Saat neredeyse beşe geliyordu ve ben hala Bay Malik'in evindeydim. Salonundaki yuvarlak yemek masasında ikinci sınıfların kısa sınavlarını değerlendiriyorduk beraber. Arkada kısık sesli klasik müzik çalıyordu.
Bana, cevap anahtarının ve değerlendirme kriterlerinin olduğu bir liste vermişti. Kriterlerin çoğunu anlamamıştım. Tek tek hepsini açıklamakla da uğraşmıştı önce. Şimdi ise yaklaşık kırk beş dakikadır sınav kağıtlarıyla ilgileniyorduk. Arada bir ona değerlendirme ile ilgili sorular soruyordum sadece yanlışlık yapmamak için. Tek muhabbetimiz bu oluyordu.
Ona "Bay Malik." diye seslendiğim sırada kahvesinden bir yudum alıyordu. Fincanı tabağına bırakırken bana baktı. Kağıtta yazan cevabı gösterdim. "Burayı yanlış yazmış ama...yine de cevabı kabul ediyor muyuz?"
Gözlüklerini oynatırken gözlerini kısmış ve kağısı elimden alıp cevabı okumuştu. Sonra üzerine bir not yazıp kağıdı kenara koydu. Verdiği nota baktım. Cevabın olduğu bölüme tam not vermemişti, dört puan kırmıştı.
"Küçük bir yeri yanlış yazmış. O yüzden geri kalanı doğru sayıyoruz tabii ki."
Önüme yeni bir kağıt koyarken de hafifçe gülümsemişti. "Küçük bir yeri yanlış diye neden geri kalan doğruları yanlış sayalım. Sen benden de gaddar çıktın not konusunda."
Ona gözlerimi devirdim ve o da gördü. "Hayır ben...siz doğru saymazsınız sandım."
Gülümsemesi hala yüzündeyken kaşları çatıldı ve önüne döndü. Kalemi de parmaklarının arasında oynatıyordu bu sırada. "Sizin gözünüzde gaddar bir öğretmen olduğumu biliyorum."
Yine bana kısa bir bakış attıktan sonra da "Ama hak edene hak ettiği notu veririm." diye devam etmişti. Önümdeki kağıda döndüm. Cevap okurken de Bay Malik'e cevap veriyorsum bir yandan da.
"Gaddar olduğunuzu düşünmüyorlar da," Sorunun yanına puanı yazıp yuvarlak içine aldım. "Sanırım size pek bayılmıyorlar. "
"Bayılmıyorlar." diye tekrar etti dediğimi üzerine basa basa ve imayla. Sonra da "Senin favori öğretmenin benim sanırım." diye ekledi. Ağzımdan laf almaya mı çalışıyordu?
Ona edalı bir bakış atıp önüme dönerken "Favori öğretmenim olmanız için henüz erken. Bir yıllık deneme sürenizi doldurmanız gerekiyor." demiştim. Dediğime güldü, neredeyse kahkaha atmıştı. Söylediklerimde onu bu kadar eğlendiren şey neydi merak etmiştim.
Dirseğimi masaya yerleştirip çenemi de elime koyarken kalemi hala elimde tutuyordum. Bir yandan ben de gülümserken "Ne?" diye sordum. "Neye güldünüz?"
"Bir yıllık deneme süresi sence de biraz uzun değil mi?"
Başımı biraz yana eğerek "Yani..." dedim biraz uzatarak. "Aslında bie yıldan kastım okul yılı. İki dönem de bittikten sonra karar veririm." Sonra birden artık dilbilim dersini ondan almadığımı anımsadım. "Ah, ama sanırım siz favori öğretmenim olma şansını kaçırdınız." Diğer sorunun da cevabını hızlıca okuyup yanına notunu yazmıştım. O ise önündeki kağıdı hala değerlendirmemişti.
"Nedenmiş o?"
"Çünkü artık sizden bir ders almıyorum. Bu yüzden sizin için bir değerlendirme yapamayacağım yıl sonunda."
Ne yaptığını görmek için üstten bir bakış atmıştım. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum ama dudaklarımın biraz da olsa kıvrılmasını engelleyemiyordum.
"Peki," dedi ama ses tonu soru sorar şekildeydi. "Okul zamanının dışını değerlendirmeye tabii tutamıyor muyuz?"
Bu soruyu beklemiyordum ondan. Şaşırmıştım, çok şaşırmıştım hatta ama belli etmemeye çalıştım. Sadece "Neden tutalım?" diye sordum. Kalemi parmaklarının arasında sallamaya bir son verip masanın üstüne bıraktı ve sırtını sandalyeden ayırıp masada bana doğru eğildi biraz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Betty
Fanfiction"Her şeyi bir kenara bırak, sen benim öğretmenimsin Zayn." "Bu sana aşık olmama engel değil."