#9

274 34 2
                                    

Chan üstüne montunu geçirip anahtarını aldı ve evden çıktı.

Heyecandan tirtir titriyordu. Gergindide. Ya bir yaşlı amca çıkarsa? Ya da gelmezse? Bu olasılıkları düşünüp kafayı yiyordu.

"Pazar olduğundan dolayı bugün dükkan açık değil. Fakat bir çiçek almalı mıydım?" Ilerlerken kendine tokat attı. "Randevuya gitmiyorsun Chan! Kendine gel!" Etraftaki insanlar büyük ihtimalle onun deli olduğunu düşünüyordu.

Dükkanın karşısındaki banka oturdu ve Seungmini beklemeye başladı.

Hava gerçekten çok soğuktu. Hem heyecandan hem de soğuktan titriyordu şimdi. Ellerini birleştirip ağzına yaklaştırdı ve üfledi. "Buluşmamız gereken saatten yaklaşık yirmi dakika geçti." Mesajda atamıyordu çünkü interneti yoktu.

Birkaç dakika sonra karşıdan karşıya geçen Seungmini gördüğünde yerinden sıçrayıp kocaman gülümsedi. "Geliyor gerçektende..." Evet, biraz çekiniyordu.

"Sakin ol Chan, sakin ol." Seungmin ona yaklaştıkça Chan her seferinde ölüyor gibi oluyordu.

Seungmin küçük bir el salladıktan sonra yanına geldi. "Ahh, yakından daha yakışıklı görünüyorsun hyung, kıskandım." Chan güldü. "Sen de daha tatlı." Gülümseyerek yanağını sıktığında Seungmin utanmıştı. Kızarmıştı bile.

Chan kollarını iki yana açtığında Seungmin tereddüt etmeden sarıldı. Chanda ona kollarını sararken konuştu. "Nasıl hissediyorsun?" Seungmin onun sırtını sıvazlarken konuşu verdi. "Şuan hiç olmadığım kadar huzurluyum. Sanki hiçbir derdim yokmuş gibi rahatım." Ikiside gülümsedi.

Chan çekilirken ona baktı. "Bugün her şey benden. Ne yapmak istersin?" Ilerlerken Seungmin çantasını düzeltti ve peşinden koştu. "Ne demek her şey senden?! Olmaz öyle."
"Ben öyle olsun istiyorum."
"Ama hyung olmaz-"
"Olur dediysem bitti Seungmin-ah. Mutlu olmaya ihtiyacın var." Kolunu omzuna sarıp gülümseyerek kendine çekti ve güzel bir restoranta yemek yemeye gittiler.

thank you // chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin