SÇ- 8. Bölüm

101 7 3
                                    

Sizi daha fazla bekletmemek için kısa bir bölüm yazdım. Asıl olaylar bu bölümden sonra başlıyor. Sizleri seviyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyor olacağım.

∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞ ∞

1 HAFTA SONRA:

Yerde ki iç çamaşırımı alıp üzerime geçirdim. "Günaydın." Duyduğum sesle irkilerek arkamı döndüm. Ege bana bakıyordu sırıtarak. "Günaydın." dedim. Odadaki banyoya ilerledim ve duşa girdim. Alya hatırlamadığım -ya da dinlemediğim- bir yere 2 haftalığına gitmişti. Haftaya gelecek.

Uzun bir duştan sonra üzerime havluyu sarıp odaya geldim. Ege duşunu almış üzerini giyiniyordu. Ben de dolaptan siyah iç çamaşırlarımı çıkardım ve üzerime geçirdim. Saçlarımı kuruttuktan sonra altıma kısa deri eteğimi giydim. Üzerime siyah bol göbeği açık tişörtümü giydim. Eteğimden göbeğim görünmüyordu. Siyah topuklu ayakkabıları giydim.

"Ben gidiyorum." dedim ve evden çıktım. Arabama bindim. Uzun zamandır gitmediğim yere doğru arabamı sürmeye başladım. Uçurumun kenarına arabamı park ettim ve uçurumun kenarına oturdum. Arabadan aldığım sigara paketinden bir dal sigara çıkardım. Derin bir nefes alıp sigarayı yakt yaktım.

Hayatımı seviyorum. Kurallar yok. Kısıltlama yok. Rahat yaşıyorsun ama aşk yok. Kendime ne kadar itiraf edemesemde ben Ege'yi seviyorum. Evet ona acı çektirmeyi daha çok seviyorum ama bu ona aşık olmadığım anlamına gelmez. Ben tımarhanede geçirdiğim o lanet üç yıl boyunca onu düşünerek uyudum. Merak ettim. Beni düşünüyor mudur? Benim gittiğime üzülmüş müdür? Ama o kendine yeni bir hayat kurmuş. Sevdiği bir kız ve mükemmel bir hayatı var. Beni sevmesini o kadar çok isterdim ki ama maalesef bizim çerçevemizde aşk yok. Biz de zevk var. Ölüm var. Acı var ama aşk yok. Alya iyi bir kız. Benim aksime. Ben hiç bir işe yaramayan sürtüğün tekiyim. Hayatım tamamen bir bok çukuru ama bunu seviyorum. Ama normal insanların hayatlarına da imrenmiyor değilim. Acaba bir ailem olsa yine böyle olur muydum? Hiç sanmıyorum. Ama eğer bir ailem varsa onları görmeyi çok isterim. Çünkü yaşadığım cehennemi görmelerini çok isterim.

Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve telefonumu elime aldım.

Özel Numara Arıyor...

Cevapladım. "Efendim?" dedim. Sadece nefes alışveriş sesi geliyordu. "Kimi aramıştınız?" dedim. "Kimsiniz?" dedim tekrardan ve bir başka bir şey dememe izin vermeden telefonum kapandı.

Bir de telefon sapığım eksikti o da tam oldu. Oturduğum yerden kalktım ve ayakta dikildim. Yeni bir sigara yakıp arabama bindim. Uzun zamandır okula gitmiyordum. Okula gidip devamsızlık hakkında müdürle konuşmam lazım. Bir kez daha sınıf tekrarı yapamam.

Okula geldiğimde hemen müdürün odasına gittim. Kapıyı tıklatmadan açtım. Müdür bir veliyle konuşuyordu. Koltuğa kendimi attım. Bacaklarımı birbirinin üzerine attıktan sonra sigaramı çıkarıp yaktım. Veli gittikten sonra müdüre döndüm. "Devamsızlık hakkında konuşacaktım." dedim. "O konuda hiç bir şey yapamam." dedi. Gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım. Ellerimi göğüsümde birleştirdim. "Demek karının onunu aldattığını bilmesini istiyorsun." dedim. "Benim için hiç sıkıntı değil." dedim. "Be kadar silinmesini istiyorsun?" dedi. Gülümsedim. "Ha şöyle." dedim. "Hepsini." diye ekledim. "Tamam." dedi ve bilgisayarında bir şeyler yaptı. Odadan çıktım. Bahçede ilerlerken Ege'nin arkadaşlarıyla oturduğunu fark ettim. Gülümseyince orta parmağımı kaldırdım. Bu sırada 12. sınıflardan bir kızın attığı top karnıma isabet etti. Dikişime geldiği için ilk başta inledim ama sonra yere eğilip topu aldım. Ege'nin arkamda olduğunu biliyordum. Biz böyleydik işte. Birbirimize zarar verirdik ama başkasının zarar vermesine izin vermezdik.

Kızın boyu benden 5-10 santim kısaydı. Tabi bunda topuklu ayakkabılarımın da faydası vardı. "Topu ver." dedi.

Hmm emir cümlesi.

"Benimle nasıl konuşman gerektiğini bilmiyorsun galiba." dedim. "11. sınıfa gidiyorsun hala kendini bir bok sanıyorsun." dedi. "Bak sana zarar vermek istemiyorum." dedim. "İstiyorsun." dedi Ege eğlenir gibi. "Ah evet istiyorum." dedim ve kahkaha attım. "Zırvalamalarınız bittiyse topumuzu verin." dedi kız. Ege sağ eliyle kızın yanağını okşadı. "Sana yakışmıyor böyle konuşmak." dedi. "S*ktirip gidin." dedi. İkimizde ciddileştik. "Bak küfür etmeyecektin." dedim ve kızın kolunu tutup okuldan çıkardım. Kızı arabama bindirdim ve Ege'de yanımdaydı. "Sen 17 yaşında değil misin? Nasıl araba kullanıyorsun?" dedi. "Sana 17 yaşındayım diye bir şey dediğimi hatırlamıyorum." dedim. "Kimsiniz siz?" dedi. Kahkaha attım. "Ben üç yıl boyunca tımarhanede kaldım. Ege de psikopat bir pislik." dedim. Kızın korktuğu belliydi. "Beni nereye götürüyorsunuz?" diye sordu. Korktuğu su götürmez bir gerçekti. "Korkma. Sana zarar vermeyeceğiz. Sadece nefesini keseceğiz." dedim. "Beni öldürecek misiniz?" dedi ağlamaklı sesiyle. "Aa hayır. Biz o kadar basit insanlar değiliz." dedi Ege. Nereye gittiğimizi benim kadar iyi biliyordu.

Tanıdık deponun önünde durduğumuzda kızın kolundan tutup depoya soktum. Kırmızı suyla dolu havuzu görünce rengi beyazlaştı. "Kan dolu bir havuz mu? Hadi ama siz ne tür psikopatlarsınız?" dedi kız. Aslında su kırmızı gıda boyasıyla bu rengi almıştı ama o kan olarak bilebilir. "Özür dileyecek misin yoksa seni o havuzda boğalım mı?" dedi Ege buz gibi bir sesle. "Sizden özür falan dilemeyeceğim." dedi kız. Gözlerimi devirdim. "İlla uğraştıracaksın yani bizi." dedim. Altındaki eteği çıkardım. Üzerimdeki tişörtü de çıkarıp bir kenara attım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 31, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sessiz ÇığlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin