0.7

1K 70 49
                                    

"Hyunjin de olsaydı." dedi Seungmin gözleri dolmaya başlamıştı.

Kingdom'ın dördüncü performanslarını da sergilemişlerdi ve şimdi arabalarıyla eve dönüyorlardı.

"Ağlama Minnie. Eve gidince onu görebileceksin ve doya doya sarılabileceksin." dedi Minho. Ancak içi parçalanıyordu Seungmin'in bu haline.

"O da olmalıydı." dedi çenesi titremeye başlarken. Göz yaşını elinin tersiyle sildi ve yüzünü kapadı.

"Ağlama, beni de ağlatacaksın." dedi Minho sesi gittikçe tıkanıyordu çünkü onun da gözleri dolmaya başlamıştı.

"Hyung, lütfen, Seungmin sen de ağlamayı kes. Sulu göz bir köpek olmamalısın. Onun yerine daha çok çalışmalıyız ve o boktan kupayı Hyunjin için kazanmalıyız." dedi Changbin sinirle. Ancak ikisi çoktan ağlamaya başlamış birbirlerine sarılıvermişlerdi.

Bir süre geçtikten sonra Changbin de ağlamaya başlamıştı.

"Hyung ağlamayın ya!" dedi hıçkırırken. Ancak Seungmin ve Minho birbirlerini sıkı sıkıya sardıklarından ses çıkaramıyorlardı, veya da konuşmak istemiyorlardı.

[...]

Yedi kişi arabalardan aynı anda inip evlerine doğru yürüdü. Bugün kısa bir dinlenme günüydü. Birkaç saat sonra tekrar şirket binasına gidip çalışmaya başlayacaklardı.

Hyunjin salonda, telefonuyla uğraşıyordu. Chan onu görür görmez adımlarını hızlandırdı ve Hyumjin'in elinden telefonu kaptı ve geri çekildi. Yüzünde öfkeli bir ifade vardı.

Hyunjin ayağa kalkıp ona göz devirdi.

"Sana uğraşma şununla demedim mi ben?!"

"Hyung sakin ol." dedi Felix, ona yaklaşmayı denedi adımlarıyla ancak Chan arkasını döndü ve kelimelerin üstüne bastırarak

"Sen karışma." dedi.

Tekrar önüne dönerken Hyunjin sinirle ona bakıyordu.

"Netizenlerin ve antilerin yorumlarını okuyup duruyorsun!! Neden kendine bunu yapıyorsun ha?! Aptal insanların düşünceleri bu kadar çok mu önemli senin i-"

"Evet önemli! Ver o telefonu bana!"

Changbin Chan'a arkasından yaklaşarak ona kollarını sararken Chan onun kollarını çekmişti hışımla.

"Sana bakmayacaksın dedim! Bu telefonu parçalayacağım anlıyor musun?!"

"Tıpkı Woojin gibi değil mi? Neden anlamadım ki? Bana tıpkı Woojin'e davrandığın gibi davranıyorsun!"

"Woojin?" dedi Chan siniri bozulmuşçasına psikopat bir gülümseme bırakırken etrafa. Ardından devam etti;

"O SİKİK KAFALININ ADINI AĞZINA NASIL ALIRSIN?! BİR DE ONA DAVRANDIĞIM GİBİ DAVRANIYORMUŞUM SANA HA?! SENİN İYİLİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM BEN BE! SİKİMDE OLMASAN GÜNÜN HER SAATİ BUNUNLA UĞRAŞMANA İZİN VERİRDİM! WOOJİNİN GÖZÜMDE TIRNAĞIM KADAR BİLE DEĞERİ YOKTU VE SEN ŞİMDİ ONUNLA KARŞILAŞTIRIYORSUN!!"

Hyunjin dolan gözleriyle odasına çıktı hızla. Chan ise sadece öfkeden parlayan gözleriyle etrafını inceledi. Nefes nefese kalmıştı ve kalbi deli gibi çarpıyordu.

Ellerini saçları arasına alıp çekiştirirken bağırdı sinirle. Masanın önünde duran cam sürahiyi yere fırlattı. Her yeri cam parçaları ve su kaplarken girişin yanındaki herkes geri adımlamıştı korkuyla.

"O sikikle karşılaştırıyor bir de! Sikeyim!!"

Adımlarını odasına çevirip hızla merdivenleri tırmanırken Minho, Felix ve Changbin koşturmuştu ardından.

Real Stray Kids |Chanlix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin