Elimde tuttuğum metali daha bi sıkı kavradım. Nefes al. Nefes al. Nefes al Gurur. Kendi kendimi telkin ediyordum. Son bir nefes çektim cigerlerime...
Hedefe nişan aldım. Parmağımın tetige her dokunduğunda çıkan kurşun sesiyle inledi ortalık...
Sırtımda hissettiğim elle irkildim..."Asker" dedi. Omzumun üstünden sesin sahibine baktım. Kocaman açılmış mavi gözlerle Sadık amca vardı karşımda... Kendinden emin ve kararlı çıkan bi sesle "bahse varım hepsi isabetli dir "dedi. Gülümsedim "bende" dedim.
Önüme dönüp hedef tahtasına baktım. Hepsi isabetliydi. "Çok başarılı"dedi. yapmacık bi sinirle "Sadık amcaaa"dedim.
Tabancanın sarjorunu çıkartıp yeni mermiler yerleştirirken "senin öğrencinim, herseyi bana sen öğrettin"dedim.
Kafasını iki yana sallayıp, çenesiyle yan kabini işaret etti."ona da ben öğrettim"deyip güldü...
"Heyyyttt be üç isabet gene mükemmelim" diye bağıra bağıra bize doğru gelen Emir'e baktı. Daha da güldü.
Emir gelip kolunu omzuma attı. Hedef tahtasına baktı. "kusursuz bebek" deyip göz kırptı. Dirsegimi karnına geçirdim.
Sadık amca ellerini teslim oluyorum dermiş gibi yukarı kaldırdı. "Tam bi rezalet, bu benim oğlum olamaz" diye bilmisti zar zor kahkaha larını arasindan...
"Ayı kaçmış senin içine kızım" diye homurdandı Emir. Atış poliganını inletiyordu kahkaharimiz...
Sadık amca "muhabbetinize doyum olmuyor, ama toplantıya geç kalacağız gençler"dedi.
Emir'le beraber büyüdük. Sadık amca oğlundan ayırt etmedi beni hiç bir zaman. Ben asker olacağım diye çabaladım. Sadık amcadan öğrendim herşeyi.
Emir... Ah koca oğlan... Benden bir yaş büyük büyük benimle beraber, benim hayalimin içinde yer aldı. Kızların rüyasını süsleyen mavi gözlü kaslı, sarışın benim deyişimde sarı böcek... Abi içgüdüsüyle korudu. Az kavga etmedik, az sikayete gelmediler eve... Tabi genelde kız yüzünden çıkıyordu kavgalar hadi neyse...
Adım Gurur
Gurur ÇULHA. Ben bu isme pek alışık değilim. Çevremdeki herkez "asker" diye hitap eder. Kızlar gibi kırmızı, pembe, turuncu gibi renkleri sevmem... Siyah ve Siyahın tonları...En çok ta ASKER YEŞİLİ ni severim.
Konuşmayı sevmeyen, çevresinde ki insanları tedirgin edecek kadar dikkatli... Ruhumu bi mahsene hapsetmişler gibi; tek yaşam gayem annem ve işim. Her zaman daha başarılı olmayı amaclamamın sebebi babam ve başarıları onun gibi başarılı olmak istemem...
"Bebeğim"dedi Emir. Sesinde ki neşeye bakılırsa eğlenecek bişey buldu demektir. "Ne var gene yılışık sarı böcek" diye sordum. Dudakları nı büzerek kirpiklerini kırpıştırdı. Birden ciddileşip kaşları nı çattı."karsida ki it sana bakıyor"dedi.
Güldüm. Koluna girdim."bakılmayacak kadar cirkinim öyle mi?" diye sordum. Kafama vurdu."keşke çirkin olsan kimse bakmasa"dedi.
Durdum, oda yürümeyi bıraktı. "Sensin çirkin, kurbağa suratlı" deyip dil cıkarttım. "Çocuk gibisin asker" dedi. Elimi kaldirip dudaklarima götürüp sus işareti yapıp yürümeye başladım.
Uzun koridorda bi kac dakika sessiz yürüye bilmiştik. Uzun adımlarla yanıma gelip "ağlarım ama " dedi çocuk gibi bi hüzünle...
"Ağlarsan sana seker almam" deyip yanaklarını sıktım. Iste iki dakikalık tribin de sonuna gelmiş bulunyoruz. Ttip bile atamiyordum. Beni, benden iyi tanıyordu. Beni yani tanıyan nadir insanlardan biriydi. Herkez baktığın da "asker'i" görürken, o "Gurur'u" gören biriydi.
Toplantı masasında bize ayrılan yerlere geçerken ilk gözüme çarpan şey bi kaç yıldır burda olan yani daha çaylak olarak adlandırılan kişiler e yönelik bi toplantı olacağını anlamışım. Masa da oturan herkezi taniyordum- yada isim olarak tanıyordum.Kapı nın açılma sesiyle; gözler kapıya yönelirken, biz Emir'in yeni sevgilisinden konuşuyorduk. Gelen her kimse büyük bi gürültüyü sebep oldu. Kafamı saga sola yatırdım. Daha iyi görebilmek adına...
Siyahlara bürünmüş, uzun boylu siyah deri ceketinin altından dahi belli olan kaslara sahip biriydi... Herkesin konuşmaya çabalarına bakarsam herkez tanıyordu, ben hariç.
Emir'e döndüm sorgularcasına baktım. Anlamış olacak ki konuşmaya basladı. "Atlas Alkan, üst düzey den Nida Alkan'ın oğlu" Benim bi ömür çalışıp sahip olmayacağım saygınlığı bi isimle sahipti adının Atlas olduğunu öğrendiğim genç adam.
Biraz öfke, biraz sinirle baktım hemen masanın karşısında oturan çimen yeşili gözlerin sahibine... Baktığımı anlamış gibi kafasını kaldırdı. Göz göze geldik... Ben, kolay kolay göz teması kurmazdım kimseyle. Başımı çevirdim.
"Ne işi var burda o zaman?" diye sordum Emir'e. Keyifle sandalyesine yayılıp bi kolunu benim sandalyemin arkasına attı. Yüzünde ibnece bi gülümseme belirdi. " Atlas, görevdeydi, ya görevi bitti, yada bu toplantı çok önemli olduğu için onunda katılması gerektiği icin burda asker cim"dedi. Benle dalga geçiyordu.
Hızlı bi giriş yaptı müdürümüz odaya. "Arkadaşlar, öncelikle iyi akşamlar. Hepiniz neden burda olduğunuzu merak ediyorsunuzdur. Yarın küçük bi sınav yapacağız. Bu sınav da başarılı olan bi arkadaşınız Atlas la görev e gidecek..." dedi. Herkez şaşkın şaşkın etrafına bakar ken elimi kaldırıp söz aldım. " Ne görevi? " diye sordum.
Bu sorduğum soruyu bekliyormuş gibi başını sallayıp boş sandalyeye dogru eğilip, sandalyeye dayalı kollarını "gizli ve zor bi kaç görev tabi zor işi başaran insanların ödülleri de büyük olur asker" dedi.Sorulan soruları yanıtladı. Bazı konulara açıklık getirdikten sonra sonunda bitebilmisti toplantı...
Emir'le dışarı çıktık. Gri buluklar vardı gök yüzünde. Ince ince yağmur tanelerini hediye ediyordu yer yüzüne. Kafamı kaldırıp gök yüzüne baktım. Emir'e "Sen git ben yürüyeceğim" dedim. " tamam, sabah görüşürüz " deyip uzaklaştı arabasıyla ...
Saat gecenin bi yarısı olmuştu. Neredeyse iki saattir aynı bankta oturuyordum. Dalgalar ın sesini dinlemeyi seviyorum. Üşüdüğümü daha yeni fark ediyordum. Kolları mı göğsümün üstünde birleştirdim.
Bankın diğer ucuna biri oturdu. Dönüp bakmadım. Ama hışırtıları duymustum. Tabi rüzgarın etkisiyle o tarifsiz kokuyuda... Yağmur sonrası toprak kokusu gibi eşsiz, akasya çiçeklerinin keskin ve akıl dağıtıcı kokusuydu.
Hiç konusmadı. Bende konusmadım. Dalgaların sesi eşliğinde düşüncelerimle boğuştum. O bilindik melodiyle çalan telefonun sesiyle kendime geldim.
Cebimden telefonu çıkartıp cevapladım."efendim valide sultan" Endişeli bi sesle "Nerdesin Gurur? Haber de vermedin merak ettim." dedi annem. "Sahildeyim. Geliyorum. Merak etme valide sultan" deyip telefonu kapattim.
Telefonu cebime attıp montumun fermuarını cektim. Derin bi nefes cekerken ayağa kalktım. O eşsiz kokunun sahibine baktım... Oydu. Atlas Alkan...
Ne işi vardı burda? Benimi takip etmisti? Koskoca Nida Alkan'ın oğlu Atlas Alkan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER YEŞİLİ
Fiksi RemajaTarih tekerrür edecekti, geçmişin küllerini yeniden yakacaktı yeşil gözlü bunun farkındaydı. Hoş istediği de buydu ya. Kavruluncaya kadar yanmalıydı ateşte ve acılar bir bedene dönüşmeliydi zırhlara bürünmüş Atlas Alkan gibi... Sırlarla doluydu haya...