Veda Zamanı

9 2 12
                                    

Kumsalda geçirdiğimiz o geceden sonra kendimi oldukça değişmiş ve yenilenmiş hissediyordum, oyun evrenine girdiğimden beri herkese ve her şeye çok fazla alışmıştım. Fakat artık gerçek dünyaya, ait olduğum yere geri dönme vaktim gelmişti. Aslında oyun evrenini terk etmek istemiyordum çünkü onca kaosa ve zorluğa rağmen buradaki iyi yürekli, destekleyici ve yardımsever insanların arasında huzur buluyordum.

Gideceğim günün sabahı Harvey beni yanına çağırdı, muhtemelen gideceğim için üzüldüğümü fark etmişti. Sakin ve yumuşak bir sesle "Endişelenme." Dedi ve bana siyah, üzerinde ufak tefek ışıklı bir düğmesi olan bir bileklik uzattı. "Bu nedir?" Diye sordum. Harvey şöyle cevap verdi: "Bu, evrenler arası geçiş yapmanı sağlayacak bir bileklik. Bu bileklik sayesinde istediğin zaman buraya gelebilir, istediğin zaman gerçek dünyaya geri dönebilirsin."

Harvey'nin söylediklerinden sonra rahat bir nefes aldım. Harvey'nin en sevdiğim özelliklerinden biri de sorunları hızlıca fark edip çözüm üretmek için harekete geçmesiydi. Çözüm odaklı oluşu bütün ekibe iyi geliyordu. Gülümseyerek "Ne kadar teşekkür etsem az." Dedim. Gerçekten hiçbir zaman o anki kadar mutlu olmamıştım.

Harvey de güldü. "Söylesene, biz takım olarak hiç senin gibi kıymetli bir arkadaşımızla bir daha görüşmeden durabilir miyiz?" Dedi. Böyle düşünceli olması beni çok mutlu etmişti, kendimi tutamadım ve Harvey'ye sarıldım. Ona "Sen gerçekten harika bir arkadaşsın." Dedim. O da "Sen de öyle." Diyerek cevap verdi. Aradan bir saniye geçmeden Freddie "Vay vay vay, grup sarılması var da bizim niye haberimiz yok?" Diye sordu. Madison "Evet, bize neden haber vermediniz?" Diye sordu.

Harvey gülerek "Eh, madem grup sarılması istiyorsunuz o zaman hadi buraya gelin!" Dedi. Sonra bütün herkes yanımıza geldi ve kocaman bir grup sarılması yaptık. Sonra ben eşyalarımı toplamak için odama gittim, bir an duraksadım ve düşündüm. Gerçekten ne kadar çok şey olmuştu, birkaç gün öncesine kadar sıradan bir üniversite öğrencisiydim. Fakat şimdi on dokuz yıllık hayatım boyunca yaşamadığım anlar yaşamıştım.

Birisi bana "Bir oyun evrenine gideceksin ve orada daha önce hiç yaşamadığın şeyler yaşayacaksın." Deseydi kesinlikle inanmazdım. Fakat yaşanılanlar apaçık bir şekilde gözlerimin önünde olup bitmişti ve şimdi de evime geri dönüyordum. O eski, sıradan ve tekdüze hayatıma geri dönüyordum Flame Warriors'ın bize yaşattığı zorluklara rağmen onca tehlikeye, onca kaosa rağmen yaşanan hiçbir şeyden pişmanlık duymuyordum. Aksine öyle güzel anılar biriktirmiş, öyle güzel dostluklar kurmuştum ki bu üsse ve bu takıma sıkı sıkıya bağlanmıştım. Gittikten sonra bile bir parçamın hâlâ burada olacağını hissediyordum.

Ben düşüncelere dalmış giderken odama Heather ve Madison geldi. Madison birden "Vay canına, zaman ne kadar da hızlı geçti öyle değil mi?" Diye sordu. "Evet öyle." Diyerek cevap verdim. "Her şey çabucak olup bitti, buna hâlâ inanamıyorum." Heather "Ben de." Diye cevap verdi. "Buraya yanınıza gelmeden önce kâbus gibi bir hayatım vardı. Fakat sizler bana destek oldunuz, benim yaşamımızı aydınlattınız sizlere gerçekten minnettarım."

Gülümsedim ve "Mutlu olmayı hak ediyorsun Heather." Diye cevap verdim. "Umarım bundan sonraki hayatında çok mutlu olursun, inan bana bu beni de çok mutlu eder." Heather "İyi ki varsınız." Diye cevap verdi. Madison "Sen de öyle." Diyerek karşılık verdi. Sonra birden odaya Gill girdi "Kızlar, haydi gelin bahçede efsane bir ziyafet var!" Diye haykırdı.

Gill'in bu hâlini gören Madison güldü ve "Tamam canım, geliyoruz." Diyerek cevap verdi. Daha sonra hep birlikte bahçeye çıktık, gerçekten de Gill'in dediği gibi efsane bir ziyafet vardı. Yemekte gerçekten çok güzel zaman geçirdik, başımıza gelen olaylar hakkında saatlerce konuştuk. Hepimiz, gerçekten de hepimiz zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlayamamıştık. Ancak artık bunun bir önemi yoktu, çünkü nihayet uzun zaman sonra huzur içindeydik. Kendimizi hiç olmadığımız kadar mutlu ve huzurlu hissediyorduk.

Gitme vakti iyice yaklaşmıştı bütün hazırlığımı yaptım ve takımla vedalaşmak için üssün büyük toplantı odasına yöneldim, herkes orada beni bekliyordu. "Beni desteklediğiniz ve yanımda olduğunuz için teşekkür ederim." Diyerek söze başladım. "Sizler sayesinde kendimi hiç olmadığım kadar güçlü ve hiç olmadığım kadar özgüvenli hissettim." Harvey "Sen de bize bir araya gelirsek her şeyi başarabileceğimizi gösterdin." Diye cevap verdi.

Gülümsüyordum ve gözlerim dolmuştu, ailem kadar yakın hissettiğim bu insanlarla vedalaşmak bana o kadar zor geliyordu ki... Heather birden "Aynı zamanda bana ne kadar dipte olursam olayım, mutlaka bir umut olduğunu öğrettin." Dedi. Gerçekten kendimi çok zor tutuyordum. "Hepinizi gerçekten çok seviyorum, iyi ki varsınız." Dedim. Gill "Sen de iyi ki varsın." Diye cevap verdi. "Sen olmasaydın şu an hepimiz yok olmuştuk, eğer şu an burada duruyorsan bil ki bu senin sayende."

Kendimi daha fazla tutamadım ve "Şu an gerçekten hepinize sarılmak istiyorum." Dedim ve yine kocaman bir grup sarılması yaptık, bu bana gerçekten çok iyi geldi. Kendimi bir kez daha huzurlu hissettim. Freddie anı olarak kalması için polaroid kamerasıyla bir grup fotoğrafı çekti ve bir tanesini saklamam için bana verdi.

Artık gitme vaktim gelmişti, oyun evrenini ve bu evrendeki herkesi gerçekten çok seviyordum fakat arkamda bir ailem, bir hayatım vardı ve öylece her şeyi bırakıp gidemezdim. Geri dönmek zorundaydım, neyse ki oyun evrenine istediğim zaman gidip gelebileceğim bir bilekliğim vardı. Eğer o bileklik olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Herkes şu an tam karşımda duruyordu, Harvey "Görüşmek üzere Willow." Dedi. "Her şeyin için teşekkürler." Freddie "Seni çok özleyeceğiz." Dedi hüzünlü bir ifadeyle. Heather ve Madison da "Kendine çok iyi bak, seni seviyoruz." Dediler. Martin ve Gill de aynı şekilde beni özleyeceklerini söylediler ve kendime iyi bakmamı istediler.

Hepsine teker teker sarıldım ve sonra "Sizi iyi ki tanımışım, siz de kendinize çok iyi bakın tekrardan görüşmek üzere. Sizleri seviyorum." Dedim. Bana el sallayarak "Görüşmek üzere Willow!" Diye haykırdılar ve sonra bilekliğimin düğmesine bastım ve oyun evreninden ayrıldım.

Sonra kendimi evde buldum, hiçbir şey değişmemişti. Oyunun içine girdiğim o sabah saatleriydi, bir an evvel hazırlandım ve kardeşimin mezarına doğru yola çıktım. Artık evde olduğum fikrine bir türlü alışamamıştım, eve dönüşümün şaşkınlığı üzerindeyken kardeşimin mezarına gittim ve hep yaptığım gibi ona taptaze mis kokulu çiçekler aldım. Kendi kendime "Başıma gelenleri ona anlatsam gerçekten de hayrete düşerdi." Diye düşündüm.

Daha sonra okula gittim ve o günkü derslere katıldım ve her zaman olduğu gibi akşam saatlerinde eve döndüm. Çok yorulmuştum, oyunu açacak halim bile yoktu o yüzden kendimi hemen yatağıma attım. Sonra elime Freddie'nin hatıra olarak verdiği fotoğrafı aldım, herkesi şimdiden çok özlemiştim. Freddie'nin o neşeli halleri, Heather'ın destekleyiciliği ve ilgisi, Harvey'nin çözüm odaklı tavırları... Oyunun içinde gördüğüm ne varsa hepsi gözümün önünden geçip gidiyordu, her şeye gerçekten de büyük bir özlem duyuyordum. Onlarla kısa zamanda tekrar görüşmek istiyordum. En sonunda çok yorgun düştüm ve anılarımızı düşünerek oyunun içine girmeden önceki gece olduğu gibi derin bir uykuya daldım.

SON.

PikselHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin