Uykuya dalalı daha kaç saat olmuştu da, bu alarm böyle ötüyordu.Bi klasik olan cumleleri sıralamadan önce dün geceyi düşündüm. Sahil havası ve dalga sesleri iyi gelmişti. Birde şu soyadına güvenen yürüyen ego vardı. Neydi adı Atlas ALKAN nasıl da unuttum. Adama ayıp olmasın diye selam verdim. Selamı mı bile almadı. Hayır aptallık benim, ne diye selam verdiysem artık.
Alarm tekrar öterken yataktan doğruldum. " Bir daha geç yatmayacagım " diye söylenirken saate baktım. Apar topar duşa attım kendimi. Dolapta ilk elime gelen şeyleri geçirdim üzerime.... Genelde koyu renk pantolonlar kareli gömlek ler den ibaretti dolabimdaki kiyafetlerim. Islak ve fazlasıyla uzun olan saçlarımı taramakla uğraşmadan topuz yaptım. Evet uzundu ama sadece babam ıçin uzatiyordum. Babam hep saçlarımdan okşardı. Kıvırcık buklelerimi kırmızı kurdelelarımı severdi... Montumu üzerime geçirip kosarak merdivenleri indim.
Çok şükür ki Emir gelmemişti. Arabası olduğu için hergün beraber gidiyorduk. Ilk başlarda bizi sevgili sanıyorlar dı hep. " Günaydın valide sultan " deyip sulu bi öpücük kondurup yanağına, masadaki yerime oturdum. Sarı böcek gelmeden biraz atıştırsam fena olmazdı hani. Neredeyse çiğnemeden yutuyordum agzimdaki lokmaları. Annem ise omzumun üstüne havlu koymuş benim taramadığım saçlarımı tarıyordu.
" Boğulacaksın yavaş ye. " dedi. Sesinden güldüğünü anlamıştım. " Dün nerdeydin? " diye sordu merakına engel olamayarak. Bende ne zaman sorguya çekeceğini merakla bekliyordum.
" Dalgalara gittim. Hasret giderdik. " deyip gülümsedim görmedigini bildiğim halde. Annem saçımı eskisinden bin kat daha iyi bir topuz yapmıştı. Kendine çay koyup karşıma geçip oturdu.Yüzündeki gülümseme eşliğinde " geç kaldı " dedi. Kimden bahsettiğini anladığımda bende gülümsedim.
" Her zaman ki Emir işte, kesin ciğerci kedisi gibi kız peşindedir " dedim. Annem tam agzını açıp bir şeyler söyleyecekti ki korna sesi geldi. Annemin lafı yarım kalmıştı... İti an çomağı hazırla örneği sergiledi Emir gene...
Ayağıma botları mı giyip " ben çıkıyorum, haylazları öp benim için " diye iceriye seslendim. Annemin cevabını beklemeden kendimi dışarı attım...Dikkat et Gurur.Sana da bişey olursa yaşayamam Gurur. Duymaktan kaçtığım bi konuşmaydı. Biliyordum. O iki cümlenin altında yatan gerçeği...
İçeriden sıkı sıkı kapattığım kapılarım vardı. Kapıdan içeri annem ve Emir den başkası giremiyordu. Hoş girmesini de istemiyordum. Suratsız, kendini bişey sanan, havalı biri gibi göründüğümü biliyordum. Başkalarının ne düşündüğü umrumda olmadığı için dışarıdan nasıl gözüktügüme kafa yormuyordum...
" Günaydın " dedim. Her zaman ki gibi gülen yüzü, neşeli sesi eşliğinde "Günaydın bebek" deyip yanağımdan makas aldı. Burnumu kıvırarak baktım... Sonra ne o nede ben konuşmadık. Arabada bir tek kısık sesle çalan şarkının sözleri hüküm sürüyordu. Ben kapının camına kafamı dayamış yagmur tanelerinin cama vurup, kendine yollar çizişini izledim. Dün gece ki toplantı, görev, annem hepsi birbirine girmiş durumdaydı. Başarılı olmak, benin hayat felsefem olsada, ya annem? O ister miydi gitmemi? Ne tepki verecekti?
Göreve gitmek... İki kelime... Keske yazıldığı gibi kolay telafuz edilseydi. O iki kelime aldı, en sevilenimi... "Göreve gidiyorum" demişti. Gitmişti, gitmesine ama bir daha geri gelmedi, gelemedi...
Evden çıkarken " dikkat et " demesinin ne anlama geldiğini oda, ben de biliyorduk. Görev gidiyorum desem gecelerini, gündüze çevirirdi. Söylenmiş bir sey yoktu. Her ne kadar bana belli etmemeye çalışsada ben hissediyordum. Korkuyordu. Beni de kaybetmekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER YEŞİLİ
Teen FictionTarih tekerrür edecekti, geçmişin küllerini yeniden yakacaktı yeşil gözlü bunun farkındaydı. Hoş istediği de buydu ya. Kavruluncaya kadar yanmalıydı ateşte ve acılar bir bedene dönüşmeliydi zırhlara bürünmüş Atlas Alkan gibi... Sırlarla doluydu haya...