Üç hafta sonra nihayet tamamen iyileşmiştim ve Harvey'nin vurulduğu kolu da sapasağlamdı, artık Harvey'nin dostlarını kaybettiği günün intikamını almamız gerekiyordu. Ben iyileşme sürecindeyken binlerce strateji üzerine düşündük, en az risk taşıyan planı seçmeye özen gösterdik ve aklımıza mükemmel bir plan geldi.
Biz içeriye hemen girmeyecektik, bizden önce Heather'ı içeriye sokacaktık. Eğer biz hemen içeriye girersek, bu işi bitiremezdik. Heather içeriye girecek ve bir şans daha istediğini, bir operasyonumuzla ilgili önemli bir bilgi edindiğini söyleyecekti. Daha sonra bizler doğru zamanda içeriye girecektik.
Harvey "Arkadaşlar, hazır mısınız?" Diye sordu. Hepimiz coşkuyla "Hazırız!" Diye cevap verdik. Sonra hepimiz bütün hazırlığımızı yaptıktan sonra yola çıktık. Madison "Sonunda biteceğine inanamıyorum!" Dedi hayretler içerisinde. Freddie "Kesinlikle! Sonunda kurtuluyoruz!" Diye cevap verdi. Bu olaylardan ne kadar sıkıldıkları gözlerinden okunuyordu.
Flame Warriors, hem benim hem de takımımın kötü günler geçirmesine ve ağır şeylere maruz kalmasına sebep olmuştu. Mesela, ben hayatımda ilk defa araba kazası geçirmiştim. Ne olursa olsun umudumuzu kaybetmeden yolumuza devam ettik, birbirimize daima destek olduk ve artık Flame Warriors tamamen bitecekti.
Dürüst olmam gerekirse Revenge Soldiers bana her zaman bir aile oldu, oyunun içine girmeden önce de onlara karşı bir sevgi besliyordum içimde. Tamamen yabancı insanlarla aynı çatı altında yaşayıp, bir aile olmak bambaşka bir şeydi. Hayatta yaşanabilecek en güzel duygulardan biriydi.
Nihayet Flame Warriors'ın üssüne varmıştık. Heather önden gidecekti, içerideki olayları kesintisiz bir şekilde takip edebilmek için Heather'ın kıyafetinin yakasına gizli kamera ve gizli mikrofon yerleştirdik. Bu sayede her şeyi bir bilgisayardan görebiliyorduk.
Heather "Bunu duymanız gerekiyor!" Diyerek içeri daldı. Heather'ı gören Wayne sinirlenip deri koltuğundan ayağa kalktı ve "Seni hain! Burada ne arıyorsun sen?" Diye sordu. Heather "Efendim, sandığınız gibi değil!" Dedi.
"Açıklayabilirim inanın bana!"Wayne "Neyi açıklayacaksın adi kadın? Bize karşı bir saygısızlık ettiğin apaçık ortada!" Diye haykırdı sinirli bir şekilde. Madison, Gill, Freddie, Martin ve ben ağzımız açık bir şekilde Heather'ı izliyorduk. Gill "Vay canına! Plana gerçekten de çok sadık." Dedi. Heather "Sizin için önemli bilgiler öğrendim, bir şans daha verin!" Dedi.
Wayne bir süre durup düşündü "Bana bak, numara yapmıyorsun değil mi?" Diye sordu. Heather yine istifini bozmadan "Tabii ki hayır efendim. O nasıl söz!" Diye cevap verdi. Wayne sinsi bir gülümsemeyle "O halde otur bakalım Heather." Dedi. Olanları izlerken Freddie güldü ve "Aptal herif nasıl da inandı ama!" Dedi.
Heather ona tarif ettiğimiz uydurma bir operasyonu Wayne'e anlatıyordu. Anlattıktan sonra Wayne kahkaha attı ve "İşte şimdi kendini affetirmeyi başardın! Buna içilir." Dedi ve odasındaki içki vitrinine doğru yöneldi.
Wayne içki doldururken Heather onun arkasından boynunu kavradı ve bıçağını Wayne'in boynuna doğru yaklaştırdı. Tam o sırada Wayne'in korumaları Heather'a ateş etmeye yeltenecekken Heather iki korumaya da ateş etti. Wayne'in beti benzi atmıştı, "Heather, ne yapıyorsun sen?" Diye sordu kekeleyerek.
Heather pişkin pişkin "Uzun zamandır yapmam gereken şeyi yapıyorum." Diye cevap verdi. "Sen benim gençliğimi, hayallerimi, hayatımı elimden aldın. Ben de şimdi senin canını alacağım, unutma ki sadece hak ettiğin şeyi yaşıyorsun." Wayne "Dur lütfen!" Dedi gergin bir sesle. Heather "Sen beni ailemden koparırken durmamıştın." Diye karşılık verdi ve hunharca Wayne'in boğazını kesti.
İtiraf etmeliyim ki hepimizin içinin yağları erimişti, Heather "İçeri girebilirsiniz." Dedi ve sonra üsse baskın yaptık. Flame Warriors'ın zorla çalıştırdığı herkesi özgürlüğüne kavuşturduk, sırf para için bu işi bayıla bayıla yapanların hakkından geldik. Vakit, intikam vaktiydi ve biz bunu en iyi şekilde değerlendiriyorduk.
Biz baskınımızı yaptığımız esnada Alexander ve Mason korku içinde kaçıyordu, Harvey ile beraber onların önünü kestik. Mason "Durun, konuşarak halledebiliriz. Lütfen bize zarar vermeyin!" Dedi ürkekçe. "Bana alay edercesine ufaklık diyordun ne oldu?" Diye sordum.
Korku içinde "Özür dilerim. Gerçekten." Dedi. Ben de kızgınlık içinde "Özür dilemek için çok geç." Dedim. "Bir dakika, seni hiçbir zaman affetmeyecektim ki, ama bana ufaklık dediğin için değil. Bir sürü masum insanın canına kıydığın için." Dedim ve ona doğru yaklaştım. Korku içinde bağırıyordu, onu kolundan tuttum ve kafasına ateş ettim.
Harvey "Sıra sende Alex." Dedi ve Alexander'ın üstüne doğru yürüdü, onu sert bir şekilde çıkış merdivenlerinden aşağı itti ve Alexander oracıkta öldü. Bu sırada takımımız diğerlerinin icabına bakmaya devam ediyordu, aklıma bir şey geldi ve hemen Wayne'in odasına gidip siyah, parlak şamdanını aldım. Harvey "Ne yapıyorsun?" Diye sordu.
"Bütün bu pislikleri ateşe vermek istiyorum! Buradaki her şey küle dönsün!" Diye cevap verdim. "Buradakiler yüzünden çok zarar gördük." Dedim. Bana hak verdi ve diğer Flame Warriors üyelerini teker teker yok ettikten sonra hepimiz dışarı çıktık ve nihayet Flame Warriors üssünü ateşe verdik.
Flame Warriors tam anlamıyla bitmişti, yoktu artık. Tıpkı öldürdüğü masum insanlar gibi ölüp gitmişti, alevlerin yükselişini izlerken Heather "Sanırım bugün hayatımın en mutlu günüydü, çünkü bana acı veren bir şeyden artık temelli kurtuldum." Dedi.
Harvey "Ben de." Diye cevap verdi. "Bir yandan da iyi ki böyle bir takımla mücadele ettim diyorum, çünkü eğer böyle bir takım olmasaydı seninle tanışamazdım." Bunun üzerine Heather utangaç bir şekilde gülümsedi. "Kendimi oldukça hafiflemiş hissediyorum." Dedim. "Sanki yıllarca bu anı bekliyordum, mücadelenin bitişinin verdiği o rahatlama duygusunu."
Madison "Sana katılıyorum." Diyerek cevap verdi. "Hani bir şey sana günlerce acı verir de özgüvenini, neşeni, ruhunu mahveder ve en sonunda ondan kurtulursun ya, işte aynen öyle bir şey." Hepimiz bir müddet yükselen alevleri izledik, yanıp küle dönen o binaya dikkatlice bakıyordum.
Asla aklımdan çıkarmayacaktım, çünkü bu bina bana hem acılar yaşatmış hem de bir ekip olmanın önemini öğretmişti. Daha kendi üssümüze dönmek için tekrar yola çıktık, yorgun ama bir o kadar da mutluyduk hepimiz. Hayatımızın her saniyesinde bize zarar veren bir eziyetten kurtulmuştuk.
Üsse vardığımızda hemen odama fırladım, sıcak bir duş aldım ve dişlerimi fırçaladım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra kısa bir süreliğine aynadaki görüntüme baktım. Çok yorgun bir görünüşüm vardı gözlerimin altı uykusuzluktan kopkoyu olmuştu, gözlerim kanlanmıştı ama bu izler zaferin izleriydi, hayatım boyunca hiç unutmayacağım bir zaferin.
Daha sonra aynanın karşısından çekildim ve üstüme rahat bir şeyler giyip uyudum, biraz uykuyu hak ettiğimi düşünüyordum. Yaklaşık üç saat sonra Freddie beni uyandırıp akşam yemeği yiyeceğimizi söyledi. Martin bizim için ızgarada et ve tavuk yapmıştı, afiyetle yemeğimizi yerken bugünkü zaferimiz ve diğer konular hakkında konuşmuştuk.
Ekip olmanın, hatta bir ekipten çok aile olmanın önemini tam da bugün anlıyordum. Aile yalnızca anne baba demek değil, birileri sizi koşulsuz sevip, her anınızda destek olursa ve sizin kusurlarınızı önemsemezse aileniz olurlar. Revenge Soldiers da benim ailem sayılırdı, bana her daim destek olup cesaret vermişlerdi ve her zaman bana yardımcı olmuşlardı. Özgüvenimi, mutluluğumu ve cesaretimi onlara borçluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piksel
Science FictionWillow Johnson adında 19 yaşında bir kız, biraz video oyunu oynayıp daha sonra derin bir uykuya dalar. Sabah uyandığında kendini en sevdiği oyunun dünyasında bulur. Nasıl geri döneceğini bilmeyen Willow zamanla karakterlerin iç dünyalarını tanımaya...