10. Bölüm: "Kıyılarda Vahşi Kasırgalar"

1.4K 138 47
                                    

Keyifli Okumalar ;)

Vahşi bir kasırga kıyılarımı vurdu.
Hayır hayır...
Vahşi bir kasırga kıyılarımda duruldu.

10. Bölüm: "Kıyılarda Vahşi Kasırgalar"

Kuru bir toprağa düşen su damlasının emilimi öyle hızlı olur ki artık ne su damlası var olduğunu ispat edebilir ne de toprak kuruyup çatladığı yerden yeniden inşa olabilir.

Kendimi tıpkı bir su damlası gibi hissediyordum. Fakat ben kuru toprağın üzerine düşmemiştim; bir yığın çöl toprağı üzerime çullanmış, varlığımı bir anda yok etmişti.

Evran bir kasırgaydı, o kasırgayla topladığı topraklara dönüştü. Beni bir nefeste içine çekip emdi, bir darbede yerle bir edip yokluğa sürükledi.

O darbenin ilk gücü dilinden geldi. Alev gibi yanan boynumu esir alan dudakları arasında sakladığı ıslak dili yardığı tenime dokunduğu an dudaklarımın arasından soluk bir nefes verdim.

Koskoca vahşetin ortasında bir vahşinin pençeleri altında yok ediliyordum.

Sonra o vahşinin kan kokan nefesinden yeniden yaratılıyordum.

Bir ejderha.

Büyük bir kasırganın arasından doğan gözleri köz olan vahşi ejderha...

Bana asıl evimin ateş, asıl benliğimin de o ateşin içinde cayır cayır yandığını gösterdi.

"Bir vahşiyi kışkırtmamalısın Solin," diye fısıldadı ıslak dudakları, tenimi içine çekmeyi bıraktığı ilk an. "Seni dişleri arasına sıkıştırması an meselesi."

Nefesi bir föhn gibi çizdiği boynuma dökülürken, "Bak," dedi bu kez. Bir eli asansörün camında parmaklarıma kenetli şekilde dururken diğer eli kayarak ikimizin elini de boşluğa düşürdü ve çenemi kavrayıp camdan yansıyan görüntümüze bakmam için kafamı dikleştirdi. Gözleri boynumdaki çizikte nadide bir eseri inceler gibi gezindi. "Bir Vahşi'nin yanına yakışan en nadide Asil."

Birdenbire beni serbest bıraktığında asansörün kapıları sanki bu anı bekler gibi açıldı ve ben sarf ettiği sözlerin karmaşıklığı altında bocalarken buldum kendimi.

Evran ise her zamanki dingin tavrı ile açıla asansör kapılarıyla birlikte gömleğinin yakalarını çekiştirerek restoranın en üst, şık yerine giriş yaptı.

"İvme kazan avukat."

Stabil ses tonuyla söylediği sözleri henüz kavrayamamışken altı ima dolu başka bir söz bombardımanına tuttu beni.

"Daha fazlasını isteyen gözlerini de sustur."

Kaşlarım çatıldı. Elim istemsizce sızlayan enseme doğru gittiğinde parmak uçlarım, gümüş bıçağıyla çizdiği tenime dokundu. O an acıyla yüzümü buruşturacağımı zannederken tatlı bir sızı kalbimi yokladı ve ben bu histen o kadar kaçmak istedim ki yüzümü buruşturarak Evran'ın arkasına takıldım.

"Benim susmayan gözlerime karşılık sizin durmayan, durdurulamayan esip geçmeleriniz."

Sinirden tana tane döktüğüm kelimelerin ardından dilimi ısırdım. Beni öyle iyi köşeye sıkıştırıyordu ki bu zamana kadar kimseye teslim olma içgüdüsü hissetmemişken bu adamın önünde boynum bükülüyordu.

Evran bir anda adımlarını parlak zeminde durdurup bana doğru döndüğünde o kadar yakın bir konuma geldik ki ıslak dudaklarının arasından dökülen sıcak nefesi alnıma döküldü.

İhtizaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin