“Okuyor musun?”
“ Evet.”
“Kardeşin var mı?”
“Hayır.”
“Yaşını hatırlıyor musun?”
“ …20”
“Peki, şu anki cumhurbaşkanımız kim?”
“ Bilmiyorum.”
“Park Geun hye olabilir mi?”
“ O ismi ilk defa duyuyorum.”
“Soy ismin ne?”
“ Lu”
“Babanın soy ismi ne”
“ Bilmiyorum.”
Luhan son cevabı verene kadar her şey yolundaydı. Verdiği cevaplardan emindi, doğruydular. Son sorudan sonra başını yastığa gömüp oracıkta hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Çünkü babasının soyadını bilmiyordu, sadece kendisininkini biliyordu. Neden böyle demişti? Onulmaz bir şekilde kafayı sıyırmış olmalıydı.
Etrafı ona ismiyle hitap edip duran ve kim olduğunu bilmediği insanlarla sarılıydı. Yüzlerindeki endişe apaçıktı. Dehşete düşmüş gibiydiler. Onların bu hali Luhan’ı daha çok korkutuyordu ve kendini kaybolmuş hissediyordu.
İçlerinden biri öne doğru atılıp büyük adımlarla Luhan’ın yanına vardı.
“Luhan, hiç mi hatırlamıyorsun?”
Luhan kendisine sürekli soru sorulmasından ve insanların onun haberdar olmadığı bir takım şeyleri yaptıklarını söylemelerinden nefret etmişti. Onların ifadesini görmek daha da paniklemesine neden oluyordu. Kollarındaki ellere baktı. Cevap vermeyi o da isterdi ama veremiyordu. Bunun için üzgündü. Hayır sinirliydi. Başı dönerken düşüncelerinin buğulandığını hissetti. Bir süre sonra görüşü karardı.
1 ay sonra…
bip…bip…bip
Serum, amonyak, alkol ve sterilizasyon maddelerinin birbirine karışan keskin kokusuna monoton cihaz sesleri eşlik ediyordu. Hastane kokusu…Luhan artık bu kokudan nefret ediyordu.
Buhar makinesi fokurdayarak havayı nemlendirirken pencereden süzülüp odayı aydınlatan güneş ışığı Luhan’ın soluk tenine vurdu. Düzenli çıkan nefes alış verişlerinin dışında odaya sessizlik hakimdi. Yatağının yanındaki komodinin üzerine çiçekler ve en sevdiği şekerlemelerden bırakılmıştı. Luhan için pek bir şey ifade ettikleri söylenemezdi. Ama yine de bıkmadan usanmadan onları her gün getiren kişilere müteşekkirdi.
Baek her ziyarete geldiğinde boyuna göre fazla çıkan sesiyle hiç susmadan konuşuyordu ve doğrusunu söylemek gerekirse bu Luhan’ın kafasını dağıtmasına epey yardımcı oluyordu. Chanyeol de oturduğu yerden biraz sessiz olması konusunda Baek’i uyarıyor ama biraz sonra kendi daha çok konuşmaya başlıyordu. Onlar gittikten sonra bile sesleri Luhan’ın kulaklarında çınlıyordu.
“Kınadığın şeyi yaşamadan ölmezsin Chan!”
“O zaman para babalarını ve mutlu çiftleri esefle kınıyorum!”
“Biz mutlu bir çiftiz.”
“Evet sen daha az konuştuğunda…”
“Ve para babası olabiliriz.”
“Ve Evet! Sen daha az harcadığında…”
Kesinlikle gürültücü olan bu çift tencere kapak gibiydiler. Luhan bir defasında bunu onlara söylediğinde ikisinin de ellerindeki içeceği hızla sallamaya başladıklarını görmüştü. Bozulduklarında verdikleri tepkiler bile aynıydı. Bu cidden komikti ve Luhan her yeni gün onlarla neşesinin yerine geldiğini hissedebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Poles Apart *
FanficTANITIM Üniversiteyi yeni kazanan Luhan okuluna yakın bir ev aramaktadır. Babası patronuyla bir anlaşma yaparak bu sorunu ortadan kaldırmıştır. Luhan artık babasının patronunun oğluyla aynı evde kalacaktır. Luhan çalışkan, neşeli ve arkadaş canlısı...