Çınar ile Ateş [BxB]

17- İmkansız Zaman Alır-

"Çınar tostunun kağıdını yiyorsun. Benim kağıdımı sana vereyim tostunu da bana ver bari."

Işık'ın dalga geçer gibi konuşan yüzüne döndüm. Sabah sabah enerjisi birazcık çekilmiş gibi dursada hala üstündeydi. Tostun yanlarındaki kağıdı çekip tostumu yerken elini kolumda hissettim. Koluma girmiş tostunu kemiriyordu. 

"Abimle kavga mı ettin yine?"

Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Nereden biliyordu? Ateş söylemiş olmalıydı. 

"Ateş de sürekli düşünceliydi sabah, maldı iyice mallaştı." 

İkizini tanıdığı için anladığını fark edip kafamı hayır anlamında salladım. 

"Siz zaten sürekli tartışıyorsunuz gördüğüm üzere ama o kötü biri değildir yemin edebilirim. İçi pamuk gibidir ve hiç kötülük düşünmez. Seni kıracak bir şeyler söylediyse ben yokken söyle ona. Ya da ben gidip döveyim onu."

Işık'ın sözleri tebessüm etmemi sağlarken yarım kalan tostu da çantama attım. Sabah sabah yemek zordu. Okula da gelmiştik çoktan. 

"İlk dersim Fizik ağlayacağım."

Işık gerçekten ağladığını anlatmaya çalışırken bana gözlerini kısarak döndü. Aklına benim ilk dersim gelmişti. Ben de suçlu hissettim ama ders programını sanki ben mi yazmıştım. 

"Seni pis ilk iki dersin beden değil mi? Ne güzel Serdar Hoca da sizi bırakıyor hep."

"Belki bu kez koşturur."

"Hiç sanmıyorum."

Gülerek Işık'ın tepeden toplanmış saçını açtım. O da şaşırmıştı bir an. Ona açık saç yakışıyordu o yüzden yapmıştım bunu. 

"Ben bu saçı toplayabilmek için ne kadar uğraştım haberin var mı? Tam beş dakika uğraştım Çınar!"

"Işık saçın açık daha iyi gibisin."

Okula doğru açık saçını düzeltip öyleyimdir nidalarıyla girdik ve sınıflarımızın sırasına girdik. Işık D sınıfında, ben B sınıfındaydım. Ateş de C deydi ve Oktay ile İlker arkadaşıyla okuyordu. Berk de benimle aynı sınıftaydı. Berk'i de yanımda görünce gülümsemesine karşılık verdim. O buradaysa Ateş de gelmiştir diye düşünüp çaktırmadan yan sıraya baktım. Fakat yoktu. 

"Günaydın Çınar nasılsın?"

"İyiyim sen?"

"Çok iyiyim. İlk ders beden futbol oynayacağız. Oktay ile İlker kıskançlıktan kuduruyor."

Gülerek Berk'e bakan ikiliye baktım. Bana da baktıklarında İlker kafasını selam dercesine sallamış Oktay hiçbir tepki vermemişti. İlker'e ben de kafa selamı verip sıraya döndüm. 

"Ateş bugün yok sanırım."

Öylesine sorduğumu sesime de yansıttım. Berk de birazdan geleceğini söyledi. 

"İlk dersi Biyoloji kaçıyor olabilir."

Güldüm. Fakat kısa sürdü, eski halime geri döndüm. 

"Sen de oynayacak mısın? Diğerleriyle kütüphaneye mi ineceksin?"

"Sınıfa gidip uyuyacağım."

"Güzel bir seçenek. Geç yattın tabii."

Gitme sırası bize geldiğinde yavaştan hareketlenip sınıfa ilerlemeye başladık. O sırada sınavların üç dört gün sonra başlayacağını fark ediyordum. Sınav çizelgesi asılıydı sınıfta. Önden ikinci sıraya geçip duvara yaklaştım. Çantamı bırakıp içinden yün hırkamı çıkarırken sıramın üstüne yüksek sesle bir şey bırakıldığını duyup irkildim. 

Öyle ki gözlerim kocaman olmuş elimdeki hırkayı düşürmüştüm. Arkama dönüp sinirle ne olduğunu soracakken sıranın üstündeki odun sap kısmı donmama neden olmuştu.

Küçük dilimi yutacak gibi hissediyordum, herkesin dikkatini çeken şey gerçekten de bir baltaydı. Önümde nefes nefese kalmış bir adet Ateş ile de nefes almayı unutmuş olabilirdim. Gözleri tıpkı ismi gibi bakıyordu ve sapını tutmuş tam benim sırama baltasını vurmuştu. Baltanın geniş tarafını vurduğu için sıraya zarar gelmiyordu.

"Ateş yine mi getirdin şunu? Bu sefer kimi keseceksin?"

Sınıftan birileri ona şakayla karışık konuşurken o da beni gösterince gerildim. Sıranın üstündeki baltayı bana doğrulttu. Ben de gerçekten balta getirmiş oluşuna ve ispat etmek için yine getirmiş oluşuna şaşırmaktan başka bir tepki veremiyordum.

"Noldu 404 Not Found! Ben asla yalan söylemem anladın mı şimdi?"

"Sana inanamıyorum Ateş..."

"Daha neyine inanmıyorsun? Baltayı kafana mı geçireyim anlamadım."

"Sen gerçekten akıl almaz birisin..."

"İmkansız diye bir şey yok anladın mı? Ben balta getirdim bu okula."

Etraftaki öğrencileri baltayla gösterip devam etti.

"Herkes benim şahidim, geçen sene kızın tekine biri zarar verecek diye baltayla gelmiştim okula."

Herkes kafasını sallarken baltasını Berk'in yanında duran Faruk'a tuttu bu kez. 

"Hatta Faruk'u sınıfta koşturmuştum baltamı sana geçireceğim diye."

Berk'de onun bu davranışına kafasını sağa sola sallayarak tepki verdi. Ben de fark etmeden gülümsüyordum. Bunu neden yaptığı gerçeği aklıma yavaş hüküm sürmeye başlıyordu. 

"Ama okulda kullanmadım baltayı yanlış anlama. Okuldan çıkışta dövecektik eve gidemezdim. Kimse de bir şey demedi hoca ya da müdüre. Hocalar biliyor ama kanıtlayamaz."

"Bunu neden yaptın şimdi?"

Bana dönüp baltasını sıramın üstüne bıraktı ve boyunu benimle denkleştirebilmek için eğildi. 

"Ben asla yalan söylemem. Baltam da bunun ispatı, sinirimi bozuyordun. Ve diğer her şeyde baltamı okula sokabilmem kadar imkansızdı ya öyle söylüyordun,"

Çocuk gibi yaramaz ve masum bakan gözlerini izledikçe ben de ona bürünmeye başlar gibi hissetmiştim. Deli doluydu.

"Benim için imkansız sadece zaman alır 404 Çınar Kaynak. Balta Ateş kuru sıkmaz ne dediysem doğrudur."

Bu haline sadece kafamı salladım. Kaşlarım kalkık, kabullenmiştim sadece. Garip ve sessiz bir bakışma içine girince gözlerimi meşhur baltaya çevirdim.

"Anladım."

"Ateş hocamız gelebilir kaldır şunu."

Berk bir anda aramıza girip baltanın önüne siper olunca ben hızla sıramın altına koymaya çalıştım. Lakin Ateş omzundaki boş çantasının içine baltayı koymak için elimden aldı ve herkese selam dileyip sınıftan koşarak çıktı.

Hoca çoktan gelmiş, Ateş'in nereye koştuğunu Berk'e soruyordu fakat ben çok farklı hissediyordum. Bana değer verdiğini söylemişti. Eğlendiğini söylemişti, hepsi doğruydu. 

Yanıma Berk oturdu ve düşürdüğümü bile unuttuğum hırkamı verdi. Hocanın konuşmasını dinlemeye başladık. Berk de bana yaklaşıp kulağıma fısıldadı.

"Ateş biraz deli çocuk, kusuruna bakma."

Gülerek Berk'e kafamı hayır dercesine salladım. Yanlış düşünüyordu ben sevmemiş değildim. Arkadaşını savunmasına gerek yoktu.

"Kusuruna bakmadım Berk, ortada kusur yoktu."

Herkese iyi okumalar dilerim