Bölüm kısa ve geç oldu ama içime sindi. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sizleri seviyorum...
- - - - - - - - - - - - - -
Gözlerimi yavaşça açtım. Güneş ışınları ısrarla perdemi aşmaya çalışıyordu. Yatakta biraz debelendikten sonra telefonumu buldum. Telefonumun dijital saati 11.00'ı gösteriyordu. Yatakta doğruldum. Bugün kıyafetlerimi almaya gidecektim. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim. Kısa bir duştan sonra odama geldim. İç çamaşırlarımı giyip vucüdumdaki morluklara krem sürdüm. Ardından dün hastanede giydiğim kıyafetleri üzerime geçirdim. saçlarımı taradım. Ellerimle hafif kuruttuktan sonra buraya gelen arabamın anahtarını ve bir miktar parayı aldım. telefonumu da aldıktan sonra odamdan çıktım. Ege ve Alya büyük ihtimalle evde değillerdi.
Evden çıktım. Büyük bahçeden de çıkınca arabamı gördüm. Arabama binip çalıştırdım. Ardından hızla evime doğru sürmeye başladım. Evimin önüne geldiğimde hemen arabadan indim. Hızla valizimi hazırladıktan sonra dışarıdaki korumaya getirmesini söyledikten sonra tekrar arabaya bindim.
Ege'nin evine geldiğimde hemen odama çıktım. Yaşadığımız bazı olaylardan yüzünden intikamlara ara vermiştik. Fakat artık herşey yola girdi.
Haince sırıtıp benden önce eve gelen valizimden tenimi ikinci bir deri gibi saran koyu renk kot pantolonumu giydim. Üzerime bordo şifon gömleğimi giydim. Gömleğimi pantolonumun içine soktum. Ayağıma bordo butilerimi giydikten sonra üzerime siyah deri ceketimi geçirdim. Arabamın anahtarını ve telefonumu alıp evden çıktım.
- - - - - - - - - - - -
Hazırlattığım depoya geldiğimde arabadan indim. Depoya girdim. Yatağa bağlanmış baygın Ege'yi gördüğümde yanına gittim. Küçük masada duran bıçağı elime aldım. Yatağın kenarında duran sandalyeye oturdum. Bacak bacak üstüne attım. Biraz bekledikten sonra ayağa kalktım. Elimdeki bıçağı çıplak göğüsünde gezdirdim. Üzerine eğildim. "Sıkılıyorum ama." diye fısıldadım kulağına. Biraz daha bıçağı gezdirdikten sonra tekrar sandalyeye oturdum. Kısa bir süre sonra yavaşça gözlerini araladı. Yatağın başına kelepçeyle bağlı olan ellerini çekmeye çalıştı. Fakat gelmediğini fark ettiğinde bana döndü. "Çıkar şu kelepçeleri." diye saçmaladı. "Daha işimiz var ama." dedim. "Çabuk o zaman." dedi. "Nasıl istersen." dedim ve ayağa kalktım.
Elimdeki bıçağı sağ göğüsüne götürdüm. Büyük harflerle ÖLÜM yazdım. Ardından sixpacklerine götürdüm. Bu sefer büyük harflerle ACI yazdım. Kendini kasmadığı için fazla acı hissetmiyordu ama yinede dudağını kemiriyordu.
Bıçağı pazılarına götürdüm. Büyük harflerle ZEVK yazdım. Bu üç kelime aramızdak kilit kelimelerdi. Yanımda duran küçük masadan tendürdiyotu aldım. Açık yaraya eğer tentürdiyot dökersen acısı uzun bir süre seninle kalır.
Elimdeki tentürdiyotun kapağını açtım. Pamukla uğraşmak yerine direkt dökmeyi tercih ediyorum. ÖLÜM yazısının üzerine bol miktarda döktüm. Erkeksi çığlıklar atıyordu. Zevkle gülümsedim. Bütün kelimelere aynı uyguladıktan sonra tentürdiyotu masanın üzerine koyup korumalara döndüm. "Çözün." dedim ve depodan çıktım.
- - - - - - - - - -
"Siz hazırlanın biz geleceğiz." dedi hemşire. Odadan çıktı. Bende bana verdiği ameliyat önlüğüne baktım. Derin bir nefes aldım ve üzerimde ne varsa hepsini çıkardım. Ameliyat önlüğünü üzerime geçirdim. Kısa bir süre sonra hemşire odaya girdi. Elinde tekerlekli sandalye vardı. "Lütfen oturun." dedi ve tekerlekli sandalyeyi gösterdi. Sandalyeye oturdum. Kadın beni bir ameliyathanenin önüne getirdi. Ameliyathanenin kapısı açıldıktan sonra soğuk bir ameliyathane ile karşılaştım. Sedyeye yattım. Kısa bir süre sonra doktorlar geldi. "Hazır mısınız Kayla Hanım?" dedi doktorlardan biri. Başımı salladım.
- - - - - - - - - - -
Gözlerimi araladığımda ilk başta görüntü bulanık olsa da sonradan serumumu değiştiren hemşireyi daha net bir şekilde gördüm. Hemen bana bir bardak su uzattı. Yatakta doğruldum. Uzattığı su ile boğazımdaki kuruluğu giderdim. "Ameliyat başarı ile gerçekleşti. Durumunuz da gayet iyi. Yaklaşık sekiz saattir uyuyorsunuz. Kendinizi iyi hissediyorsanız çıkış işlemlerini halledelim." dedi hemşire. "Halledin." dedim sert bir tonda.
Hemşire odadan çıkınca elimdeki serumdan kurtulup yanda bulunan sandalyedeki kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Yatağa oturdum. Ayakkabılarımı giydikten sonra ayağa kalktım. Odada bulunan küçük banyoya girdim. Aynadan kendime baktım. Aynadaki görüntümü, dağınık saçlar, solgun bir yüz, mor bir dudak ve şişmiş göz altları olarak tanımlayabilirim.
Hemen makyaj malzemelerimi alıp yüzüme fazla belli olmayan fakat bol miktarda makyaj yaptım. Saçlarıma da ellerimle şekil verdim. Odaya geçtiğimde hemşire odaya geldi. "Kayla Hanım şurayı imzaladıktan sonra gidebilirsiniz." dedi ve bana bir dosya uzattı. Dosyayı elime aldım. Gerekli yerleri imzaladıktan sonra çantamı aldım. Hastaneden çıktığımda havanın kararmış olduğunu fark ettim. Kasıklarımda ağrı vardı ama kendini ara ara belli ediyordu.
Yoldan bir taksi durdurup bindim. Bu halde araba kullanamazdım.
Ege'nin evinin adresini verdim. Kısa bir yolculuktan sonra tanıdık evin önünde durduk. Ücreti ödeyip taksiden indim. Anahtarımla kapıyı açtım. İçeri girdiğimde sevimli (!) çiftin yemek yediğini fark ettim. Anahtarı anahtarlığa fırlattım. Kendimi koltuklara attım. Bu hareket inlememi sağlamıştı. Çünkü kasıklarımda ki dikişi zorlamıştı. "Yemek yiyecek misin?" diye sordu Alya. "Hayır." dedim ters bir şekilde. Kasıklarımda hala ağrı vardı. Elimi kasıklarımı götürdüm. Elime bulaşan kırmızı sıvıyla başımı kasıklarıma çevirdim. Koyu kot rengi pantolonum hızla daha da koyulaşıyordu. Yavaş hareketlerle ayağa kalktım. Merdivene kadar yavaşça yürüdüm.
Merdivenin ilk basamağına ayağımı çıkarmamla yere oturmam bir olmuştu. İnanılmaz bir acı vardı. Kolumdan birinin tutmasıyla ona doğru döndüm. Ege'yi fark ettiğimde kolumu ondan çektim. "Bırak beni." diye tısladım. "Ne yaptın sen kendine?" dedi. "Bir şey yapmadım." diye bağırdım. Bağırmam kasıklarımın ağrısı arttırmıştı. Havalandığımı hissettim. Kısa bir süre sonra sırtım yumuşak bir şeyle birleşti. Yatağa yatırmıştı beni.
Hemen banyoya girdi. Banyodan elinde ilk yardım malzemeleriyle çıktı. "Kendim yaparım." dedim. Ardından kasıklarıma keskin bir acının girmesiyle çığlık attım. "Sakin ol. Derin nefes al." dedi. Dediklerini yaptım. Altımdan pantolonumu çıkardı. Gömleğimi de yukarı katladı. Kana bulanan sargı bezini bedenimden ayırdı. Elindeki oksijen suyunu pamuğa döktü. Açılan dikişe sürmeye başladığında evde çığlıklarım yankılanıyordu. Alya bizi elleriyle ağzını kapatmış bir şekilde izliyordu.
Yarayı temizleme işi bitince temiz bir sargı bezini ameliyat yerime sardı. "Bu neden oldu?" dedi Ege. "Aldırdım." dedim. "Neyi?" dedi. Gözlerimi devirdim.
"Bebeği."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Çığlık
ChickLitO masum bir kız değil... O dışarıdan görülen kötü kız... Ama aslında o küçük bir kız çocuğu... O masum bir erkek değil... O bir kötü çocuk... Ama aslında o çok kırılgan... Onlar aslında KÖTÜ başlığı altında gizlenen masum çocuklar...