6.Bölüm |Toprak kokusu.|

33 7 7
                                    

Bölüm şarkısı -Melek Mosso -| Uğurlama|

Nasılsınız?

Nasılsınız?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


----

Bir an tenine değinen sıcaklık yok olduğu gibi, kapıdan gürültülü bir çarpma tınısı geldi. Kadının gözleri aynı hızla açıldı.

Şaşkınlık bedeninde kol gezdi. Kalbinde abansız, saçma bir heyecan var oldu. Teninde alışık olmadığı, sıcaklık yok olduğunda tökezlemişti.

Olduğu yerden yavaşça doğruldu, eli kalbine gitti derin bir nefes aldı.

Yerinden kalktı, yatağın sağ tarafında olan lavoboya girdi. Musluğu açıp, ılık suyu bir kaç kere yüzüne çarptı.

Daha sonra ise aynadan kendine denk geldi kadın, kahve uzun olan saçları kendi halinde omuzlarına değiniyordu. Gözleri daha umutlu bakıyordu, buradan kurtuluyordu. Kadın iyileşiyordu..

Gözlerine ağırlık çökmeye, zamanın yorgunluğu üstüne binmeye başlamıştı. Önce bulunduğu yerden çıktı, ışıkları kapattı. Ve yatağına geri döndü, kenarına oturdu. Issız bir karanlık çökmüştü etrafa, pencereden gecenin yalnızlığına eşlik eden bir aydınlık vardı sadece.

Kadın eline az önce bıraktığı telefonu aldı, öylesine bir şarkı açtı.

Kitap okumayı yeğledi, ama gücü yoktu. Yarın okumayı aklına not edip, uzandı yatağına ardından.

Şarkı o sıra sevdiği bir kısma denk gelmişti, kurumuş dudaklarını birbirine bastırdı ve eşlik etti kendi kendine mırıldanarak.

Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman.

Uykusunda bir kuş, ölür ecelsiz.

Alıp da başını gitmek istersin.

Karanlık sokaklar kör,sağır,dilsiz..

Bu kıta kadına hep çok anlamlı gelmişti, derin bir soluk bıraktı bunların ardına.

Şarkı söylemek, hep iyi hissettirirdi Adelya'ya. Sesi çok güzel değildi, kendi kendine yetecek kadar olduğunu bildirdi hep.

Şarkı bundan sonrasına yalnız devam etti. Kadın gözlerini kapattı, uyku kol gezdi etrafında..

🥀

Ay parıltıları, güneşin ışıklarına bırakmıştı kendini.

Kadın ise uyanmış, ama gözlerini açmamıştı. Oda da yağmur sonrası, ıslanan toprak kokusu hâkimdi.

Nereden geldiğini bilmiyordu, gece yağmur yağsa bile bu kadar hâkim olacağını etrafa ihtimal vermiyordu.  Gözlerini açsa, koku terk eder odayı diye düşünüyordu. Ama o bu kokuyu çok özlemiş gitmesinden korkuyordu.

Bir süre daha güneşe inat, kirpiklerini aralamadı. Fakat oda da bir nefes alış veriş sesinin olduğu fark edince, tedirginlikle açtı gözlerini.

Uyku mahmuru gözler ile yanında ki koltuğa baktığın da, şaşkınlıktan ağzı açık kalacak bir görüntü karşıladı kadını.

Poyraz, koltuğun bir kenarında oturmuş ve uyuya kalmıştı. Ve toprak kokusunun, nereden geldiği ise belli olmuştu. Adamın ıslak kıyafetleri, dizlerinde ki çamur ve toprak kalıntıları onu ele veriyordu. Kapalı gözlerine aksilik ile çatık kaşları her zaman olduğu gibiydi. Kadın kendi kendine mırıldandı "Uyurken bile mi?"diye söylendi.

Ama neden soğukta, burada bu hâldeydi? En önemli ve merak ettiği kısım buydu.

Hızla ayağa kalktı kadın. Daha sonra sessizce adamın önüne geldi, elini adamın alnına koydu. Adamın ateşi vardı ve hava oldukça soğuktu. Hemen kendi yatağının üstünde ki, beyaz pikeyi aldı ve adamın üstüne örttü. Üzerine siyah bir hırka alıp, terliklerini giyip odadan yavaş ve sessizce çıktı.

Kapıyı ardından kapattı ve karşına çıkan hemşireyi durdu, "Bakar mısınız?"

"Adelya Hanım bir problem mi var, neden ayaktasınız?"diye sordu endişe iletişim.

"Ben iyiyim ama odamda ki misafirimin ateşi var, yüksek ihtimalle bilinci de fazla yerinden değil."diye telaşla konuştu kadın.

"Siz sakin olun lütfen, durumunuzu biliyorsunuz. Ben hemen doktor beyi çağırıp geliyorum."konuşması ve oradan ayrılması bir olmuştu hemşirenin.

Adelya derin bir nefes alarak odasına geri döndü, adam hâlâ bıraktığı gibiydi. Tekrar elini adamın sıcak anlına koydu, hâlâ ateşi vardı.

O sırada kapı çaldı ve Ferit Bey girdi.

"Adelya ne oluyor?"

"Poyraz, uyandığımda buradaydı. Üstü ıslak, kontrol ettim ateşi var."diye adamın hâlini anlattı titrek bir sesle.

Ferit Bey, önce kadının omzuna elini koydu ve sıvazladı sakin ol dercesine.

Daha sonra ise kapıdan dışarı, "Çabuk sedye getirin!"diye bağırdı.

"Adelya sende uzan lütfen, kontrole geleceğim."diye ikaz etti.

Daha sonra, gelen sedye ve adamı ona taşıyan acil ekiplerinden sonra herkes çıkmıştı.

Kadın endişeliydi, sebebini bilmediği şekilde kanı çekilmişti sanki adama bir şey olacak diye.

Tam uzanmak ve kendine gelmek için yatağa gidecekti ki koltuğun diğer başlığında bir siyah deri ceket çekti dikkatini eline aldı. Oldukça ıslaktı, ona doğru gitti ve eline aldı. Toprak kokuyordu buda..

Elinde sirkeledi, ve odasının askı dolabına astı daha rahat kuruması için. Ve komidinin üzerinden telefonu aldı, saat daha 06.40 geçiyordu.

Saatin bu kadar erken olduğunun farkında bile değildi, duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Adamı görmeden rahat etmeyecekti, odadan çıktı.
Hemen kapının biraz ilerideki danışmaya gitti.

"Poyraz Ege Hanoğlu, hangi oda da?"diye sordu danışman kadına.

"Böyle bir hasta kayıdı.." danışman cümlesini tamamlayamadan arkadan az önceki hemşirenin sesi geldi.

"Adelya hanım, 365 nolu oda. Henüz kayıt yapamadık ama durumu iyi serum takıldı."kadın tebbesüm ederek oradan ayrıldı. Karşı odasında yatışı yapılmıştı, hızlı adımlar ile geldi. Kapıya vurdu, ses gelmeyince yavaş bir şekilde içeri girdi.

Adam uyuyordu, yavaşça yaklaştı yanına. Gece ne olmuştu da bu duruma gelmişti?

Bir süre kadın ayakta, adamı izledi. Tuhaf, kaba ve oldukça vurdumduymaz adam karşısına çok fazla çıkıyordu.

Tanımıyordu, ama hiçte yabancı gelmiyordu..

🥀

                           |Temsili

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

                           |Temsili.|

Haftaya cumartesi, tekrar buluşalım bu satırlarda.

Kendinize dikkat edin, o zamana kadar..

Sillage Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin