Luhan vitrine yapışmış halde adeta ağzının suyu akarak mor mavi ayakkabılara bakıyordu. Ayakkabılar camekanın arkasında mağazanın neon ışıkları arasında parıldıyorlardı. Bunlar son çıkan modellerdendi. Onları kesinlikle almalıydı. Böyle ödüllendirecekti kendini.
Bir yıl boyunca sıkı çalışmasının karşılığını almış ve iyi bir üniversiteye gitmeye hak kazanmıştı. Futbolda yetenekliydi ve her zaman en sevdiği uğraşı olmuştu. Üniversitenin ilk döneminde de bunu kanıtlamış ve okul takımına yazılmıştı.
Artık tek problemi kendine okula rahatça gidip gelebileceği bir ev ayarlamaktı. Fakat yakın zamanda o sorun da ortadan kalkmıştı.
Babası, Luhan’ın annesinin ölümünden sonra işini kaybetmişti fakat şimdi eski dostunun şirketinde yeni bir iş bulmuştu. Her zaman bunun için ne kadar çok müteşekkir ve mutlu olduğunu söylüyordu.
Babasının söylediğine göre Luhan’ın artık ev aramasına ve bunun için harçlığını kullanmasına gerek kalmayacaktı. Çünkü babasının yeni patronu ve aynı zamanda eski dostu olan adamın oğluyla aynı evde kalacaktı.
Luhan bu durumdan rahatsız olmamıştı. Aksine adil bir anlaşmaydı. O eve para vermeyecekti ve karşılığında da kaldığı kişinin uyku problemleriyle ilgilenmek zorundaydı.
Luhan’ın tek umut ettiği şey onun anlaşılması zor, kibirli ve soğuk bir zengin piçi olmamasıydı. Ama Luhan şom ağızlıydı ve belki biraz da…sakar.
Buna rağmen hayatın ona attığı çelmelere alışmıştı ve daima eğlenmeyi bilen ve seven biriydi. Sonuçta kimse mükemmel değildi. Öyle değil mi?
Luhan sonunda ayaklarına kadar inen salyalarını sildi ve neşeyle ellerini çırparak mağazanın kapısından içeri daldı. O ayakkabılara şimdiden tüm okul harçlığını vermeye hazır görünüyordu.
Dokunmaya kıyamıyormuş gibi hevesle ellerini ayakkabının etrafında dolaştırdı. Dudaklarını ısırıyordu. Abartmak gerekirse gözlerinden kalpler de fışkırıyor olabilirdi.
Nihayet onu ellerinin arasına aldığında kendine doğru çekti fakat gelmiyorlardı. Kaşlarını çatarak bir kez daha denedi. Yine kımıldamamışlardı. Sinirlendiğini hissetti.
Başını hışımla yukarı kaldırdığında ayakkabının diğer tarafından tutup onu almasına müsaade etmeyen kişiyle yüz yüze geldi. Çocuk yüzlü ama CEO kılıklı kişiyle…
“Ne yapıyorsun? Bırak!”
“Bırakması gereken sensin.” dedi karşısındaki soğuk bir ifadeyle.
“Hey bunu önce ben gördüm. Benim, tamam mı? Şimdi çek ellerini üzerinden.” dedi Luhan sesini sakin çıkarmaya çalışarak. Lanet olsun ki bu ürün son kalandı ve onu kaptırmaya hiç niyeti yoktu.
“Huh! Söylesene, önce görüp görmemen umurumda mı sanıyorsun?” kibirli ifadesi ve kendini beğenmiş ses tonuyla Luhan’ı sinirlendirmeye devam ediyordu.
“Bay Kim, toplantıya geç kalıyoruz. Babanızı bekletmeyelim. Başka bir tane seçmek ister misiniz efendim?” dedi yanındaki adam kibar bir sesle kolundaki saate bakarak. Koruması ya da yardımcısı gibi bir şey olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Poles Apart *
FanfictionTANITIM Üniversiteyi yeni kazanan Luhan okuluna yakın bir ev aramaktadır. Babası patronuyla bir anlaşma yaparak bu sorunu ortadan kaldırmıştır. Luhan artık babasının patronunun oğluyla aynı evde kalacaktır. Luhan çalışkan, neşeli ve arkadaş canlısı...