7. Bölüm: "Bu Bir Ateş Hattı Değil Ateşgâh"

4.3K 341 196
                                    

Beyler ve Beybiler!

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayınız.

İyi okumalar💅👻

7. Bölüm: "Bu Bir Ateş Hattı Değil Ateşgâh"

Bazen hedeflerin uğruna hedef olmayı seçmek zorunda kalır insan.

Çünkü namlunun soğukluğu, her daim içinde azmi kırbaçlardı.

Böyle yetiştirilmiştim. Korku nedir bilirdim ama korkusuzluğu etime kemiğime yedirirdim. Hırssa hırs, azimse azim. Hatta kibirse kibir. Ben buydum ve istediğimi alana kadar ölümle birlikte de yürürdüm.

Kaşımın hemen üzerindeki çizik bu yolda aldığım ilk darbeydi, belki hiç son olmayacaktı ama bana geri adım da attıramayacaktı. Parmaklarımın dolandığı pürüzlenmiş tenimden geriye çekildiğimde çalışmayan sensörlü lambanın altında ceketimin cebinden anahtarı çıkarıp yuvaya sokmaya çalışırken, "Ne bok yiyor bu yönetici?" diye ağzımın içine homurdandım. "Her ay aidat için kapıda salya akıtırken iyi, şu lambayı yapmaya gelince ben yok, ben yapamam, ben ı-ıh." Anahtar yuvaya girmeden yere düştüğünde sinirle ayağımı yere vurdum. "Off."

Eğilerek yerdeki anahtarlığı alırken açılan kapıyla sendeleyerek yerimde doğruldum. Yanbay aksi yüz ifadesiyle kapıda belirdiğinde dimdik duran omuzlarını kırmadan bana baktı. "Hayırdır ermiş, buldun mu evinin yolunu sonunda?"

Yüzümü buruşturup elimin tersini göğsünün ortasına çarparak içeri geçtim. "Yeterince doldum, taşmayayım sana."

"Senin ağzın bir bana var zaten amına koyayım."

Gözlerimi devirdim. Kafamda ince ve keskin bir ağrı varken ona laf yetiştirecek hâlim bile yoktu. Zaten ne dersem diyeyim Yanbay sözümün üstüne söz eklerdi ya da diyecek sözü olmayınca hır gürle kapıyı çarparak giderdi. Uzun zamandır tanıdığım insanları çözümlemenin verdiği deneyimim bu yöndeydi.

Yanbay hâlâ homurdanarak bana bir şeyler söylerken elimdeki anahtarı köşeye attım. O an salonun en köşesinde bulunan lambaderin yanındaki koltuğun boş olmadığını gördüm.

İsfenyar Seyran.

Her zaman olduğu gibi koltuğundaydı.

"Anlaşılan bu geceyi de boş geçemeyeceğiz," diye konuştuğumda kendimi yorgunlukla ikili koltuğun üzerine bıraktım. "Ders bilmem kaç... Söyle hadi İsfendiyar abi, nasihatlerin en güzeli bu kez ne?"

"Dalga geçme lan."

"Lan deme bana, lan."

Yanbay ters cevabıma bir an kaşlarını çatsa da dudağının kenarı yukarı kıvrılır gibi oldu. "Bana çekmiş anasını satayım."

"Bir kez olsun şu döngüden kurtulursanız belki bazı şeyler devinmek yerine değişkenlik gösterir."

Gözlerimi Yanbay'dan çekip İsfendiyar abiye döndürdüm. Herhangi bir ifadeye sahip olmayan yüzünde ilk fire veren yer kaşları oldu. Yavaşça çatıp kıravatını yakasından çıkardığında, "Size verdiğim ilk ders neydi?" diye sordu. Ben düz düz suratına bakıp sessizliğimi korurken Yanbay sessizce ağzının içine homurdandı. İsfendiyar abi kafasını iki yana salladı. Biliyordum ki Yanbay'ın umursamazlığı, benimse dik başlılığımdan yana hayıflanmaydı. "İlk ders, safında iç karışıklık çıkarmamaktı. Kendi içinde kargaşa yaşarsan karşı cepheyi değil kendi safını çökertirsin."

İhtizaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin