8.BÖLÜM: "KABUS"

215 20 7
                                    

İşte karşınızdayım, yeni bir bölümle. Geç kaldı biliyorum, bunun için öncelikle affınıza sığınıyorum. Bu bölümden sonra her şeyin akışının değişeceğini Atlas'ın sakladıklarını veya saklamaya çalıştıklarını göreceksiniz ve bir parça hikayeden zevk almaya başlayacaksınız umarım. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. Desteğinize ihtiyacım var.

İyi okumalar, dilerim!

Acılardan, içimizde ki acılardan saklanmak mümkün mü? Görmezden gelmek işe yarar mı? İşte bir yara daha açılmıştı ruhumun derinliklerine, bilinmezliğe doğru durmadan yol alan... Acılar her zaman göreceli olmazlar, bu kavramı uzun yıllar önce benimsemiştim. Acılar her zaman göreceli olmazdı çünkü, görünen Gurur yıkılmazken, görünmeyen tarafım yerle birdi.

Neye el attıysam kuruyor deriz ya bazen, işte öyle bir anın içerisindeydim. Pişmanlık, gurur kırıklığı, incinme ve güven zedelenmesi... Anlayacağınız üzere ölmüştüm de gömenim yok!

Ah! Pardon, ben kendi kendimi gömmüştüm değil mi ama? Saatlerdir, nefes ala bilmek adına oksijenin girmesi için açık bıraktığım deliği saymasak kendimi yorganın altına gömmüştüm. Uzunca bir müddet yapmaktan kaçtığım, hastalıklı düşüncelerimi elekten geçiriyordum. Bir değişle de gerçeklerden kaçıyordum.

Kendimizi kötü hissettiğimizde: ya ağlar içimizi boşaltırız yada susar derdimize dert, zehrimize zehir katarız. Ben ağlamayı beceremeyen, susmakta ustalaşmış biri olarak içimde kimsenin duymadığı çığlıklar atmayı hobi haline getirmiştim. Al işte koca bir yalan daha! Kaçan, gizlenen tarafımdır, sanki acıdan kaça bilen vardı da, ben kaçacaktım. Acı her zaman vardı! Her yerdeydi!

Ne saklanmak, nede saklana bilmek mümkündü gittiğiniz her yere kalbiniz gibi acılarınızda gelirdi peşinizden. Ne yapmıştı Atlas bana öyle? Nefret tohumları eken adam, kalbimin hızlı çarpmasına sebep olmuştu. Hani böyle koşarsınız koşarsınızda soluksuz kalıp kalbiniz kuş gibi çırpınır yada öğretmeniniz bilmediğiniz soruyu cevaplamanızı ister yada komşunuzun penceresini kırı verirsiniz yanlışlıkla azarı yiyinceye kadar kaçacak delik ararsınız korkuyu her hücrenizde hissedersiniz ve korku kalbinizi hızlanmasını sağlar. Peki bende mi korkmuştum? Hayır, hayır diğer ihtimal söz konusu bile olamaz!

Terden sırılsıklam olan yüzüme yapışan birkaç tel saçı çektim yüzümden. Sıkıntıyla yorganı açıp kafamı dışarı çıkartıp, bıkkınlıkla nefesimi dışarı üfledim. Saatlerdir yorganın altında olmaktan, darmadağın olan düşüncelerim gibi saçlarımda darmadağın olmuştu.

Atlas'ın öpüşüne ilk saniyelerde şaşkınlığın verdiği donup kalma evresini atlattığım da Atlas'ı itmiştim. Atlas'ın çimen yeşili gözlerinde çözemediğim duygular vardı. Neydi o duygunun adı acı mı? Üzüntü mü? Yada reddedilmenin verdiği afallama mı, anlamamıştım zaten anlayacak kadar uzun bakmamıştım insanı esir alan çimen yeşili gözlerinin içine çok kısa bir an kesişmişti gözlerimiz beş saniye ya var, yada yok o kadar azdı yani gözlerinin içine baktığım süre ama ona duyduğum kızgınlığı anlatabilecek kadar uzundu o süre. Ne yaptığının ne de öpüşünün hesabını sormuştum sadece kaçarcasına arkamı dönüp uzaklaşmıştım.

Atlas'ın arkamdan, "Gurur!" diye seslenişini dahi duymazdan gelmiştim. Sesin de çözemediğim tını hala kulaklarımda çınlıyor. O an oradan kaçmıştım ama hastalıklı düşüncelerden kaçamıyordum. Ne yorganın altında nede suyun nede yağmurun altında bu düşünceler bir alacaklı gibi yakama yapışmışlardı ve bırakmıyorlardı ki iki dakika rahat edeyim. Nöbet nöbet kafama üşüşüyorlar, cevapsız bıraktığım her soruda nefesimi kesiyorlardı.

ASKER YEŞİLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin