16

1.8K 135 80
                                    

Spotify'da Betty için hazırladığım pov:you're in betty listesine girip bölümde geçen şarkıları orada bulabilirsiniz. Bölümü de state of grace (acoustic version) ile okuyunnn bb.

Gözlerimi açmak imkansız gibi geliyordu. Başımın üstüne kaya bırakılmış gibi bir ağırlık vardı ve bu ağırlık göz kapaklarıma da inmişti. Ne olduğunu anlayamadığım birkaç tıkırtı duyuyordum ve beynim sürekli bu sese odaklanıyordu ama uyanamıyordum da.

Sırt üstü döndüm ve ellerimle gözlerimi ovalayıp açmaya çalıştım. Başarılı oldum da. Gözlerim bir saniyeliğine açıldı ama sonra yine kapandı. Zorlayıp tekrar açtım. Bu kez gözlerimi açık tutmayı başarmıştım ama şimdi de bulanık görüyordum. Bulanık görmeme rağmen gözlerimi ovaladığım için elime bulaşan eyeliner ve maskarayı fark etmiştim. Parmaklarımla gözlerimin altını ve kenarlarını sildim tenime bulaşan siyah boyaları silebilmek için. Gözlerim tamamen açık kalma gücünü bulana kadar oyalanıyordum sadece.

Gözlerimi biraz da olsa sildikten sonra gözlerimi kırpıştırıp iyice açtım. Makyajla uyuyacak kadar berbat bir gece geçirdiğim kesindi. Hiçbir şey hatırlamıyordum ve başım felaket çatlıyordu. Dün gece belli ki içkinin bokunu çıkarmıştım.

Gözlerimi tavana diktim. Sonra başımı çevirip komodindeki telefonumu görmek istedim ama gördüğüm şey televizyon ve televizyon sehpasıydı. Hatta ortada bir sehpa daha vardı ve üzerinde de birkaç kitap, birkaç kalem ve küçük bir saksıda bir kaktüs vardı. Burası bizim evimiz değildi.

Panikle kalkıp etrafıma bakındım. Yattığım koltuğun arkasında kalan karşıdaki duvarı gördüm önce. Boydan boya bir kitaplıkla kaplıydı. Telaşla biraz daha bakındım eve. Sonra mutfağın orada yere bir şey bırakan Bay Malik girdi görüş açıma. Ayağa kalktıktan sonra o da beni görmüştü. Bana doğru birkaç adım atıp koltuğa yaklaştı ama hala çok yakın değildi.

"Günaydın. Ben mi uyandırdım?" diye sorduğunda öylece yüzüne bakıyordum. Üzerimdeki battaniyeyi fark ettiğimde onu üstümden attım ve koltuktan kalktım. Elbisemi de aşağı çekiştirmiştim. Buraya nasıl geldiğimin cevabı belli ki sadece ondaydı. Buraya gelmekle kalmamıştım da sadece, üstüne bir de onun evinde kalmıştım.

Parmaklarımla oynarken koltuğun ucuna doğru bir iki adım attım ve "Ben burada mı kaldım?" diye sordum. İlk sormam gereken soru bu değildi, soruların sorası yanlış olmuştu.

Sadece "Evet." dedi net bir şekilde ve başka açıklama yapmadı. Belli ki nasıl geldiğimi de sormamı bekliyordu. Halbuki ona burada mı kaldığımı sorarken buraya nasıl geldiğimi bilmediğim de belliydi, direkt açıklama yapıp beni zahmete sokmasaydı keşke.

"Nasıl geldim buraya, evinize? Siz mi getirdiniz?"

Yüzüme sessizce bakmaya devam ederken birden başını yere eğdi. Onun baktığı yere kaymıştı benim bakışlarım da. Ayaklarına dolanan uzun tüylü, gri kediyi gördüm. Eğildi ve ona mırıldanır gibi "Geç kaldın." dedikten sonra mama tabağını önüne çekti.

Az önce sorduğum soruya bir cevap beklemekten vazgeçip yeni bir soru sordum. "Sizin kediniz mi?"

Kedinin başını okşadıktan sonra ayağa kalktı eğildi yerden ve "Evet." dedi. O sırada beynimde ona hayvanları sevmediğini söylediğim cümle yankılandı. Belli ki o da bunu hatırlıyordu, yüzündeki o arsız ve alaycı gülümsemeden bunu anlayabiliyordum.

Ellerini siyah kumaş pantolonunun cebine sokarken bana yaklaştı birkaç adım. "Ben getirdim seni buraya." Gözlerinin içine bakmayı kestim ve bakışlarımı beni resmen yutan gözlerinden çekip yere, halıya çevirdim. "Ben...hiçbir şey hatırlamıyorum."

Betty Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin