Senin için değil, sen istediğin için değil...Hayallerim için....
Evet onun için değildi. O savaş dediği için savaşmıyordum. Ben kendimi, ruhumu bu yolda harcamadım mı? Başarılı olmak için vardım. Soyunma odasına gidip üzerimi değiştirdim. Siyah bi eşortman altı ve asker yeşili bol bi tişört geçirdim hızlı bir şekilde üzerime.
Dışarı çıkma için kapıyı açtığımda havanın iyice bozduğunu anlamıştım. Soğuk hava içimin ürpermesine sebep olmuştu. Bu sogukta bir kaç saat böyle durursam bikaç uzulumun donacağına eminim. Geri gidip üzerime kalın bişeyler giyme isteği duysamda gitmedim.
Soğuğu düşünmek heycanlanmamı engelleyecekti. Buda benim daha rahat etmemi saglayacaktı. İnce ince yağan yağmura rağmen herkez bahçedeydi. Kimi izlemek, kimi de sınav için... Sınav, nasıldı bizi neyle sınayacaklardı hiç bir bilgimiz yoktu. Herkez merak içindeydi. Ben merak edemiyordum. Şuan sadece soğuk vardı. Aklımın her köşesinde...
Merdivenlerin başında Emir ve Sadik amcayı gördüm. Beni gördüklerinde şaşkınlıkla açıldı ikisinin de gözleri... Yanlarına gidip gergin olmama rağmen gülümsemeye çalıştım. Soğuk yüzünden milim oynamamıştı yüzüm... Sadık amca çatık kaşlarıyla "bu halin ne donacaksın" dedi. Sesinden sinirli olduğunu anlamıştım. Daha öyle babacan bi sinirdi onunkisi...
Eli ensesinde gergin bi sekilde bakan Emir cevap verdi benim yerime. " Heycanını bastırıyor" dedi dişlerinin arasindan.
"O kadar soğuk değil. Bana şans dileyin" dedim yüzüme bin bir zahmet gülümseme ekleyerek.. Omzumu tuttu. "Sana güveniyorum Asker, hadi şimdi git" dedi. Güven doluydu sesi...
Emir'e baktım. Elinde telefonuyla uğraşıyordu. Iki adım da yanına gittim. "Emir bana bak..." dedim. Istemeye istemeye kaldırdı başını, elindeki telefonu montunun cebine koydu ama ellerini geri çıkartmamıştı.
Tek kaşını kaldırdı. Ne var dercesine. "İstemezsen gitmem" dedim. Kısık bi sesle...Sevkatle baktı kafasını iki yana salladı. Uzanıp tişörtümün kolunu tuttu. Iki kat katladı dirseklerime kadar gelen tişörtümün kollarını. Güldü. Onun gülmesi benide güldürmüştü.
"Ellerini cebine koy, onlara ihtiyacın olacak.Bu soğukta parmakların donar."dedi. Beni benden daha çok düşünüyordu. "Hastalanırsam bakmaz mısın?" diye sordum. Sadık amca cevap verdi. Bi elini havada savuruyor diğer eli ise cebindeydi.
Dısta olan eliyle Emir'in ensesinj tuttu."O bakmazsa ben bakarım" dedi.
Sorun hasta olup, olmamam değildi. Sorun Emir di. Çocukluğumuzdan kalma bi alışkanlıktı. Çocuk ken düşmekten korkan biriydim. Düşüp ağlatan... Ağlamayacağım için verilmiş bi sözüm vardı. Bunları anlattığım da; Sen her düştüğünde ben yanında olacağım demişti. Yıllardır ne zaman zorda olsam yanımdaydı... Şimdide yanımda mıydı bunu bilmek istiyordum. Oda biliyordu odan neyi duymak istediğimi... Ama söylemiyordu. Kırılmışmıydi bana?
"Bakarım, git artık Asker" dedi dişlerinin arasından Emir. Bana dünyaları vermişti. Arkamda ydı hala... Benden uzun olduğu icin ayak parmaklarımın üzerinde yükselip yanağını öptüm. "Şans öpücüğü" deyip göz kırptım. Sadık amca şaşkın şaşkın bi bana bi oğluna bakiyordu.
Bir kaç basamak indim. Emir'e baktım minnetle. İsaret parmağını sallayarak "benim için kazan" diye bağırdı. Titreyen bedenime rağmen yüzündeki gülümsemesi ısıttı içimi. "Senin için" deyip bahçenin ortasına sınav için bekleyenlerin yanana indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER YEŞİLİ
Teen FictionTarih tekerrür edecekti, geçmişin küllerini yeniden yakacaktı yeşil gözlü bunun farkındaydı. Hoş istediği de buydu ya. Kavruluncaya kadar yanmalıydı ateşte ve acılar bir bedene dönüşmeliydi zırhlara bürünmüş Atlas Alkan gibi... Sırlarla doluydu haya...