3. bölüm

98 16 30
                                    

Multimedya Mervan Behran.

Sabah uyanınca ilk işim üstümü başımı düzeltim, eşarbımı bağladım gözlüğümü takıp çıktım. Harran üniversitesi dekanlığına uğradım beni yönlendirdiler kendi ders vereceğim bölüme geldim Güzel Sanatlar Fakültesi harika bişi sanat tasarımını anlatmak .

Anfi ' ye girdim kısa bir bakış atlar bende gülümseyip konuşmaya başladım. "Şimdi bunun bu yaşta bu kafasindaki ile sanata ne işi var diye düşünenler var ise, kısaca cevap vereyim sizi alakadar etmez." dememle hepsi bir anda gülmeye başladı.

"Adım Okyanus Kiray, 25 yaşındayım, doktorluğu bırakıp sanatı seçtim ve İstanbul'dan geldim ama aslen buralıyım. Başka sorusu olan?" dedim, Bir kaç kişi dışında soru soran olmadı, bende biraz sanatın tasarımını yapmanın piskolojik etkilerini anlattım, sonrada ders bitti çıkarken biri yanıma geldi. "merhaba hocam, sizin gözler orijinal mi?" dedi gülerek. "dersle ilgilisi olmayan soruları cevaplamıyorum." dedim net bir çizgi çizerek ve yürüdüm arkamdan koştu yetişti önüme geçti. "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" dedi neşeyle, "sence umrumda mı?" dedim benden yaşça küçük adama bakarak. Söylediği şeyle boğazımda bir düğüm oluştu, "bir Sedat Kayranoğlu cevapsız bırakılmaz." dedi neşeyle, nefes alabilmeye başladığımda, "sen... Kayranoğlu ne işin var sanat bölümünde?" diye şaşkınlıkla saçmaladım, "mimarlık okuyorum da?" dedi gülerek, ağlamak için zor tutuyordum kendimi, "anladım" dedim zordan kelimeleri ağzımdan döküvermiştim, çünkü her an göz yaşım dökülebilirdi.

Arkamı döndüm kalbime oturmuştu, en son gördüğümden bu yana, Sedat koca adam olmuş olarak karşımdaydı, ne hissedeceğimi şaşırdım. Kalbime öküz oturdu. "hocammmm soruma cevap vermediniz?" dedi, kendimi toparlayıp döndüm, "sanane ister orijinal ister sahte." dedim umursamaz gibi görünerek. "bu bir cevap değil" dedi sırıtarak. "sen hayırdır, ne istiyorsun, ruh hastası bir manyak mısın?" dedim öfkeyle, "hayır sadece kaybettigim kahramanımın gözlerine benziyor da?" dedi üzgün bir tarzda. "orijinal" dedim ve Yanından geçtim ve içim acıdı, neden böyle olmak zorundaydı ki? Arabaya bindim liseye geldim derse girdim, öğrencilerle tanıştım iyi çocuklara benzemiyorlardı hepsi şımarık velet. Nasıl övünüyorlar zenginlikleriyle, sanki herkes babasının malını mezara taşiyormuş gibi ne akıl.

Okuldan çıktığımda saat 6 ya geliyordu ev bakmaya gittim bir kaç tanesini beğendim ama sorun şu ki bahçesi olmazsa olmaz diye kabul etmedim mecbur.

"aslında Okyanus hamım bir ev daha var böyle mahallede ama pek kimse tercih etmiyor." dedi, beni merak sardı, "evi görebilir miyim?" dedim. " elbette, buyrun" dedi emlakçı çocuk. Eve gittik baya iyiydi böyle tarih kokan bir duruşu vardı ve kocaman bir bahçesi ev baya rahattı da üstelik iki katlı şirin mi şirindi. "evi beğendim ama neden insanlar bunu tercih etmediler?" dedim, "şey Behranlar dan dolayı" dedi bakışlarını yere sabitleyerek. "onlar kim ve ne alaka?" dedim meraklı olarak, neticede başıma bela almamalıyım. "Urfa'nın en tehlikeli 6 aşiretinden biri." dedi dudağını ısırarak. "ha ne yapıyorlar ki?" dedim merakla ve sabırsızca. "yani bişi yaptıkları yok aslında ama insanlar gene de tedbir amaçlı istemiyorlar." dedi çocuk, "tamam bu evi kaça satarsın bana?" dedim içimdeki indirim canavarını salmak istercesine. "300 bin TL" dedi, "Ne ettin ya, bak kimse tercihte etmiyormuş, şehir merkezinede yakın değilo kadar, düş sen biraz" dedim pazarlık yaparak, "e sana en son 275 olur." dedi, yemezler ablası, "a bak olmadı, ben alacağım bu evi üstelik masraf yapacağım." dedim kaşlarımı çatarak. "sana 250 olsun bari" dedi sanki evden kurtulmak istemiyor gibi. "ben bu evi o kadar paraya almam, zaten yapacağım masraf 100 bini aşar." dedim kaşlarımı olabildiğince çatarak. "daha fazla inemem." dedi, bende umursamaz bir tavırla, "sen bilirsin bende almam ev elinde bir 10 yıl daha kalır, sende satamazsın ve en son arsa olarak 100 bine satarsın." dedim. Kısa bir telefon görüşmesi yaptı bende mutfağı inceledim komple değişecek gibi görünüyordu. Döndü bana dedi "ne kadar verebilirsin peki?" kafamı salladım, banka hesabımda bulunan parayı tarttım ve "180 bin TL" dedim, "ne ettin Olmaz." dedi, "iyide sen bu evden kurtulmak istemiyor musun?" dedim, "istiyorum da bu kadar düşüğe olmaz, sahibi kabul etmez." dedi, "tamam 200 peşin veririm ama tapuda" dedim daha fazla bir fiyat veremeyeceğimi belli ederek. "tamam olur ama peşin." dedi, "aynen" dedim. "e ben tapudan randavu alayım o zaman." dedi, "yani paran hazır sen bilirsin." dedim. Nihayet 2 saat sonunda anlaştık kimliğimin fotokopisini, vesikalık fotoğrafımı verdim halledecek. Bende anahtarı alıp Otele döndüm, eşya baktım internetten ekran resmi aldım, bakalım uyuyorsa satın alacağım.

Kendimi buraya ait hissetmiyorum! Onu gördüm, nasıl da büyümüş şımarık bir adam olmuş. İçim içimi kemirirken Hissetmiş olacak ki Mihra aradı.

Mihra ile konuştuk falan ne bileyim insanın içinde bir dert oluyor, yanlız kalmak, koca şehir sanki bir zindan gibi...

Niye susmuyor bu telefon, "Mihri telefon çalıyor" ufak bir gözlerimi açınca, aaaa Mihri yok ben urfa'dayım demi, e o zaman kalk Okyanus kalk. Ne ara uyudum ben ya, saat gecenin 3'ü olmuş.

"Beni bu saate arayarak uykumdan ediyorsun, eğer mantıklı bir sebebin yoksa seni gebertirim Eliz" dedim sinirle, "var canım, teyze oluyorsunnn." diye bağırdı, bende uyku sersemliğinin vermiş olduğu sinirle, "eee ne var bunda, alt tarafı hamilesin" dedim ve kızdırdım anne adayını, "he hamileyim pislik, kapaaaat" diye bağırıp suratıma kapattı.

Ne dedin ki ben şimdi ya , of neyse kapattı zaten. Kalktım saate baktım saat 3: 20 bende en iyisi namaz kılayım dedim. Abdest aldım namaza durdum.

Gece namazını bitirdim dua ettim, gözlerimde ki lensleri çıkarttım, yüzümü tekrar yıkadım, kızarmış gri gözlerime baktim ve gittim yatağa girdim uyumak için...



Hayat Yargısı -Berdel-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin