10. BÖLÜM: "ANI YAŞA"

236 15 0
                                    

İŞTE GENE BEN GELDİM! YORUMLARINIZI VE VOTELERİNİZİ EKSİK ETMEYİN!  BENİ DESTEKLEDİĞİNİZİ BİLMEK, MESAJLARINIZ HER ŞEYİYLE İYİ Kİ VARSINIZ. BENİM ZİHNİMİN GİZEMLİ ÇOCUĞUNU BENİMSEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM...


"Bu nasıl?" diye sordu Sema bıkkınlıkla havaya kaldırdığı elbiseyi göstererek.

"Hayır," dedim bastırmaya çalıştığım sinirli bir sesle. Kollarımı göğsümün üstünde birleştirdim. "Ben o elbiseyi hayatta giymem."

"Bence gayet güzel. Nesi var elbisenin, nesini beğenmedin gene?" Sema bu sözleri söylerken yüzüme bile bakmamış askılarda benim giymem için elbise arıyordu.

"Evet canım, sorun da elbisenin bir şeyi olmaması çıplak gitsem daha fazla yerim kapalı olur." Demek istesem de diyememiş sadece yutkunup, susmakla yetinmiştim. Neredeyse saatlerdir buradaydık. Bulduğu her elbiseye bahane buluyordum ve Sema'nın suratı yakındı kırmızıdan mora terfi edecekti. Sinirlendiğini anlaya biliyordum. Ne var yani partiye pantolon, gömlekle gitmek istiyorsam? Partiye elbiseyle gidilir diye bir kural mı vardı? Sanmam. Eee o zaman nesini büyütüyorlardı partide parti diye. Sıradan bir barda yapılacak bir şeydi altı- üstü bu kadar büyütülecek şey yoktu canım.

Denemem için kırmızı mini bir elbiseyi de deneyeceğim kıyafetlerin üzerine bıraktı.

"Sema bak ne diyeceğim sen seç ben seni burada bekleyeyim söz bahanede bulmayacağım yeter ki şu işkenceye beni ortak etme ben seni şuracıkta beklerim," dedim kabinin yanın da ki koltuğu göstererek. Koltuk çok rahat gözüküyordu. Ayağımda ki çivilerin üzerinde durmakta zorlanıyordum ve ayaklarım ağrımaya başlamıştı. Bu işkenceyi sona erdirip spor ayakkabılarıma kavuşmak için sabırsızlanıyordum.

Alış veriş yapmayı sevmiyordum, hatta nefret ediyordum. Beni bu işkenceden genelde annem kurtarıyordu ne giyeceğimi, bedenimi bildiği için her şeyimi o alırdı. Ve ben hiçbir zaman alış veriş işkencesine maruz kalmamıştım ve açıkçasını söylemek gerekirse kalmak gibi bir niyetim de yok!

Kabinin yanında ki koltuğa kuruldum. Sema'nın arkamdan homurdandığını duysam da duymazlığa geldim. Çantamdan bir gün önce Erdem'den almasını rica ettiğim ipodumu çıkartıp tekrar tekrar dinlemeye doyamadığım Şebnem Ferah'ın Ya hep, Ya hiç şarkısını açıp müziğin ritmine kaptırdım kendimi ve gözlerimi kapattım. Kitaplardan sonra diğer bir dostum da kulaklığımdı. Müzik dinlerken bile dinlediğim müziklerin bir başkası tarafından dinlenmesini istemiyordum. Ruh halimi, düşüncelerimi tüm çıplaklığıyla insanlara sunmak bana göre değildi. Ruhumun zifiri karanlığını soldurmak istemiyordum.

Omzumun üstünde hissettiğim elle, hafiften araladığım gözlerimle kafamı arkaya atıp omzumun üzerinde ki elin sahibine baktım. Sema'nın çatık kaşlarıyla karşılaşacağımı tahmin ediyordum ama Erdem'in ağzı kulaklarına kadar varan bir gülümsemeye sahip suratıyla karşılaştım. Kulaklıklarımı çıkarttım. "Ne işin var senin burada?" diye merakla sordum.

Bundan iki saat kadar önce bizi buraya bırakıp gitmişti, şimdi ise buradaydı. O yüzünde ki sırıtış sinirlerimi bozuyordu ama diğer bir taraftan bana Emir'i anımsatıyordu. İşte bu yüzden Erdem bana yakın geliyordu. Emir'in yaptığı şempanzeliklere kızsam da onu öyle sevdiğimi fark etmiştim.

"Seni kontrole geldim." Güzünde ki aptal sırıtıştan ve sesinde ki kinayeden eğlendiği belli oluyordu. Sesli bir şekilde nefesimi dışarı üfledim. "Atlas'ın işi vardı ve senin kıyafet seçim işini Sema'ya yıkacağını tahmin ediyordu. Beni başına bekçi olarak gönderdi."

ASKER YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin