12

2.2K 156 32
                                    

Telefonu kapatmak üzereydim annem telefonu açtığında. "Betty, ben de seni arayacaktım." dediğinde ümitlenmiştim.

"Öyle mi? Neden?"

Yatağımın üzerinde oturmuş battaniyenin ipleriyle oynuyordum onunla konuşurken.

"Para işi için işte. "

"Ayarlayabildin mi para?" diye sorarken pencereye bakmıştım, şimşek çakmıştı.

"Betty..." diye söze başladığında ise sesinin tonundan istediğim cevabı vermeyeceğini anlamıştım. "Üzgünüm. Bu ay büyükanneni hastaneye götürmek için çok izin kullandım. Maaşımdan kesmişler. Benim de az param var."

"Anne." dedim ona yalvarır gibi. "Geçen ay da ödeyemedim yurdun parasını. Bu ay da ödemezsem atacaklar. Ödemem için son kez uyardılar, söyledim ya."

Sesim titemişti ama bu onu pek etkilemiş gibi değildi. Aynı soğuk sesiyle bana "Çalışmıyor muydun sen? Oradan gelen paran var, bursun var." dedi.

Gözlerimi acıyla kapattığımda yanağımdan yaş süzülene kadar gözlerimin dolduğunu fark etmemiştim.

"Jeremy aldı paramı." dediğimde birkaç saniye bir şey demedi. Sonra ise, kendince mükemmel olduğunu düşündüğü bir çözüm yolu sunarak bana "Halanı ara. O gönderir." dedi.

"Anne!" diye çıkmıştım ona. Yurdumun geri kalan taksitlerini bir kerede ödeyecek kadar zengindi halam ama ondan bir kuruş bile isteyemezdim. "Teyzem?" diye sordum ama o da bunu kabul etmedi.

"Teyzem bu ay büyükannenin ilaçları için bana gönderdi. Sana gönderemez."

Çaresizce "Ne yapacağım?" diye sorarken sesimin titremesini kontrol altına alamamıştım.

"Bilmiyorum Betty. Müdürünüzle konuş, bir ay daha idare etsin."

Yanağımı silerken "Peki, hallederim ben. İyi geceler." dedim ve konuşmasını beklemeden kapattım telefonu. Kendimi yatağa geri atarken de ellerimi yüzüme kapatıp ağlamaya başladım.

Tüm paramı Jeremy almıştı, bursumun yatmasına on iki gün vardı ve yurt taksidini üç gün içinde yatırmam gerekiyordu. Üstelik geçen ayınkini de yatıramamıştım ve iki takside birden bursum da yetmiyordu. Kesinlikle atılacaktım.

Yataktan kalıp pencereyi açtım biraz hava almak için. Yüzüme esen sert ve keskin rüzgar ağladığım için ıslak olan gözlerimi yakmıştı. Gözlerimi kapatıp başımı biraz dışarı çıkardım ve alabildiğim kadar derin bir nefes aldım. Ağlamaktan burnum tıkandığı için içime çektiğim hava burnumda takılı kalmıştı sanki.

Kapı çalana kadar açık pencerenin önünde dikilip hava almıştım. Omzumun üstünden kapıya bakıp "Gel." diye seslendim. Ellerim hala pencerenin pervazındaydı, omzumun üstünden kapıya bakıyordum ve kapıyı çalan kişinin içeri girmesini bekliyordum. Kapı aralandıktan sonra tanımadığım bir kız "Betty sen misin?" diye sordu.

"Evet, benim." derken hala pencerenin önünde aynı pozisyonda dikiliyordum.

"Bir adam seni bekliyor aşağıda."

"Adam mı?"

Vücut ağırlığını bir bacağına verirken omzunu da kapıya dayadı. "Evet, öğretmeninmiş."

Bay Malik'ten başkası olamazdı.

Pencerenin önünden çekilip "Tamam. Sağol." dedim ve yatağıma doğru ilerledim telefonumu almak için. Ekran kilidini açıp saate baktım. Saat çok geçti, on ikiyi geçiyordu. Hatta bire geliyordu. Onu ve Seth'i yolun ortasında bırakalı ise sadece üç saat olmuştu. Bu konuyla ilgili konuşacağına emindim ancak yurduma kadar gelmesi tuhaftı. Pazartesi okulda konuşabilirdi. Ya da sonunda iki nokta ve parantezli gülen yüz olan bir mail atabilirdi.

Betty Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin