Sabah uyandım ekmek aldım, eve giderken yolda bir ağaç gördüm ağacın güneş vuran kısmına oturdum, E vitamini aldım kalktım, sanki de E vitaminini umursayan biriymişim gibi. Eve girdim kahvaltı hazırlamış Mihra sessizce kahvaltı yapmak istiyorum ama Mihra soracak gibi, nedense ağzını açıp açıp kapatıyor. "sor sor, içinde kalmasın?" dedim ne soracığını merak etmeyerek, "neden bana söylemedin?" dedi, acı acı gülümsedim, yutkunmakta zorşanıyordum, "üzülmekten başka birşey elinden gelir miydi?" dedim merakla, "hayır ama ... en azından, beraber üzülürdük." dedi gözleri dolu dolu. "üzülseydim, evet seninde benimle üzülmeni isterdim ama ben üzgün degilim." dedim ve sadece kendimi kandırıyordum. "ne peki bu, üzülmüyorsan?" dedi yutkunuşuma bakarak. "tükenmişlik, bu duygu artık üzülecek, kırılacak yada umutlar besleyecek bir durum kalmadığında oluyor." dedim buğulanan gözleri kapattım sırf yaş gelmesin diye. "bana anlatsan, olur mu? zaten üzülmüyorum diyorsun." dedi Mihra. "6 veya 8 yaşındaydım, yangın çıktı bizim evde, annem öldü yangında..." dedim ve nefes alamadığımı hissettim. "tam olarak ne oldu?" dedi, "Evde yangın çıktı, babam gündüz ikizleri bizim eve getirmişti, akşamına da dedemin yanına gitmişti, bizde annemle ve kardeşlerimle evdeydik yangın çıktığında, içeride oyun oynuyorduk, Serhat'ın yanına avize düştü, onu çekeyim derken kolumun üzerine tahta düştü, alçak olan camı koluma düşen tahtayla kırıp kardeşlerimi çıkardım ama camın alev almış olan tahtası koluma düştü birazcık kolum yandı, sonra dışarıda annemi aradım ama bulamadım içeri girmeye çalıştım ama giremedim izin vermediler. Üst katta annem vardı, alevlerin arasından kalmıştı insanlar müdahale etmeye çalıştı ama kurtaramadılar. Annem'in cayır cayır yandığını gördüm. Onun yardım çığlıkları hala kulağımda." dedim kendimi tutamayarak. Gözlerim bana ihanet ediyordu, ben ağlamak istemiyorum...
"anneni yanarken mi izledin sen, nasıl izin verdiler sana?" dedi gözleri dehşetle açılarak. "Bil..mi..yor..um." dedim, kalktı bana sarıldı, "sonra ne oldu?" dedi ağlayarak. "Sedat'ın babası geldi, beni hastahaneden aldı. Babasının evine götürdü, odaya kilitledi, 3 gün sonra küçük bir valizle benin İstanbul'a yurda götürdü ve bildiğim hepsi bu." dedim. "yani hem annesiz, hemde babasız kaldın, peki sonra noldu?" dedi korku dolu gözlerle. "Sonra diye bişi yok." dedim ve yorgun gözlerle kalkıp elimi yüzümü yıkadım. "oki bu..." lafını kestim, "İşe geç kaldım, hadi, dışarıda seni bekliyorum." dedim dışarı çıktım.
Anlatmak istiyorum ama ne diyeceğim ki? Nasıl kucağıma silah bırakıp, öldür kendini dediğini mi? Yok ben almayayım, ben artık geçmişi hatırlayıp, kahrolmak istemiyorum. Sadece kendime ait dünyamda, kendi sorunlarımla uğraşıp, kendimle ilgili yaşamak istiyorum.
Düşüne düşüne çıktım, arabayı da çıkardım, arabaya yaslandım aldım telefonu diğer arkadaşlarımı aradım, konuştuk sonra hoca mesaj attı, bu gün ders ekledik diye, umarım yetiştiririm.
"Oki ne düşünüyorsun acaba?" dedi bana, kafamı kaldırarak, "Müdür ek ders koymuş, onu düşünüyorum." dedim oflayarak.
"hadi gidelim, okulunu merak ediyorum." dedi bana, "Tamam bekle, ben şarj aletini alayım geliyorum." dedim, "telefonunu ver bana" dedi, "Niye?" dedim ki, "senin İstanbul'daki yeni seriye bakacaktım, sergi hazırlayalım hazır ben buradayken." dedi Mihra, hiçbişi söylemeden telefonu ano uzattım. "Al," dedim ve bir koşu eve girerek şarjı aldım, doğru arabaya.
Şoför kısmın kapısını açınca Mihrayı gördüm, bende gülerek, "Galiba inmek gibi bir niyetin yok?" dedim, "çı, ben kullanıcam, bu gün Urfa turu yapacağım." dedi keyifle, "Tamam ama beni okuldan sen alırsın, yoksa Karaköprüden kampüse arabasız gidilmez." dedim keyifle, "olur olur, uzun yolculuğu severim." dedi gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Yargısı -Berdel-
Ficción GeneralBir kadın düşün kimsesizliğin kimsesi . Bir adam düşünün sesizliğin sesi . Ve bir baba düşünün evladı için yaşamaya çalışan . Herkesin var bir hikayesi okumak isteyene... Bu Denizlerin Okyanusta kaybolmama hikayesi ...