Öncelikle merhaba! Hikayemi okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Bu yazıyı okuyan yada hikayemi okuyan iki elin parmağı kadar insanın var olduğunun bilincindeyim. Ama buda bir şeydir değil mi? Yazmayı hiç düşünmediğim halde başladım ben asker yeşiline. Mesajlaştığım çoğu insan hikayenin baş karakterlerinden biri olan Gurur'un babasına olan özlem ve düşkünlüğünü biliyorsunuz. Bunu niye mi yazıyorum? Dedim ya çoğunuza mesaj atıp teşekkürde bulunuyorum, gene dile getiriyorum Allah razı olsun! Sizin verdiğiniz her oy sayesinde benim gerçekten yaza bileceğime olan inancım artıyor.
Bunları söylememin nedenine gelince dün hikayemi okuyan biriyle tanıştım ve mesaj attı. hikaye mi sıradan ve Gurur'un babasına duyduğu özle mi saçma bulduğunu, hiç kimsenin babasına karşı öyle bir sevgi besleyemeyeceğinden bahsetti. her neyse, dün köpekler gibi düşündüm, ben pire için yorgan yakanlardanım. Tabi ki hikayemi sıradan bula bilirsiniz! Zaten ben hikayeme, kurgusuna, yada betimlemelerime mükemmel diyemem ama şu da bir gerçek hikayenin ilk bölümünü açıp okuyun, sonra geri dönüp son bölümü arada ki yazım farkını sizde göreceksinizdir. Buna eminim!
Demek istediğim şu her konuda eleştirin hikayeyi, yerden yere vurun ama asla Gurur'un babasına olan sevgisine , düşüncene söz etmeyin lütfen! Sizden ilk defa rica ediyorum lütfen ama lütfen Gurur'un babasına hissettikleri ve özlemi bir gerçek. bunu babasız büyümeye mahkum olmuş biri olarak söylüyorum. Ve altını kırmızı kalemle çiziyorum, yaşamayan ne olduğunu bilemez.
Belki saçma gelecek size ama hikayeyi bile silmeyi düşündüm. Aklınızdan "Aptal," diye geçirdiğinizi duyar gibiyim. Geçin karşıma hakaret edin susarım, yada güvenmesem bile hikayemin arkasında dururum ama dedim ya omuzlarımız yüklenemeyeceği tel yük babasızlık! Rica ediyorum benim omuzlarıma bu yükü yüklemeyin! Ben kaldıramam ezilirim!
Keşke beni anlaya bilseydiniz. TEŞEKKÜR EDERİM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER YEŞİLİ
Teen FictionTarih tekerrür edecekti, geçmişin küllerini yeniden yakacaktı yeşil gözlü bunun farkındaydı. Hoş istediği de buydu ya. Kavruluncaya kadar yanmalıydı ateşte ve acılar bir bedene dönüşmeliydi zırhlara bürünmüş Atlas Alkan gibi... Sırlarla doluydu haya...