" Hazır mısın?"
Seonghwa kapıyı tıklattığında kafamı salladım. Ama bunu göremeyeceği aklıma gelince "hazırım sevgilim" diye bağırdım.
Bugün hastaneden aldığımız izinle şehirin en lezzetli burgercisine gidecektik.
İçim kıpır kıpırdı. Arada böyle izinler kopartıyorduk. Onunla birlikte geçirdiğim her bir saniye çok değerliydi benim için. Mutluluk kaynağımdı...Tuvaletten çıktığımda Seonghwa bakışlarını bana yöneltti. Hafif utansam da kendi etrafımda ufacık döndüm Seonghwa'ya nasıl olduğumu göstermek için. Aslında çok hazırlanmamıştım.
Bugün sadece diğer günlere nazaran daha önce nadir giydiğim ve Seonghwa'nın üstümde görmek istediği mini eteği giymiştim. Aslında feminen giyinmeyi bırakalı yıllar oluyordu ama sevgilimi mi kıracaktım?
Ayrıca oldukça yakışmıştı." Aman Tanrım Hongjoong..."
Hayranlıkla bana bakması daha çok utanmama ve yüzümdeki tebessümün büyümesine sebep oluyordu.
" Sen Tanrı'nın bana bahşettiği bir melek misin?"
" Yaa Seonghwa deme öyle."
Gözlerini benden alamıyordu.
Delirecektim, acayip derecede utanıyordum şuan.
Utancımı bastırmak için ona sarıldım ve kafamı onun boynuna gömdüm, utandığımı görmemesi için." Bu güzelliğini başkalarının da görecek olması beni o kadar delirtiyor ki. Ama bir şey demeye hakkım yok, Tanrım, çok güzelsin..."
Parmak uçlarımda yükselip kulağına fısıldadım.
" Ben sadece seninim, unutma. Başkaları görse ne olur?"
Narince belimi saran kolları, incitmekten korkuyor gibiydi. Yavaşça kokladı tenimi. Sanki kokumu her bir zerresine kazımak istermiş gibi...
" Doğru söylüyorsun her şeyim."
" Sen sadece benimsin ve ben sadece seninim. "
Kafamı kaldırıp hayranlıkla bu aşık olduğum gözlere baktım. Ne de güzel bakıyorlardı gözlerime...bir an kendi gözümü kıskanacaktım.
Dudağımın üstüne çok hafif bir öpücük bıraktı. Kendimden geçmiştim.
Delirtiyordu beni." Gidelim mi artık? "
Huzur veren sesi yine kulaklarıma dolduğunda başımı salladım hipnoz olmuşçasına.
" Gidelim sevgilim."
•
Hastaneye çok uzak olmayan burgerciye 15 dakikada yürüyerek gelmiş sayılırdık. Seonghwa'nın dediğine oldukça güzel bir mekanmış, bahçesinde zambaklar doluymuş ve yıldızları izlemek için teleskop bile varmış.
Açıkçası bunları duyunca daha bir heyecanlanmıştım.
Sevgilimin elini hiç bırakmadan mutlulukla yürümeye devam ettim.Bir kaç dakika sonra burgerciye varmıştık.
Kapıyı ittirip içeri girdiğimizde şöyle etrafı kısaca süzdüm.
Küçük ama hoş bir mekandı. Duvarlarda etkileyici ve mekana güzel bir aesthetıc veren resimler vardı. Kahverengi ve krem renginin yoğunluklu olduğu bu dükkanda, kitaplık köşesi bile vardı.
Hayranlıkla kitaplığa doğru bir kaç adım atınca Seonghwa da tuttuğum elinden dolayı benle geldi." Çok güzel."
Diye fısıldarken Seonghwa bunu duymuştu. Kulağıma eğilip "beğenmene çok sevindim meleğim." dedi. Mutlulukla yanağına bir öpücük bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue #seongjoong ✓
Hayran KurguBana "maviyi anlatır mısın?" dedi. Yüzüne baktım, acı tebessüm vardı. O an içimin yandığını hissettim. Benim gibi biri, maviyi sadece renk olarak görürken ona ne anlatabilirdim ki? [mini fic - angst] 一 ©teddystick