2 ☯

81 8 1
                                    

2 ☯

Gece sabaha kavuşmadan odamın kapısına gürültüyle vurulmasına uyandım. Yatakta doğrulurken refleks olarak yastığımın altındaki silahı aldım. Uyumayı çok severdim ama hayatımda hiç rahatlıkla derin bir uykuya daldım mı hatırlamıyordum.

Kapıyı açtığımda karşımda İlyas duruyordu. "Beyefendi sizi acilen müştemilata çağırıyor."

Birkaç saniye boş boş yüzüne baktım. Bu vakitte böyle apar topar çağırması hayra alamet değildi. Zaten üç gün önce geldiğinden beri bir şeyler dönüyordu ve bu her neyse gizliydi. Silahımı yatağın üstüne attım.

"Üstümü değişip geliyorum."

Kapıyı kapatıp elime geçen ilk siyah kot pantolonla kazağı üstüme geçirdim. Kazağın içinde kalan saçlarımı el yordamıyla çıkarıp çoraplarımı giydim. Kapıya doğru sekerek ilerlerken bir yandan ayağıma ayakkabı geçirmeye çalışıyordum. Silahımı kemerimdeki kılıfa koydum.

Çıkmak üzereyken geri dönüp koşturarak banyoya girdim. Yüzüme su çarpıp acıyan gözlerimi zorlukla açarak odadan çıktım.

İlyas kapının yanında elleri önüne bağlı beni bekliyordu. "Gidelim."

Korkut'un odasının kapısı kapalıydı.

Böyle ani gece toplantıları çok nadir olurdu ve ilk defa nedenini bilmiyordum. Babam artık gideceğim için beni çemberin en içinden uzaklaştırıyordu, bunu birkaç gündür yeterince belli etmişti ama Korkut aynıydı. Ne duyarsa söylüyor, sorduklarıma cevap veriyordu. O yüzden bilip de mi saklıyor yoksa onun da mı haberi yok merak ettim.

Mayınlarla dolu bir yoldaydım ve eğer bu toplantının sebebi benimle ilgiliyse babamın Korkut'u da dışarıda tutabileceğini biliyordum. Çünkü o ne olursa olsun beni korurdu.

Evden dışarı adım attığımda o kadar şüpheyle çevrelenmiştim ki üşüdüğümü bile anlamadım. Belimdeki silah bana bugüne kadar hep güven vermişti, dahası güçlü bir kalkanım vardı. Şimdiyse çok gergindim.

Müştemilatın aralık duran kapısını itmeden durup omuzlarımı dikleştirdim ve derin bir nefes aldım.

Ölümle çok kez burun buruna gelmiştim, bunların içinde en acı verici olanında daha çocuk yaşta annem seyirci olmayı seçmiş ve ben buna rağmen günlerce yoğun bakımda kalarak hayata tutunmuştum. Fakat içerisinde bulunduğum anda fark etmiştim ki bu yaşıma kadar yan yana durduğum, sırtımı yasladığım bu insanları bir tehdit olarak görmek, onlardan şüphelenmek dâhi çok daha acı vericiydi. Kendimden utanarak içeri adım attım.

Daha girişte yeni işe başlayan, söylene söylene görüşmeye geldikleri güne bahçede şahit olduğum iki adamı gördüm. İsimlerini bilmiyordum ama Orkun Balkan birini cezalandıracaksa en çok yeni yanına aldıklarının görmesini isterdi. Sadakatsizlik edecek olurlarsa affedilmeyeceğini gösterirdi böylece. Tuhaf olan ben buradayken asıl görevimi bilmeyenlerin de burada oluşuydu. Sanırım artık beni gizleme ihtiyacı duymuyordu.

Koridoru yürüyordum ve zaman gerçeklikten kopmuştu kafamın içinde. Önünden geçtiğim adamların yüzleri bulanıktı, birçoğunu tanıyordum ama kafamın içi ayırt edebilecek kadar berrak değildi. Pencereleri kapatılmış, korkunç bir atmosferi olan odaya girdiğimde Orkun Balkan tekli siyah koltuğa oturmuş buzlu viskisini yudumluyordu. Korkut ve Hakkı buradaydı ama Onur'la Aylin yoktu. Erdem abi duvara yaslanmış sigarasını içiyordu. Bana baş selamı verdiği an kalbimin üstüne baskı yapan korku hafifledi.

İlyas hemen arkamdaydı. "Ne oldu?" diye sordum.

Babam başıyla arkasında duranları işaret etti. "Geç."

Kurtar KendiniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin