“Ben..şey..ee..şeyy” Luhan’ın ağzından çıkan tüm kelimeler bunlardan ibaretti.
Zaten nasıl bir açıklama yapabilirdi ki? Tamam, sadece bir boy aynası ararken onun odasına girip gereğinden fazla oyalanmış olabilirdi ama yine de bunu izinsiz yapmıştı ve çoktan suçüstü yakalanmıştı bile. Rahatsızca olduğu yerde kıpırdandı.
Kai’nin dikkatini çeken başka bir şey vardı şimdi. Onunla birlikte kendi ayaklarına doğru baktı Luhan. Şu an suçlu durumda olmasaydı muhtemelen ayakkabılarıyla hava atabilirdi.
“Nerden buldun onları?” Kai sonuncusunu kendisinin aldığını biliyordu. Luhan’ın ayağındakilerin çakma olabileceğini düşünse de merak etmişti.
“Neden önemsiyorsun ki?”
“Neden bir şeye de doğru düzgün cevap vermiyorsun?”
“Onları artık alamayacağımı biliyor olman lazım. Bugün tanıştığım Soo adında bir çocuk verdi.” dedi Luhan kaşlarını çatarak. Kai’nin onu zaten tanıdığını biliyordu ama bunu ona söylerse kendisinin eşyalarını karıştırdığını anlayacaktı. Ayrıca Kai’nin bunu neden merak ettiğini anlamıyordu.
“Yalan söylüyorsun.”
Luhan’ın yine kafası karışmıştı. Neden yalan söylesindi ki? Yine de sabırla cevap verdi:
“Dediğim gibi, onları istemediğini söyledi ve bana verdi. Neden bunun üzerinde duruyorsun?”
Kai öfkeyle Luhan’ın üzerine yürüdü.
“Ayakkabıları ondan çaldın değil mi? Soo asla böyle bir şey yapmaz. Bunları ona ben aldım anlıyor musun? Neden sana versin, beni aptal mı sanıyorsun?!”
Bir yandan bağırırken diğer yandan da kollarından tutarak Luhan’ın küçük bedenini sarsıyordu.
Luhan Kai’nin deliye dönmüş gözlerine baktı. Korkuyordu ve anlamıyordu. Neden onun dediklerine inanmıyordu?
“Ben yanlış hiçbir şey yapmadım! Neden bunu Soo yada her ne haltsa onun kendisine sormuyorsun?! Canımı acıtmayı kes!”
Kai’nin güçlü ellerinden kurtulmaya çalıştı Luhan. Sürekli onun tarafından suçlanıp azarlanmaktan bıkmıştı artık. Gözyaşlarını daha fazla tutamadı.
Kai yavaşça Luhan’ın kollarındaki ellerini gevşetti. Kesik kesik nefesler verirken elleri iki yana düştü.
“Git buradan.” dedi Luhan’a bakmayarak.
Luhan kollarını ovuşturarak giderken sinirle kapıyı çarptı arkasından.
Odasına girdiğinde çoktan hıçkırıklara boğulmuştu. Kai her seferinde onun kendini berbat hissetmesine sebep oluyordu. Madem böyle davranacaktı neden Luhan’ı yanında tutmak istemişti ki? Ondan nefret ediyordu. Luhan bunları düşünürken yastığına süzülen yaşlarla uykuya teslim oldu.
---
Kai, söz konusu Soo olduğunda gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Sevilmek istiyordu artık. Kendisinin ona verdiği gibi değer verilmek istiyordu. Uzun zamandır bekliyordu onu. Çok uzun zamandır…
Duygularını uzun zaman önce açmıştı ona ama hiçbir yanıt bulamamıştı karşılığında. Ne o zaman ne de şimdi. Gel de dememişti ona git de. Umuttu bu yüzden tüketen sürekli Kai’yi.
Her gün acı çekmekten, kendini yiyip bitirmekten usanmıştı. Beklemek kadar kötü bir şey yoktu çünkü. Beklemek en kötüsüydü.
Bir gün sever diye beklemişti. Aşkla gözlerine bakar diye… Tıpkı her gördüğünde Kai’nin ona baktığı gibi. Belki Kai’ye sevgiyle dokunur diye beklemişti. Onun dokunuşlarıyla yanardı o zaman belki Kai. Bu şekilde yanmaktan iyiydi çünkü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Poles Apart *
FanfictionTANITIM Üniversiteyi yeni kazanan Luhan okuluna yakın bir ev aramaktadır. Babası patronuyla bir anlaşma yaparak bu sorunu ortadan kaldırmıştır. Luhan artık babasının patronunun oğluyla aynı evde kalacaktır. Luhan çalışkan, neşeli ve arkadaş canlısı...