Eşyalarımı toplayip Aşağı indim .
Nazir'i eve bıraktım, daha sonra eve gittim, normalde olsa yüzlerce saat eve gitmem ama bu defa durum başka, görmem gereken biri var, böyle yıllardır hasretini çektiğim ikinci birisi, birincisi zatten annem. Arabadan indim baktım arabası burada, gördüklerimin hayal olmaması beni mutlu etsede, Kayranoğlu yüzünden canım sıkılıyor, morelim bozuluyor, sevincim kursağımda kalıyor.Hemen eve girdim yemek yemeden kısaca selam verdim, dama çıktım, karşı komşuya bakan kardeşimi gördüm. "Zelal ne yapiyon burada gülüm." dedim yanına giderek, Beni duymadı ne oluyor, yanına oturdum, baktığı yere baktım, ne oluyor ya orada.
Ne işi var Kayranoğullarının benim meleğimin yanında. Baktım birde beraber yemek yiyorlar, ne güzel gülüyor öyle. Beni yeni gören kardeşim, "abê sence sevgililer mı?" dedi güzelerinden yaş süzülürken, "Umarım değillerdir." dedim yutkunarak. "yok be değiller abi." dedi koşarak gelen Helin, "Sen nereden biliyorsun?" dedim merakla, "şey bu gün okulda gayet sakindi ve telefonu çaldı." dedi, anlamayan benle Zelal tip tip baktık ki, Zelal sordu, "telefonu ne alaka?" diye, "arayan Cihan Kayranoğlu, teşekkür etti, birde okula çiçek gönderdi." dedi, bunların varlık amaçları şov yapmak. "Ne alaka?" dedim kaşlarım çatık vaziyette, "Teşekkür çelengi, Fırat Kayranoğlunun hayatını kurtarmış diye." dedi Helin, "iyide bununla ne alakası var, Sedat'ın?" dedi Zelal, bilerek Sedatı vurguluyor, "Harbi den Helin, alakası ne Kayranoğullarının fotokopi veletleriyle?" dedim sorgulayarak, "onun mu? üniversite de öğretmeni." dedi, ne bu şaka mı? "Ne, nasıl yani?" dedim, hangi öğretmen öğrencisiyle yemek yer? "ha bide yanlış değilsem, akrabalar." dedi, akraba, Allah korusun! "doğru benziyorlar ama bu bunların sevgili olmadığı anlamına gelmez." dedi Zelal aklımdakileri sorarak. "Haklısın ama seni ilgilendirmez Zelaaaal." dedim uyarır gibi, "yok, o kadarını ben bilmiyorum." dedi Helin,
Sedat iti, İçeri biri girdi, birden sarıldı meleğime. Bu kadarı da pes artık. Ben ters ters bakarken birden ikizlerden biri cama cıktı, bana bakıp perdeyi çekti, neye şaşırıyorum ki. Sinirden elim titriyordu, aşağı inip odama gittim. Kapıyı sert çarptım, neden benim şansım yok, neden be neden. Yatağa uzandım uyumak ve unutmak için gözlerimi kapattım. Ama sağ olsun teyzem bir rahat vermez.
Kapıyı açıp içeri girdi yanıma oturdu, "ne oldu ana." dedim, "niye ağladın oğlum?" dedi, "Ağlamak erkeklere yasak mı ana?" dedim pes emişçesine, "yok yasak değil de, oğul ağlamak, en çok erkeğe yakışır, merhametini ortaya koyar." dedi, "Başkasını seviyor ana birde kim biliyon mu?" dedim içimi dökerek, "oğul, belkide bildiğimizi sandığımız, aslında yanlıştır, niye sıkısın caniyi." dedi Sonrada anlımdan öptü ve gitti.
Harbiden de haklıysa teyzem. Kalktım elimi yüzümü yıkadım, dama çıktım, baktım küçük kardeşim Azad da damda oturmuş somyada kafasını iki elinin arasına almış, belli canı sıkkın. "Ne oldu Azadım, neyin var?" dedim, "abê sevmek neden yasak?" dedi, hayda bir sevda mağduru daha, "kim demiş yasak abêm." dedim, "Abê bana küçükken hep ağladığımda anlattığın çîrok' u anlatır mısın?" dedi söylemekten kaçındığı bişi vardı belli, "Olur abêm gel benim odada uyu, anlaşılan canını fena yakmışlar." dedim, Başını salladı kızarmış gözleriyle gözlerime baktı, ağzını açtı bişi diyecekti ama galiba cesaret edemedi.
Benim odama gittik yata uzandı, üzerini örttüm, sandalyeye oturdum, siyaben û xecê yi anlatmaya başladım...
Siyabend û xecê, en sevdiğim efsane.
Asla kavuşamadılar ama beraber öldüler. Bir birleri için öldüler, Süphan Dağı şahit onların aşkına. Acaba Okyanus da, beni xecê gibi sever mi? Ya da ben Siyabend gibi cesur olabilecek miyim? Kafamdaki sorulara dalmış iken, kardeşimin uyuduğunu fark ettim. Bende başından kalktım, koltuğa yastık koydum uyumak için....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Yargısı -Berdel-
General FictionBir kadın düşün kimsesizliğin kimsesi . Bir adam düşünün sesizliğin sesi . Ve bir baba düşünün evladı için yaşamaya çalışan . Herkesin var bir hikayesi okumak isteyene... Bu Denizlerin Okyanusta kaybolmama hikayesi ...