BÖLÜM 1: SARA WALKER

47 5 0
                                    

İyi okumalar...


Önce tek bir gözyaşı düştü gündüze,

Sonra akan yaşlar durulmadı

Acılar dinmedi, çığlıklar susmadı.

İsyan etti gündüz 

Dayanamadı aycıya,

Yenik düştü gözyaşlarına.


Sonra gece geldi.

Aldı tüm gözyaşlarını , acıları, yalnızlığı, tüm gerçekleri...

O günden sonra gece hep çığlık sesleri duyuldu.

Gündüzleri ise sahte gülüşler.

                                                                                    Çiğdem Ünlü

Elimdeki şiir kitabını balkonda oturduğum pufun üstüne bıraktım. Oturduğum pofuduk koltuktan  kalkıp boynumu iki yandan çıtlattım. Daha sonra vücudumu esneterek rahatladım. Bugün okula gitmeyip kendime izin vermiştim. Ama maalesef ki aynı şeyi iş için yapamıyordum. Öğleden sonra gitmek zorunda olduğum bir işim vardı. Ve şuan bir şeyler yedikten sonra çıkmalıydım. Yoksa geç kalacaktım bu yüzden  o patron bozuntusu beni azarlamaya kalkışacaktı ve bende dayanamayıp bu sefer kafa atmak yerine direkt o boynunu kıracaktım.

1 hafta önce başlamıştım işe. İkinci günü ise geç kaldığım için bana sorumsuz biri olduğumu iş yerini sürtme yeri olmadığını ve her istediğim zamanda gelemeyeceğimin cartını curtunu sunmuştu.

"YANIYOR!" 

NE? Ne yanıyor?

"Sara dudaklarım yanıyor." dedi baş belası arkadaşım ,kardeşim. Ellerimi  saçlarıma daldırıp geriye savurdum. Bu kız gerçekten bir belaydı. Ev işleriyle arası yok buna tamam. Yemek yapmasını bilmiyor buna da tamam ama hani insanlar bilmedikleri şeyleri öğrenmeye çalışır değil mi? Benim kardeşim ise öğrenmemek için elinden geleni yapıyor. Ya da daha doğrusu beni çıldırtmak için. 

"Su! Güzelim sormak istemiyorum ama daha fazla ağlamaman için soruyorum. Neden dudakların yanıyor bebeğim?" elleri ile sürekli dudaklarını yelpazeliyordu ve aynı anda ise hızlı hızlı nefesler alıp veriyordu. Sanırım dudaklarını serinletmeye çalışıyordu.

"Neden olacak. Fazilet ablanın sokak satıcısından aldığı biberler çok güzellerdi. Bende dayanamadım bari biraz alayımda turşu yapalım dedim. Almaz olaydım. Altı üstü biraz tadına bakacaktım acı mı değil mi diye?" ellerimi göğsümde birleştirip dudaklarımı büzdüm.

"Eeee... acı mıymış peki?"  benim sırıtarak bakan ifademe karşılık o hala yerinde tepiniyordu.

"Acıymış ama öyle azıcık falan değil baya acıymış kızım. Bak ben acıya bayılırım tamam mı? Ama bu kadarı ilk defa oluyor. Bu ne acıdır Yarrabbi?" ben gülmeye devam ederken o daha da sinirleniyordu.

"Ellerini yüzünden uzak tut. Gözünde arada kaynar."

Su ise beni dinlemek yerine hala tepiniyordu. " HEY! O kadar da kötü olamaz. Tepinmekten vazgeç artık. " sözümü dinleyip yerinde durmuştu ama bu seferde kötü kötü bakıyordu. Aklıma geçen sefer ki gibi beni gıdıklayacağı gelsede o sadece bana yaklaşıp dilinin kırmızılığını göstermişti.

"O kadar da kötü olamaz mı? Dalga mı geçiyorsun sen? Şu  dilimin haline bak. " tamam oldukça kırmızıydı ve sanırım baya yanıyordu.

"Ama aptallık bende Fazilet ablanın ipiyle kuyuya inersem olacağı buydu zaten." onaylar bir şekilde başımı sallayıp arkamdaki balkon duvarına yaslandım. Tam o anda Su biberlere dokunduğu eliyle gözlerini ovacağını anladığımda atılacaktım ki geç kalmıştım. Bu aptal o ellerle gözlerini çoktan ovmuştu.

SARA WALKERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin