8. Bölüm *Kalbim sana ısınıyor.*

518 60 8
                                    

Luhan’la Sehun’un başlattığı sahte evlilik oyunu neredeyse birinci haftasını doldurmak üzereydi. Luhan bu süre boyunca okulda –‘Tapılası derecede yakışıklı Sehun’ yüzünden sürekli onlara dönen kıskanç bakışları saymazsa- oldukça eğlendiğini söyleyebilirdi. Bu hitap şekli, insanların Sehun’u gördüklerinde verdikleri doğal bir tepkiydi.

“Ah, yüzü tıpkı porselen gibi!”, “Tanrım, biri o heykelsi yaratığı üzerime fılatsın!” “Oh, kolundaki bilmem ne marka saati sen de gördün mü?...bla bla bla.” Luhan’ın Sehun etrafındayken tek duyduğu bunlardan ibaretti. Seslerinin tınısı bile Sehun’un büyüleyici görünüşünden ne kadar etkilendiklerini kanıtlıyordu.

Normal bir ilişkide Sehun’un onun için fazla iyi olduğunu söylediklerinde bu Luhan’ın canını sıkabilirdi ama onlarınkinin normal bir ilişki olduğunu kim söylemişti ki? Bu yüzden Luhan umursamıyordu ve Sehun’un arkadaşlığını ve onunla geçirdiği vakitleri seviyordu.

Her öğlen birlikte yemek yiyip fırsat buldukça dışarıda bubble tea içmeye gidiyorlardı. İkisinin de benzer şeyler yapmaktan hoşlanmaları güzeldi ve şimdi daha da yakınlaşmışlardı.

Luhan okuldaki söylentilerin çoktan Soo’nun kulağına ulaştığını biliyordu. Öyle ki Soo Sehun’la onu birlikte gördüğü her seferinde, ikisine öldürücü bakışlar atmaktan geri kalmıyordu. Luhan onun aniden saldırabilme potansiyeli olan bir panter edasıyla okulda nasıl da salındığına şahit oluyordu. Tüm bunlar bittiğinde Luhan’ın sevineceği diğer şey muhtemelen bu ürkütücü göz hapsinden kurtulması olacaktı.

Kai’ye gelince son zamanlarda anormal bir şekilde sessizdi. Luhan’a önceki kadar huysuz davranmıyordu ama gerekmediği sürece de onla konuşmuyordu. Evin içinde sanki Luhan’la karşılaşmamaya ayrıca özen gösteriyordu. Luhan onun bu halindense banyo için kavga etmeyi bile tercih edebilirdi. Ya da etmezdi. Ama Kai’nin tavırlarının onu fazlasıyla endişelendirdiğini biliyordu.

Luhan sabah, hala yüzünde duran yastık iziyle esneyerek banyoya girdi.  Gözlerini bile henüz doğru düzgün açamazken diş macununu fırçasına sürüp tembel hareketlerle ağzında sağa sola oynatmaya başladı. Saçları yataktan yeni kalktığı için dağınık ve sevimli bir hal almışlardı.

Kai duş almak için kapının önüne gelip ayağını bir adım içeri attığında durdu. Girip girmemek konusunda kararsız gibiydi. Luhan bu duruma gözlerini devirmeden edemedi. Ne diye orada bekliyordu? Banyo oldukça genişti ve birbirlerini beklemektense en azından dişlerini aynı anda fırçalayabilirlerdi.

“Korkma seni yemeyeceğim.”

Luhan söylediğinde Kai donuk hareketlerle içeri girdi. Memnuniyetsiz bir ifadeyle dişlerini fırçalarken, fark ettiği şeyle Luhan’ın davetini kabul etmekle ne büyük hata yaptığını anlamış oldu.

Luhan şort giyiyordu, şortu düşük bel olmadığı halde garip bir şekilde aşağıya doğru kaymıştı ve altından pembe baksırı görünüyordu. ‘Pembe?!’ Kai farkında olmadan dudağının kenarını ısırdı. Baksırının lastik kısmı biraz sıktığından Luhan’ın yumuşak beyaz teninde hafif kızarıklarla bir iz bırakmıştı.  Kai bunu gördüğünde adem elması yukarı aşağı oynadı.

Başını kaldırdığında Luhan’ın çenesinden akıp boynundan süzülerek köprücük kemiklerine kadar inen su damlasını nefes almadan takip etti. Kai kendini yine iyi hissetmiyordu. Bu çocuğun kesinlikle tehlikeli olduğuna artık adı kadar emindi.

*Poles Apart *Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin