Herkes bana bakarken avucumun içindeki taşı sıktım ve mantıklı bir yalan bulmaya çalıştım. Bıçak elimde duruyordu. Taşı çıkarttığım gün gibi ortadaydı. Aklıma gelen numarayla elimi bilekliğin olduğu yere götürdüm. Kaşlarımı çatıp bilekliği çekiştirmeye başladım. Diğer elimdeki bıçağı da usulca yere bıraktım.
"Bileklik bileğimi sıkmaya başladı. Çıkartmaya çalışırken daha çok sıktım ve bıçakla çıkartmaya çalıştım. Beceremedim. Taşı çıktı."
Hâlâ bilekliği çekiştirirken göz ucuyla inandılar mı diye Aphrodite ve Leonidas'ın olduğu yere baktım. İkisi de bilekliğime bakıyorlardı.
"Çekiştirme, Arven. Ben hallederim." Dedi Aphrodite nazik bir şekilde ve bilekliğimi biraz uğraşsa da çıkarttı. İnanmış gibi görünüyordu. Carmen ve Hector yanıma geldiler. Carmen numaradan esnedi.
"Uykum geldi, abla. Eve gitsek iyi olur."
Gözlerini kırpıştırdı. Başımı usulca salladım.
"Her şey için teşekkürler, Aphrodite." Dedim ona bakıp. Aphrodite gülümsedi.
"Rica ederim. Yarın sana yeni bir bileklik veririm." Dediğinde aklımdaki soruyu sordum.
"Yapıştırabilir miyiz taşı?"
Bir süre düşündü. Daha sonra gülümseyerek başını salladı.
"Evet. Bende yapıştırmak için iyi bir malzeme var. Bitkilerden hazırladığım bir karışımdı. Yarın yapıştırırız."
Zafer edasıyla gülümsedim ama o mutluluktan gülümsediğimi zannediyordu. Herkese iyi geceler diledik. Milas ile Carmen sarılacak gibi oldular ama araya girip buna engel oldum. Eve varınca kardeşimle detaylıca konuşmam gerekiyordu.Avluda yürüyüp içeri girince kapıyı arkamdan kapattım. Carmen hızlı adımlarla üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Aklı sıra benden kaçacaktı.
"Carmen, buraya gel!"
Carmen beni duymazdan gelip merdivenleri tırmanmaya başladı. Arkasından gitmek için hamle yaptığımda Hector kolumu tuttu.
"Konuşmam gerek onunla sevgilim." Dedim ona bakarak. Yüzünde ciddi bir ifade vardı.
"Carmen mantıklı bir kızdır. Burada kalamayacağımızı biliyor. Milas'a gereken cevabı vermiştir."
Sinirle bir kahkaha attım. Kolumu ondan kurtardım.
"Sarılarak mı veriyor cevabını? Carmen ona aşık olmuş besbelli. Gidip bunun ne kadar saçma olduğunu anlatacağım. Hatta onu yarın sabah geri göndereceğim. Bu kadar maskaralık yeterli. O, Milas denen şımarık çocuk da boyunun ölçüsünü almış olur. Kardeşimi sevgililerinden biri yapacak aklınca. Ben varken bu mümkün mü?"
Hector nefesini sıkkınca dışarı verdi. Dudaklarını ıslattı.
"Lavinia'm, kusura bakma ama Milas kardeşine aşık. Bakışlarından anlamak mümkün. Benim sana baktığım gibi bakıyor. Gözlerinde yıldızlar parlıyor. Aynı bakışı Carmen'de de görmek mümkün."
Dediklerini düşündüm. Lanet olsun ki haklıydı. Bu gerçeği ben de görmüştüm ama kabullenmek istemiyordum. Omuzlarım düştü. Carmen'e bunun saçma olduğunu anlatsam da anlamak istemeyecekti. Aşk, bütün imkansızlıkları reddeden bir olguydu. Yürüyüp en yakındaki koltuğa oturdum. Hector da usulca yanıma oturdu. Carmen aşık olduğu kişiden nasıl ayrılacaktı? On altı yaşındaydı. Geri döndüğümüzde hayatı boyunca Milas'ı arayacaktı ama asla onu bulamayacaktı. Sevmeyi deneyecekti, belki biri ona Milas gibi bakacaktı ya da onun gibi gülecekti ama asla onun gibi olmayacaktı.Uzun bir süre yan yana oturduk. Daha sonra iyice uykum geldi ama uyumadan önce Carmen ile konuşmalıydım. Hector'a iyi geceler dileyip üst kata çıktım. Ses çıkartmamaya çalışarak Carmen'in odasının önüne gittim. Bir süre dışarda öten baykuşun sesinden başka ses duyulmuyordu ama sonra derinden gelen ağlama sesi çalındı kulaklarıma. Carmen, ağlıyordu. Derin bir nefes alıp kapıyı usulca açtım. Koridordaki mumlardan gelen ışık karanlık odaya dolunca Carmen kapıya baktı ve hızlıca gözlerini sildi. Kapıyı kapatıp yanına, yatağa oturdum. Kucağındaki ellerine bakıyordu.
"Milas'ı sevdiğini anladım. Çok üzgünüm, Carmen. Keşke bizim hayatımızda karşına çıksaydı."
Aklıma başka bir şey gelmediği için sustum ve ona bakmaya başladım. Bir süre tırnaklarını avucuna batırdı. Daha sonra bana baktığında yanaklarının gözyaşlarıyla ıslandığını gördüm.
"Onu da götüremez miyiz abla? Bizim çağa uyum sağlaması için çabalarım. Bence sever. Onu her gün görmek istiyorum. Bana bakıp gülümsemesi hoşuma gidiyor. Hector abinin sana baktığı gibi bakıyor bana. Sen de fark ettin değil mi?" Dedi masumca. O kadar masum görünüyordu ki bir an onu mutlu etmek için olur demeyi düşündüm. Ne yazık ki bunu yapamazdık. Carmen'in saçlarını okşamaya başladığımda başını omzuma yasladı.
"Bunun olmayacağını sen de biliyorsun. O buraya ait. Bu zamana. Burada biçilmiş bir ömrü var. Oraya götürürsek ölebilir. Buna dayanamaz belki de. Bilmiyorum. Profesörler biliyor olabilir ama onu götürdüğümüzü öğrenirlerse çok kızarlar."
Başını usulca salladı ve elimi tuttu. Elini sıktım. Uzun bir süre konuşmadık. Daha sonra konuştuğunda sesi uykuluydu. Birlikte uyumamızı istedi ve seve seve kabul ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVINIA~Zamanın Külleri
Ciencia FicciónLavinia, ölüm çiçeği demek. Roma imparatorluğunun baş komutanı olan Titus'un güzeller güzeli kızıdır Lavinia. Ölünce şehrin uzağında bir tepeye gömülür Lavinia. Aylar sonra mezarının üzerinde bir çiçek çıkar. O çiçeğe de bölgede yaşayanlar lavinia i...