Gözlerimi bir hastanede açtım. Bütün herkes benim uyanmamı bekliyordu, uyandığımı fark eden Heather "Willow! Şükürler olsun ki uyandın, iyi misin?" Diye sordu. Alçak bir ses tonuyla "İyiyim, sadece biraz ağrım var." Dedim. Madison "Bizi çok korkuttun! Öleceksin sandık!" Dedi endişeyle.
Yoldaki o anı çok az hatırlayabiliyordum. "Tam olarak ne oldu bana?" Diye sordum. Harvey "Korkunç bir kaza geçirdin." Diye cevap verdi. "Birkaç gündür durumun ağırdı, neyse ki şimdi hayattasın." Hafifçe gülümsedim ve sonra "Wayne, Alexander ve Mason beni takip ediyorlardı. Ne oldu onlara?" Diye sordum.
Heather "Bir süre çatıştıktan sonra mermileri bittiği için kaçtı korkak herifler." Dedi sinirli bir şekilde. "Güçlerinin seni alt etmeye yeteceğini sanıyorlar, oysaki sen onlardan kat kat daha güçlüsün. Seni sıradan bir genç kız sanıyorlar, gücünün farkında değiller."
Freddie "Aramıza dönmene çok sevindim!" Dedi sevinçle. "Komaya girdiğinden beri çok keyifsizdim, iyi ki döndün." Hemen arkasından Gill "Seni çok özledik." Dedi. "Gerçekten çok ama çok endişelendik." Bir kez daha gülümsedim. "Ben de sizi çok özlemiştim çocuklar, hepinizi burada görmek beni o kadar mutlu etti ki anlatamam." Diye cevap verdim.
Daha sonra uyandığımı gören hemşire ve doktor yanıma geldi. Bir süre benimle ilgilenip kontrollerimi yaptılar, sonrasında bir görevli bana yemeğimi getirdi. Yemek yedikten sonra takım arkadaşlarımla sohbet etmeye başladık.
Heather "Kaçırıldığında gece boyunca Harvey ve ben seni nasıl oradan çıkaracağımızı düşündük ve epeyce bir hazırlık yaptık." Dedi. "Bizimle beraber üste olmaman bizde büyük bir boşluk etkisi yarattı." Madison "Heather haklı." Diyerek karşılık verdi. "Yiyemez, içemez, uyuyamaz olduk." Daha sonra Gill "Çünkü seni aileden biri olarak görüyoruz." Dedi.
Yeniden takımımın yanında olmak beni çok mutlu etmişti, kendimi yeniden doğmuş ve tertemiz bir sayfa açmış gibi hissediyordum. Hücredeki o günden sonra bu an ilaç gibi gelmişti, "Belki de hepsi bir kabustu." Diye düşündüm.
Ben yaşananları düşünürken Gill birden bir şey unutmuş gibi "Madison, benimle dışarı gelir misin?" Diye sordu. "Seninle bir şey konuşmam gerekiyor da" Bunun üzerine Madison hafif bir gülüşle "Ne söyleyeceksen, burada söyle." Diye cevap verdi.
"Hiç kimseden bir şey saklamana gerek yok." Gill ısrarlı bir tutumla "Ama bu özel bir konu, lütfen." Dedi. Bunu söylerken adeta sabırsız bir çocuk gibiydi. Sonunda Madison daha fazla dayanamadı ve dışarıda konuşmayı kabul etti ve odadan çıktılar.
Harvey, Heather, Martin, Freddie ve ben ister istemez kulak misafiri olduk. Gill "Bunu sana nasıl söylerim bilmiyorum ama senden çok uzun zamandır hoşlanıyorum ve bunu sana aylardır söyleyemedim." Dedi. "Söyleyemedim çünkü reddedilmekten korktum, ama şimdi cesaretimi topladım ve sana açılmaya karar verdim." Madison uzunca bir süre sesini çıkarmadı.
Hepimiz büyük bir bekleyiş içerisindeydik, neler olacaktı hiç bilmiyorduk. Madison sevinçle "Sonunda dileğim gerçek oldu." Diye cevap verdi sevinçle. "Seninle konuşurken sana bu konuyu ima etmeye çalışıyordum fakat her zaman başarısız olmuşumdur. Şimdi de senden bunu duymak bana o kadar iyi geldi ki."
Gill "O zaman benimle çıkar mısın Madison Morgan?" Diye sordu. Madison sevinçli bir sesle "Evet!" Diye cevap verdi. "Bu haberi arkadaşlarımızla hemen paylaşmak istiyorum." Dedi ve odaya daldı. "Arkadaşlar Gill ve ben çıkıyoruz." Diye haykırdı. "Tebrikler, çok sevindim." Diye cevap verdim. Heather "Tebrik ederim, çok mutlu oldum!" Dedi.
Uzun bir süre kendi aramıza sohbet ettikten sonra gece oldu. Herkes uyumuştu ve ben hasta yatağından kalkıp biraz dolaşmaya karar verdim. Hastane koridorlarında dolaşırken aklıma birden geçen sene lösemiden dolayı kaybettiğim erkek kardeşim Paul geldi. Henüz on üç yaşındayken ölmüştü ve onun ölümü bende çok sarsıcı bir etki yaratmıştı.
Onunla birlikte Revenge of the Soldiers oynamayı çok severdim, eğer hayatta olsa ve burada yaşadıklarımı ona anlatsaydım başıma gelenlere çok şaşırırdı. Tabii diğer herkes gibi o da bunları yaşadığıma inanmayacağı için ona bunun bir rüya olduğunu söylerdim. Kardeşimi gerçekten çok özlüyordum, her hafta mezarını ziyarete giderdim ve onun için biraz çiçek alırdım.
Hastanenin dışarısındaki bir banka oturup düşünmeye başladım. Birkaç günde gerçekten çok fazla şey yaşanmıştı, önceleri sıradan bir hayatım vardı. Şimdi ise bir intikam hikayenin tam ortasındaydım, böyle bir şey kimin başına gelebilirdi ki? Bu neredeyse imkansız bir olaydı fakat benim başıma gelmişti bir kere.
Etrafı seyrederken birinin omzuma dokunduğunu fark ettim, Heather'dı. "Selam, yatağında yoktun. Seni göremeyince endişelendim, demek buradasın." Dedi. Evet anlamında başımı salladım. "Çok özel bir durum değilse, uzun uzun ne düşünüyorsun?" Diye sordu. "Bir sorunun mu var?"
Derin bir nefes verdikten sonra "Kardeşim." Diye cevap verdim. "Kardeşimin ölümünden sonra ilk defa bir hastanedeyim." Bunu duyunca Heather'ın suratı asıldı. "Çok üzüldüm, huzur içinde yatsın. Neden öldü peki?" Diye sordu. "Kan kanseri." Diye cevap verdim. "Adı Paul, henüz on üç yaşındayken öldü, gerçek dünyada bu oyunu oynardık o da en az benim kadar severdi. Keşke şu an o da yanımda olabilseydi."
Bunu söylerken gözyaşlarına boğulmuştum, Heather bana sımsıkı sarıldı. "Lütfen kendini üzme." Dedi. "Kardeşin şu an seni bu halde görseydi inan ki çok üzülürdü. Onun için güçlü olmalısın, onun için bu savaşı kazanmalısın. Sen hayatımda tanıdığım en güçlü kızsın Willow, bunu başarabilirsin."
İntikam, tabii ya! Paul intikam savaşını kazandığımızı görseydi kesinlikle çok mutlu olurdu, Paul Revenge Soldiers'ın büyük hayranıydı ve zafere ulaşmalarını çok istiyordu. Kardeşim için takımımla beraber bu savaşı kazanabilirdik. Kendimi toparlayıp "Haklısın." Dedim. "O bu savaşı kazanmamızı kesinlikle isterdi, onun için Flame Warriors'a karşı zafer kazanacağız!" Dedim. Heather gülümseyerek "İşte benim Willow'um." Dedi ve bana sarıldı.
Gecenin bir kısmını beraber sohbet ederek geçirdik, bana kendi ailesinden ve Flame Warriors'ın eline geçmeden önceki hayatından bahsetti. Anne ve babasının bir iş yeri varmış ve Heather da kardeşleriyle beraber oradaki işlere yardımcı oluyormuş.
Flame Warriors beklediğim gibi onlara çoğu zaman ihtiyaçlarını gidermeleri için pek imkan vermiyormuş yalnızca operasyonlar veya gizli görevler olduğu zaman yemek, su ve barınma ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlarmış.
Heather'la uzunca bir süre konuştuktan sonra onun dışarıdan göründüğü gibi kötü biri olmadığını, aksine çok iyi kalpli bir kadın olduğunu anladım. Üstelik iyi kalpli olmasının yanında çok güzeldi. Altın sarısı saçları, yemyeşil gözleri beni benden alıyordu.
Sonra ikimiz de uyumaya gittik, birkaç gün sonra taburcu olacaktım. Fakat sonrasında hemen intikam planına başlamayacaktık çünkü hepimizin biraz kafa dinlemeye ihtiyacı vardı.
Üst üste çok fazla şey olmuştu. Önce Heather'ın alıkoyulması, sonra Harvey'nin omzundan yaralanması ve son olarak benim kaçırılmam ve kaçarken araba kazası geçirmem. Bu olaylar hepimizin yıpranması için yeter de artar bile.
Fakat Flame Warriors hem bize yaptıklarının, hem de o saldırı günü aldıkları masum canların hesabını verecekti, çünkü biz Revenge Soldiers intikam için yemin etmiştik ve durmaya hiç niyetimiz yoktu. Sonuna kadar savaşacaktık. Eğer biz bunun hesabını sormazsak, başka hiç kimse sormayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piksel
Science FictionWillow Johnson adında 19 yaşında bir kız, biraz video oyunu oynayıp daha sonra derin bir uykuya dalar. Sabah uyandığında kendini en sevdiği oyunun dünyasında bulur. Nasıl geri döneceğini bilmeyen Willow zamanla karakterlerin iç dünyalarını tanımaya...