Who Is She ?- I Monster
"Burada olduğumu kimse biliyor mu?'' Draco karşısındaki ölüm yiyenin küçümseyici bakışları altında soru sormaya devam ediyordu. Harry ve Draco adamı yakalayıp bir odaya almıştı. Remus ve Sirius çağırılmış, konuşmaya çalışıyorlardı.
Karşılarındaki, adının Roderick Graves olduğunu öğrendikleri adam sorulara cevap vermek yerine Draco'yu dikizlemekle meşguldü.
''Burada güvende olduğunu sanıyorsun, değil mi Draco? Seni de benim gibi işleri bittikten sonra öldürecekler. Hayatının hatasını yaptığının farkında değilsin.'' Harry sabrının sonuna gelmiş, adama doğru yürüyüp bağlı olan sandalyesinde ileri itmiş, eliyle yakasını kavramıştı. Gözlerinden neredeyse alev çıkacak şekilde konuştu.
''Eğer konuşmazsan ağzından çıkacak bir sonraki şey dişlerin olacak.'' Adam, Harry'nin gözlerine baktı ve gülmeye başladı. Onu ciddiye almamış gibi gözüküyordu.
''Bahsettiğin kadar varmış, Draco. Ama daha çok şiddete yatkın, ha? Ne dersin?'' Harry gevşettiği eliyle bir yumruk attı. Remus onu geri tuttu ve çekti. Adam çoktan tekrar gülmeye başlamıştı bile.
Harry sakinleşip Remus'un ellerinden ayrıldı ve nefeslendi. Arkasını duvara yaslayıp tepkisiz bir şekilde olanları izleyen Draco adamdan gözlerini çekmiyordu. Harry derin bir nefes alıp adama döndü tekrar.
''Şuna ne dersin? Ya konuşursun, neden ve nasıl geldiğini. Ya da seni burada öldürürüz. Seç.''
Dudaklarındaki sönen sırıtıştan sonra gözlerini yere sabitledi ve küçük bir iç çekti adam. Korkusu gözlerine vuruyordu. Birkaç saniye sonra başını sallayıp Harry'nin yanında sakin kalmaya çalışan Remus'a döndü.
''Creevey'in Daily Prophet'e gönderdiği mektuptaki saç telini kullandım. Tek bir şansım vardı.''
''Ve sıçtın.'' Draco adamın sözünü kesmiş gözlerine gözünü dikmişti. Dudaklarındaki küçük sırıtış sırasında Remus konuştu.
''Bizi nasıl buldun?''
''Zor olmadı. Creevey'in adresi sadece yetkiliye verdiğini biliyordum. Ben de kendi yöntemlerimi kullandım. Ölmen gerekiyordu. Ama eğer kendine güvenin ve gidecek yerin olmasa bu yola çıkmazdın. Lucius'un da küçük yardımlarıyla... Nerede olduğunu buldum.'' dedi adam Draco'ya bakarak. Ondan bahsettiğini herkes anlamıştı.
''Diğerleri biliyor mu? Onlara söyledin mi?''
''Doğru olup olmadığını kontrol etmem gerekiyordu. Yeni yetkilimiz pek merhametli değil. Hataya yer yok.''
''Yeni yetkiliniz mi? Kim o?''
''Asla öğrenemeyeceksiniz.'' Adam sırıttı ve daha sonra kahkaha atmaya başladı. O sırada kendini zorla tutmaya çalışan Harry atak yapacaktı ki Remus onu yeniden tuttu.
Odadaki herkes ne yapılacağını düşünürken gergindi. Hem her an saldırı ihtimali, hem tehlikede olma konusunda endişelilerdi. Bir de üzerine adama ne yapılacağını düşünüyorlardı.
''Seninle ne yapacağız şimdi?'' Sirius herkesin aklındaki soruyu dile getirdiğinde Remus bir iç çekti.
''Onu salamayız. Diğerlerine haber gönderir. Öldüremeyiz de...'' Sirius onaylarcasına başını salladı ve cevapladı.
''Düşüneceğim. Şimdilik dışarı çıkalım.'' Draco dışında herkes başını salladı ve kapıya yöneldi. Adamı tanıyordu. Onu oradayken defalarca insanların çığlıklarına karşı attığı kahkahalardan tanıyordu. İçindeki nefret ona baktıkça büyürken gözlerini kırpmıyordu bile. ''Hadi, Malfoy.'' Draco kendine geldi ve gözünü ondan ayırıp kapıya yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the dragon's sanctuary || drarry
FanfictionSavaş bitmişti. Ama kargaşa ve ölümler asla. Ölüm yiyenler kaçmış, kendilerine yeni bir sığınma mekanı, bir yetkili ve yeni bir amaç bulmuştu. Aralarından kaçmaya çalışan Draco Malfoy'un ise kaçacak tek bir yeri vardı. Grimmauld Meydanı 12 Numara...