KY - 11

45 12 0
                                    

Karşımdaki adamı uzun bir süre inceledim. Saç tellerinden başlayıp ellerine, ayaklarına kadar her ayrıntısını inceledim. Ve sonunda dudaklarımdan o isim döküldü:

"Ömür." Bunun kafamda nasıl bir karşılığı olduğunun farkında değildim. İstemsizce kaşlarım çatıldı. Gözlerimi yerden çekerek karşımdaki adamın gözlerine kenetledim. Biraz şaşırmış gibi görünse de hafifçe gülümsemek için kendini zorladı.

"Hafıza kaybı mı yaşıyorum?" dedim karşımdaki adamın hayal kırıklığını anladığımda.

"Sanırım.. Evet." dedi yavaşça.

"Ömür sen değilsen, kim?"

"Bilmiyorum." dedi. Gözlerinin yeşilliği ancak yaşardığında dikkatimi çekti.

"Ağlayacak mısın?" dedim. Aklıma gelen ilk cümle dudaklarımdan çıkıp vücut buluyordu.

"Ağlasam hatırlar mısın?" dedi. Kafasını eğip kendince yaptığı espriye güldü. Ve devam etti. "Koral. Ben."

"Koral. Ah, tabii ki.. Hatırladım." diye yalan söyledim. Bu isim hafızamda herhangi bir karşılık bulamamıştı. Ancak başımın dönmeye başladığını ve midemin.. bulandığını söyleyebilirim.

"Hatırlamadığını biliyorum." dedi gülerek. "Hatırlasan şuan boynuma sarılmış olurdun." diye devam etti.

Yakalanmıştım. Olumlu anlamda kafamı salladım. Suçluluk hissiyle kafamı eğip ellerimle oynamaya başladım ki kötü kenarlara sahip gri yüzük dikkatimi çekti. Diğer elimi yüzüğe götürüp üzerindeki minik taşlara dokundum. Sonra kafamı kaldırıp adının Koral olduğunu öğrendiğim adama baktım. O da benimle birlikte gözlerini parmağımdaki yüzükten çekip bana baktı.

"Bunu söylediğim için çok kaba olacağım ama.. Yüzük seçimin çok kötüymüş." dedim dürüstçe. Birkaç saniye gözlerini kırpıştırdı. Yüzünde gördüğüm şeyin dehşet olduğuna yemin edebilirdim. Anlamıştım işte! Her zaman anlardım. Nişanlı.. Ya da belki evliydik. Bu yüzden boynuna sarılmış olurdum. Tabii ki!

Koral bir şey demeyince kollarımı boynuna doğru uzattım. Ona tamamen sarılabilmek için parmak uçlarımda yükseldim. Belimden tutarak bana destek olduğunda hafifçe güldüm. Bir süre öylece durduk. Kokusu tanıdıktı. Çok tanıdıktı. Dudaklarımı yavaşça boynuna bastırdım.

"Hazan." diye mırıldandı. Çekilmedim. Boynunda öylece bekliyordum. Tekrar seslendi. "Hazan."

Derin bir nefes alarak bir adım geri çekildim. Soran gözlerle ona bakarak kelimeleri toparlamasını bekledim.

"Yüzük." dedi parmağıyla elimi işaret ederken. İstemsizce elimi kaldırarak yüzüğü ona gösterdim. "Bizim.. Sırrımız." Fısıldayarak konuşmuştu. Kelimeleri yavaşça söylerken yüzümü inceliyordu.

"Nasıl bir sır?" dedim. Hızlıca dişlerinin arasından 'şşt' sesi çıkardı.

"Sır diyorum. Neden sessiz olmuyorsun güzelim?"

Bir şey demeden öylece yeşil gözlerine baktım. Arabayı işaret etti. "Anlatacağım."

İç çekip arabaya bindim. Uzun bir yolculuğun ardından orta çağ şatolarından biri gibi görünen kocaman binanın girişinde durduk. Ön camdan binayı incelerken karanlık, detayları görmemi engelliyordu. Duvarların yanı sıra sıra ağaçlarla çevrilmişti. Tek görebildiğim detay buydu.

"Burası neresi?"

"Kalacağın yer. Oda arkadaşınla seni tanıştıracağım. Önce yüzük meselesini konuşmalıyız." derken bedenini koltukta çevirerek bana baktı.

Karanlığımın YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin