Yeniden belirmemiz sanki yüzyıllar sürdü. Vücudum uyuşmuş gibiydi. Başım ağrıyordu ve algım körelmişti sanki. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Yine de gözkapaklarımı hafifçe araladım. Bu kez karşımda malikane yoktu. Parlak ışıkları gözlerimi alan o lanet laboratuvar vardı. Profesörleri görecek olmam midemin kasılmasına neden oluyordu. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. Kavga etmek yararıma olmazdı. Gözlerimi açtığımda Carmen'e döndüm. Bakışları ileriye kilitlenmişti. Kolyeyi tutan elini yumruk yapmıştı ve parmak boğumları bembeyazdı. Bakışlarını takip ettiğimde yüzünde manyak bir ifadeyle bize bakan profesör Helena'yı gördüm. Tam arkasında profesör Joseph duruyordu. Biraz tuhaf bir açıyla.
"Arven!"
Hector... Onun sesini duymuştum. Profesör Joseph hareket edince Hector ortaya çıktı. Profesör onun boynuna bir bıçak dayamıştı. İçimdeki öfke iyice yükseldi ve ne olacağını düşünmeden profesörlere doğru koşmaya başladım. Daha yarı yola gelmiştim ki başımda yakıcı bir acı hissettim. Sanki biri başıma çok ağır bir şeyle vurmuş gibiydi. Vücudum emrimi dinlemedi ve yere yığıldım. Yattığım yerden her şeyi görebiliyordum ama kıpırdayamıyordum bile. Konuşmak için ağzımı açtım ama dudaklarım hareket etmiyordu. Bakışlarım Hector'un üzerindeydi. Bana buğulu gözlerle bakıyordu. Bıçağın boynuna değdiği yerde kırmızı çiçeklere benzeyen kan lekeleri vardı. Bunu görmekten nefret ettim. Seni çok özledim demek istiyordum ama lanet olası dudaklarım kıpırdamıyordu. Profesör Helena, avına saldıran aslan edasıyla Carmen'in elindeki kolyeyi aldı. Elinde sallanan kolyeyle yanıma gelip eğildi ve yere dağılmış saçlarımı okşadı. Ona büyük bir nefretle baktım.
"Başarmışsın tatlım. Başaracağını biliyordum. Şimdi, eğer sakin duracağına söz verirsen üzerindeki tılsımı kaldıracağım." Hector'a döndü.
"Sen de söz verirsen Joseph boğazındaki bıçağı çekecek."
Hector'a bakıp gözlerimi kırptım.
"Söz veriyoruz." Diye geveledi Hector. Boğazından bıçak nihayet çekildi. Benim de ağzımdan bir rahatlama sesi çıktı. Hector ve Carmen hemen yanıma koştular. Hector'a sımsıkı sarıldım. Onu öyle çok özlemiştim ki farkında olmadan ağlamaya başladım.
"Sizi yalnız bırakalım biraz." Dedi profesör Helena.Hector odada volta atıyordu. Onu sakinleştirmek hiç de kolay olmayacaktı. Elini siyah saçlarının arasından geçirdi ve bana öfkeyle baktı.
"Beni neden çağırmadın Arven? Birlikte gelseydik buraya ben bir çözüm bulurdum. Saatlerce sana ulaşmadım. Bu pislik profesörler kardeşini öldürmekle tehdit etmişler seni. Hiçbir şeyden haberim yoktu. Tesadüfen bir rüya gördüm ve buraya geldim. Profesörler baştan bir şeyler zırvaladılar ama sonra Joseph'in boğazını sıktığımda döküldüler. İkisini de öldürmem lazımdı. Ben..."
"Yeter! Ne kadar acı çektiğimi görmüyor musun? Mecburdum, Hector. Carmen'i kaybedemezdim anlıyor musun? O ailemden kalan tek kişi. O rüyayı sana ben gördürdüm. Nasıl yaptığımı bilmiyorum ama seninle olduğu gibi Carmen ile de rüya yoluyla iletişime geçtim. İkinizi de buraya getirttim. Çıkış yolu yoktu. Bu insanlar kafayı sıyırmış. Bizi gözlerini bile kırpmadan öldürebilirler. Bir iki görev daha iyi göründü gözüme." Dedim bir kerekte. Sözlerim bitince nefesim kesilmişti. Kendimi arkamdaki beyaz koltuğa bıraktım. Carmen sessizce bizi dinliyordu. Yüzünde hüzünlü bir ifade vardı. Hector yanıma gelip önümde diz çöktü. Gözlerime baktı.
"Özür dilerim aşkım. O kadar çok öfkelendim ki olanlardan seni sorumlu tuttum. İstediklerini almışsınız. Daha kaç görev var? Polise gitme şansımız yok mu?" Dedi yumuşak bir sesle. Başımı iki yana sallarken gözyaşlarım yanaklarıma dökülüyordu. Hector gözyaşlarımı usulca sildi.
"Polise gidemeyiz çünkü bizim deli olduğumuzu düşünürler. İki görev kaldı. Onları da başaralım ve izimizi kaybettirelim. Sen de bizimle gel."
Beni kendisine çekip başımı göğsüne yasladı.
"Elbette geleceğim. Toparla kendini. Görevleri yapıp gideriz. Bana güven."
Başımı sallayıp kısa bir an için gözlerimi kapattım. Her şeyin gerçekten düzeleceğine inanmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA~Zamanın Külleri
Science-FictionLavinia, ölüm çiçeği demek. Roma imparatorluğunun baş komutanı olan Titus'un güzeller güzeli kızıdır Lavinia. Ölünce şehrin uzağında bir tepeye gömülür Lavinia. Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıkar. O çiçeğe de bölgede yaşayanlar lavinia i...