Güneş ışığı kaldığımız odayı aydınlatmaya başladığında çoktan uyanmıştım ve tavanı izliyordum. Şu sıralar rüyalarım kabuslardan ibaretti. Ya annemin öldüğünü görüyordum ya da Hector'un beni terk ettiğini. Uyumamak mümkün olsaydı bunu yapardım. Usulca sağıma dönüp uyuyan Carmen'e baktım. Güzel yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Kızıl, uzun saçları yastığa yayılmıştı. Düzenli nefes aldıkça göğsü inip kalkıyordu. Henüz on altı yaşında olmasına rağmen büyük acılar yaşamıştı. Babasını ve annesini kaybetmişti. Bir de Milas'ı. Bazen gece uykusunda onun adını sayıklıyordu.
"Sen de gel. Milas, gitme. Milas..."
İşte yine sayıklıyordu. Gözlerim dolunca derin bir nefes aldım. Kararlarımı sorgulamayı sevmezdim ama bazen Milas'ı da yanımızda getirmeli miydik diye düşünmeden edemiyordum. Carmen, onsuz yarımdı. Eski neşesini kaybetmişti. Sanki benliğinin tamamlanması için gerekli tek şey Milastı. Ağlamaya başlayan Carmen'in saçlarını okşadım. Bir süre sonra çatık kaşları normal haline döndü ve ağlamayı kesti. Ben de yatmaktan sıkıldığım için kalkıp Hector'un yanına gittim. Yatağın ucuna oturup yüzünü incelemeye başladım. Siyah saçlarının bir tutamı alnına düşmüştü. Uyandırmamaya dikkat ederek perçemini okşadım. Onu tanıdığımda ne kadar da hayata küskündü. Şimdiyse beni güldürmek için sürekli uğraşıyordu. Aklıma gördüğüm kabuslar gelince gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Hector beni terk ederse onu tanıdığım halinden bile daha beter bir hale gelirdim. Bundan emindim.
"Lavinia'm, ağlama. Yine kabus mu gördün?" Dedi Hector gözlerini açtığında. Ağladığımı uyurken mi fark etmişti? Hızla gözyaşlarımı sildim ve güldüm.
"Sen iyice kahin oldun. Gözlerin kapalıyken ağladığımı nasıl anladın?"
Hector elimi tutup kalbinin üzerine koydu. Kalp atışını rahatlıkla hissedebiliyordum. Hector, gözlerime aşkla bakıyordu.
"Ben uyusam da kalbim senin üzüldüğünü hissediyor."
Sesi yumuşacıktı ve kalbimi çiçeklere vuran güneş ışığı gibi ısıtmıştı. Dediklerine cevap vermek için ağzımı açtığımda beni hızla kendisine doğru çekti. Tam yanına düşmüştüm. Burnunu boynuma yaklaştırıp kokumu içine çekti. Dudaklarıma yaklaştığında gözlerimi kapattım. Bir öksürük sesi bütün büyüyü bozana dek kalbim heyecanla çarpıyordu. Sesi duyar duymaz yataktan kalktım. Carmen, gözlerini kısmış bize bakıyordu. Bir süre üçümüz de sessiz kaldık. Daha sonraysa gülmeye başladık. Uyuyanlar da uyanmıştı böylece.Pembe elbisemi çekiştirirken yakasının neden bu kadar dar olduğunu anlamaya çalışıyordum. Giyerken neredeyse başımdan geçmeyecek derecede dardı. Şimdi de boğazımı sıkıyorlarmış gibi bir hissiyat oluşturmuştu. Carmen de aynı elbisenin mavisi vardı. O da yakasını çekiştirip duruyordu. Bize elbiseleri getiren adam özel bir gösteri olduğunu ve tüm saray çalışanı kadınların aynı elbisenin farklı renklerini giyeceklerini söylemişti. Erkeklerin ne giydiğini merak ediyordum. Birazdan bahçeye çıktığımızda görecektim. Hector ile sürekli ayrı kalıyorduk. Şimdi ne yaptığını merak ediyordum. Özel gösteriden kasıt neydi acaba? Aklıma birbiriyle dövüşen erkekler gelmişti. Öyle adetleri var mıydı acaba? Bu, daha çok Roma krallıklarında olurdu. Yine de tam olarak bilemezdim. Carmen ile koridorda yürürken bizi saraya alan kadını gördüm.
"Özel gösteriden kasıt ne? Ne olacak?" Dedim merakla. Kadının adı çok uzundu ve bir türlü ezberleyememiştim. Yan yana yürürken konuşmaya başladı.
"Kraliçenin baş danışmanı tarafından özel olarak seçilmiş olan erkekler dövüşecek."
Tahmin ettiğim şey doğru çıkmıştı. Koridor bittiğinde bahçeye açılan büyük kapıdan çıktık. Oldukça güneşli bir gündü. Tam karşıda, kaktüs bahçesinin bittiği tarafta kraliçe için özel bir yer hazırlanmıştı. Altından tahtın yanında daha az gösterişli koltuk tarzı yerler vardı. Daha az yetkili kişiler oturacak herhalde diye düşündüm. Bakışlarım kapıya kaydı. Gösterişli kıyafetler içinde insanlar saraya giriyordu. Burası bugün çok kalabalık olacaktı belli ki. Bizi saraya getiren kadını takip ederken gözlerim Hector'u aradı. Neredeydi? İlerlemeye devam ederken erkeklere sürekli görev veren adama rastladım. Ben durunca Carmen de durdu.
"Hector'u gördünüz mü?" Dedim adama bakıp. Gözlerini kıstı.
"Şu esmer çocuk mu? Giyinmeye gitti. Bugün dövüşecek. Kraliçe onu özel olarak seçti."
Kraliçe onu özel olarak seçti. Beynimde yankılanan cümlenin ağırlığıyla bacaklarım titrerken sendeledim. Düşmeden hemen önce Carmen beni sıkıca tuttu. Kalabalıktan sıyrılıp kaktüs bahçesine doğru ilerledik. Duvara yaslandığımda derin nefesler aldım. Kraliçe benim nişanlımı nasıl dövüştürürdü? Üstelik özel olarak seçmek ne anlama geliyordu? Gördüğüm rüya aklımda dönerken gözlerimi kapattım.
"Abla, iyi misin? Hastalandığını söyleyelim ve içeri girelim mi?"
Gözlerimi açtım ve birkaç kez kırpıştırdım. İçeri girip ne olacağını kaçırmak istemiyordum. Başımı iki yana salladım.
"Hector yaralanabilir. Bu dövüşler profesyonelce yapılıyor. Engel olmalıyız. Onu bulmam lazım. Gel benimle."
Carmen'i çekiştirerek ilerlemeye başladım. Kısa süre sonra dövüşeceklerin durduğu yeri bulmuştuk. Hızla içeri girdik ve savaşa gider gibi giyinmiş Hector'un yanına gittim.
"Dövüşmeyi nasıl kabul edersin? Ölebilirsin. Ben ne yaparım o zaman?"
Sesim yüksek ve suçlayıcıydı. Hector ellerini omuzlarıma koydu. Yüzünde dingin bir ifade vardı.
"Korkma, Lavinia'm. İyi dövüşürüm ben. Antik Yunan'da o adamı nasıl dövdüğümü hatırlamıyor musun?"
Nefesimi dışarı verdim.
"Bu, profesyonel bir dövüş. Herkes çok iyi olmalı. Hastalandığını ve dövüşemeyeceğini söyle de içeri girelim."
Numara yapıp hastalanacağını söylemesini bekliyordum ama o gözlerini devirdi.
"Kraliçe beni seçti. Emirlerine karşı gelemem."
İyice çileden çıkmıştım. Başka kimsenin duyamayacağı kadar ona yaklaştım. Yüzlerimizin arasında çok az mesafe vardı. Bakışlarımdaki büyük öfkeyle konuşmaya başladım.
"Nişanlının isteğini hiçe mi sayacaksın? Bunu yaparsan seni asla affetmem."
Sözlerim bitince yutkundu ve hızla başını salladı. Elindeki kılıcı yere attı birden. Karnını tutup sık sık nefes almaya başladı. Çevredekiler yardıma koşunca memnuniyetle gülümsedim. İnanmışlardı. Kısa bir an sonra Hector'un koluna girmiştim ve hep birlikte dışarı çıkıp saraya geri döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA~Zamanın Külleri
Science FictionLavinia, ölüm çiçeği demek. Roma imparatorluğunun baş komutanı olan Titus'un güzeller güzeli kızıdır Lavinia. Ölünce şehrin uzağında bir tepeye gömülür Lavinia. Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıkar. O çiçeğe de bölgede yaşayanlar lavinia i...