Arctic Monkeys- You're So Dark
Draco önünde dolaşan fısıltılarla gözlerini açtı. Ağzındaki kan tadını umursamamaya çalışarak gözlerini açarak odaya odaklanmaya çalıştı.
Yatağının baş ucunda pencereye yaslanmış Harry, yatağının önünde dikilip tartışan Remus ve Sirius, kapının önündeki Ron ve Hermione, arkasında merakla içeriye bakmaya çalışıp abisini ittiren Ginny'i fark ettiğinde, neler olduğunu anlamış bir şekilde iç çekti.
''Başka bir yerde tartışamaz mısınız?'' Draco sesini güçlükle çıkarırken odada sessizlik oluştu. Ron ona karşı bir adım atmaya kalkışınca Hermione onu kolundan kendine çekti.
''Uyandığına göre sorularımızı cevaplayabilirsin, değil mi?'' Harry sordu sabırsızca.
''Şimdilik dinlensin, Harry. Eninde sonunda ayağa kalkacak.''
''Ne? Onu burada tutmayacağız değil mi?'' Ron, Remus'a karşı çıkarak konuştu. Doğal olarak her an onları lanetleyebilecek bir ölüm yiyenin burada kalmasını istemiyordu.
''Sana söyledim, Ron. Dışarı çıktığı anda bizi ifşa eder. Burada kalması hem işimize gelir hem korunaklı bir çözüm olur.''
''Sağolun ya... Kullanıp atacağınızı az belli ettiniz.'' Draco'nun bu kibirli konuşmaları herkesi sinir ediyordu ama katlanmak zorundalardı. Ama susmazsa çok iyi şeyler olmayacağını bildiğinden devam etmedi.
''Sesini kesmezsen kapattığımız yaraları bir kere de ben açarım, Malfoy. Sus ve cevap ver. Bu büyü de neyin nesi?''
''Harry, daha yeni ölümden döndü. Biraz sakinleşsek mi? Önce büyünün ne ve neden olduğunu söylerse gerisini sonra öğreniriz.'' Odada tek mantıklı konuşan kişinin Sirius olduğunu düşündü Draco. Eh, sonuçta kendi soyundandı, değil mi?
Draco derin bir iç çekti ve Ron'un kendine her an lanet atabileceğini düşündüren bakışları altında konuşmaya başladı. ''İhanet edip kaçtığım için. Eğer biri ölüm yiyenlerden bir şekilde ayrılıp kaçarsa diye bir uğursuzluk büyüsü oluşturuldu ve Dolohov'un büyüsünü işleve koydular. İçeri girip konuşmaya başladığım an da etki göstermeye başladı.''
''Yani bunun olacağını biliyordun?'' Sirius da diğerleri kadar şaşkındı ama mantıklı olmaya çalışıyordu.
''Yani, evet. Bir nevi.''
''Neden daha önce söylemedin?''
''Kusura bakmayın, suçlamalarınız sırasında zaman bulamadım.'' Draco konuşup gözlerini devirdi. Ortamdaki ciddi sessizliği fark ettiğinde Harry'ye baktı. Ciddi olduklarını ve cevap beklediklerini anladı. İç çekip konuşmaya devam etti. 'Y'a ölürdüm, ya kurtulurdum. Şansımı denemek istedim. Ve...'' Konuşmayı kesip odadaki herkese bir göz attı. ''Sanırım başardım?''
''İyileşene kadar bu odada hapissin, Malfoy. Sonrasına ise vereceğin bilgilere göre karar vereceğiz. Bu büyüyü göze alman hemen sana güveneceğimiz anlamına gelmiyor.''
''Hadi ama, Sirius. Onu burada mı bırakacaksınız. Bu gerizekalı camdan atlayıp kaçar, yine de o bilgiyi yetiştirir.'' Ron daha fazla dayanamamıştı. Draco'ya hala katlanamıyordu. Ama herkesin aksine tepkisini gösteriyordu.
''Aynen, Weasley. Onlar da zaten düşünememişti her türlü kaçacağımı, burada savunmasız halde bırakacaklar beni. Bana gerizekalı diyene bakın.'' Draco'nun söylediklerine dayanamayıp ona saldırmaya kalkıştı Ron. Remus ondan büyük cüssesiyle onu geri tuttu ve konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the dragon's sanctuary || drarry
FanfictionSavaş bitmişti. Ama kargaşa ve ölümler asla. Ölüm yiyenler kaçmış, kendilerine yeni bir sığınma mekanı, bir yetkili ve yeni bir amaç bulmuştu. Aralarından kaçmaya çalışan Draco Malfoy'un ise kaçacak tek bir yeri vardı. Grimmauld Meydanı 12 Numara...