım. Palet şeklindeydi. Minik paletin her bölümünde birer taş vardı. Pahalı bir şeye benziyordu. "Çok güzelmiş." diye mırıldandım.
"Senin gibi." Kollarımdan tutup beni çevirdi, kolyeyi boynuma taktı. Tekrar önüme döndüm. "Çok güzelsin." dedi beni incelerken. "Doğum günün kutlu olsun."
"Teşekkür ederim." Kucağına tırmandığımda elleri direkt kalçama gelip beni sabitledi kucağına. "Odamıza gidelim, bir tane daha hediye istiyorum." dedim tekrar dudaklarına kapanırken. Beni kucağında ayağa kaldırdı, dili dudaklarımı bulduğunda ağzımı aralayıp dillerimizin buluşmasına izin verdim.
Sırtım yumuşak yatakla buluştu. Eli bileklerimi yukarda sabitlemek üzereyken, yüzüğünü çıkardım. "Bunla bana dokunmanı sevmiyorum." diye açıkladım yüzüğünü komidinin üzerine koyarken. "Halledeceğim güzelim." dedi, ardından bileklerimi üst üste yerleştirip tek eliyle başımın üzerinde sabitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pink hair | chanbaek
Fanfic"Ayrıldık." dedi. Gözlerim eline kaydı, yüzüğü yoktu. Bir şey demedim. "Kolyeni sattım." dedim. Bir şey demedi, sadece kafasını salladı. "Ve başkasıyla yattım." - 16.09.21