İşte bir parçamda yere düşüp kırıldı, aynı porselen takımının en önemli, en gösterişli parçasının kırılışı gibi, duydunuz mu bir parçamı daha kaybedişimin sesini? Yere düşen güven kırıklarının çıkarttığı ses, kulaklarımı sağır etmişti. Sıcak suyun içinde ki bedenim bile kasılıp kalmıştı. Peki korku? Korku, zaten beynimin içinde çığlık atıyordu. Bunu isteyemez, bunu isteyemez, bunu isteyemez. Atlas bu değildi, beni her zaman azarlasa da bunu istemezdi, değil mi?
Boş gözlerle Atlas'ın çimen yeşili gözlerine bakan gözlerimi çektim Atlas'ın çimen yeşili gözlerinden. Canım yanıyordu. Başımı sağa sola sallarken gözlerimi kapadım. Onu görmemeliydim. Benim canımı yaktığı kadar canını yakmak istiyordum, belki beni ancak o zaman anlardı. Beynimin için de milyonlarca kelime kol gezerken nasıl olurda dilimin ucuna tek bir kelime düşmezdi? Beynim acı gerçekleri çığlık çığlığa bağırırken dilime kilit vurulmuş gibiydi. Bedenim donup kalmıştı.
Sıkıntıyla yutkundum. "Hayır," dedim ifadesiz bir sesle. Onun düşüncelerini çözemediğim gibi, onun da benim düşüncelerimin hakkında bilgi sahibi olmasını istemiyordum. Artık ne kadar yatıştıra bildiysem içim de ki volkanın ateşi işte o kadar ifadesiz tutmaya çalışmıştım sesimi ama bariz bir şekilde de sesim de ki sinir hissedilir derecedeydi. "Sana daha önce de söylemiştim Atlas Alkan. Seninle yatmayacağım! Bunu aklının bir köşesine not et!"
"Gurur," dedi yumuşacık bir sesle. Ben ne kadar sinirliysem oda o kadar sakindi, bu durum sinirlerimi daha bozuyordu. Ses tonunda anlam veremediğim bir şeyler vardı. "Seni zorlayamam ama benimle yatmak sana da iyi gelecektir."
Sinirle ellerimi saçlarımın arasına daldırdım. "Demek seninle yatmak bana iyi gelecek, öyle mi?" Aşağılar gibi güldüm. "Sen dünya da ki tek erkek olsan bile seninle yatmam Atlas Alkan."
"Beni yanlış anla..."
"Kes sesini Atlas seni yanlış filan anlamadım. Buraya geldiğimiz gün, sahilde o bankta bana söylediklerini hatırlıyor musun? Ben ikimizi de mutlu edeceğim yatakta demiştin. Hatırladın mı?"
Gözlerimden akan yaşları sildim.
"Ne istiyorsun benden, benliğimi mi? Eğer istediğin buysa beni rahat bırakacaksan al senin olsun. Yatacağım seninle!"
İçimde ki duygular sel olmuş gözlerimden taşıyordu. Sinirle ayağa kalkıp iç çamaşırımın kopçasını tuttum. Saniyelerin ardından Atlas sardı güçlü kollarıyla bedenimi tutuşu sertti.
"Sakin ol," diye fısıldadı kulağıma. Başımın üstünü öptü, yüzünü başımın üstüne yasladığını hissede biliyordum."Sakin ol beni yanlış anladın."
"Sakin mi olayım?" diye sordum, gözümden akan yaşlara rağmen alayla gülerken. "Baksana şu halime!" kollarımı iki yana açtım. "Sana zorluk çıkartmıyorum merak etme. Al istediğini ve git! Çekip git hayatımdan."
İlk defa yenilgiyi hissediyordu ruhum. Ona hiçbir zaman yenilgiyi hissettirmemiştim. Bedenim vazgeçse bile ruhum her zaman direnir, kabullenmezdi. Ama bu gün oda pes etmişti. Sadece bu aptallıklardan kurtulmak, rahat bir nefes almak istiyordu. Sanki bundan sonra Atlas'ın dokunuşlarını unuta bilirdi ruhum.
Ona zorluk çıkartmıyordum. Hastalıktan kırılırken bile direnen ben ona zorluk çıkartmıyordum.
"Bana bak," dedi ifadesiz bir sesle, yüzümü avuç içlerinin arasına alırken. "Bana bak!"
Gözlerimi yerden alıp yukarıya doğru çevirdim. Olabildiğince gözlerimi yavaşlattım ve çimen yeşili gözleri, görmeyi geciktirmeye çalıştım. Tabi ki de bu sonsuza kadar mümkün değildi! Zeminin gri mermerleri, Atlas'ın beline sardığı havlu, kaslı göğsü, kemikli çenesi, kusursuz yüzü ve en sonun da çimen yeşil gözlerine değdi gözlerim kısa bir an gözlerimi duvara çevirsem de sonradan Atlas'ın çimen yeşili gözlerine yönelttim gözlerimi. Ürkütücü derece de soğuk bakıyordu. Duygu yoktu, tek bir ifade kırıntısına sahip değildi çimen yeşili gözler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASKER YEŞİLİ
Teen FictionTarih tekerrür edecekti, geçmişin küllerini yeniden yakacaktı yeşil gözlü bunun farkındaydı. Hoş istediği de buydu ya. Kavruluncaya kadar yanmalıydı ateşte ve acılar bir bedene dönüşmeliydi zırhlara bürünmüş Atlas Alkan gibi... Sırlarla doluydu haya...