Bölüm 1

618 50 43
                                    

                              alt-J- Fitzpleasure
        Genç adam hızlı adımlarını bozmadan, cübbesinin şapkası başında yürüyordu. Gecenin bir saati olduğundan kuş bile uçmuyordu dışarıda. Adımlarını irkilmesinden biraz daha hızlandırdı.

       Hedeflediği binanın önüne geldi ve elini yılan şeklindeki kapı tokmağı dışında, kapı olduğunu gösterecek bir şey bulundurmayan yere götürdü. Tokmağın üstünde elini gezdirdi. Sanki burada daha önce bulunduğunu düşündüren hissi görmezden gelmeye çalışırken büyüyü uygulamaya kalkıştı.

      "Siktir...'' Adamın yaptığı büyü hiçbir işe yaramıyordu bile. Değişiklik bile olmamıştı. Muhtemelen büyüleri düzenlediklerini düşündü.

      Büyüyü defalarca uygulamaya çalışmasına rağmen yine hiçbir şey olmamıştı. Son şansını kullanmaya karar verdi. Elini kaldırıp başının hizasındaki kapı ziline dokundu. İçeriden gelen gürültüyle bir an olsun irkilmişti. Ne kadar sesli bir zil...

       İçeriden birden fazla ayak sesi geldiğinde duruşunu düzeltti ve elini zilden çekti. Her ihtimale karşı başını öne doğru eğdi. Birkaç saniye sonra gelen fısıltılar eşliğinde kapı açıldı.

      "Sen kimsin?'' Dikildiği kapının tam önünden geldi ses.

      Genç adam başını tanıdık gelen sesle kaldırdı. Göz ucuyla orada duranlara baktığında yavaşça başındaki şapkayı indirip gözlerini zümrüt yeşili gözlere dikti.

      "Malfoy?''
                                                                          
                                • • •
     "Merhaba, Potter. Beni özledin mi?'' Draco önünde asalarını kaldırmış halde dikilen 3 adamı görmezden gelip tek birine odaklandı.

      "Ne? Malfoy... Ne sikim yapıyorsun? Sen- Bir dakika. Burayı nasıl buld- Başkası var mı? Bekle... Ne?'' Harry'nin ağzından kelimeler istemsizce çıkıyordu. Karşısında aylardır aradığı ölüm yiyen duruyordu ve hiçbir şey yapmadan duruyordu. Buna rağmen Draco pişkin pişkin cevap veriyordu. O an asasını bırakıp suratına yumruk atmak ve döverek öldürmek istedi. Draco, Harry'nin yüz ifadesinden bunu anlamış olacak ki hemen cevap verdi.

      "Kaçtım.'' Lafı uzatmadan direk cevap verdi Draco. ''Yardıma ihtiyacım var. Sığınacak başka yerim yok ve bana yardım edeceğinizi düşündüm.'' Aklına gelenleri sıralarken Remus, Severus ve Harry'nin ona şaşkınlık ve kızgınlık arası bir ifadeyle baktığını gördü.

        "Bakın... Gerçekten bir planım yok. Her şeyi teker teker anlatacağım ama önce... Bana inanmanız gerekiyor.''

       "Oh, bu çok kolay olacak zaten. Ne hakla onca insana eziyet edip karşımıza böyle rahat geçebilirsin? Seni şu an burada öldürebiliriz, biliyorsun değil mi?''

        "Hayır yapmazsınız...'' Draco fazla ileriye gitmek istemedi ama söylemeden de edemedi. ''Çünkü bana ihtiyacınız var.'' Draco olanları sindirmeleri için birazcık zaman verdi ve devam etti. ''İstediğiniz tüm bilgileri size verebilirim.''

        "Yalan söylemediğini nereden bileceğiz?'' Harry onu sorgulamaya devam ediyordu. Haklı olarak. Bunca zaman neden gelmediğini, ya da neden şimdi geldiğini, ya da eğer burayı biliyorduysa neden iletmediğini... Bunun gibi bir sürü soru birikmişti kafasında.

        "Yanınızda iksirde ustalaşıp profesör olmuş biri var. İstediği zaman veritaserum yapıp kullanabilir. Eğer ona güvenmezseniz burada tutmazsınız zaten.'' Draco konuşmasının sonunda ona tepkisiz bir şekilde bakan Severus'a gözünü dikmişti.

        "Sana güvenebileceğimizi nereden bileceğiz? Ya da yanında ölüm yiyen getirmediğini?'' Remus o geldiğinden beri ilk kez konuşmuştu. Draco biraz bekledi ve cebini yokladı. Harry her ihtimale karşı asasını yeniden ona doğru kaldırmıştı. Draco cebindeki asayı çıkardığında üçü şok içinde asaya bakıyordu.

       Başında yılan sembolü olan asaya.

      "Bu...''

      "Babamın asası. Onu savunmasız bırakmak hem işinize, hem işime yarar diye düşündüm.'' Draco her şeyi düşünmüştü. Ona güvenmeleri için ölüm yiyenlerin birinin cesedini de getirebilirdi. Ama o bunu yapamayacak kadar... Draco'ydu.

       "Bana asaları ver.'' Severus direkt Draco'ya bakarak konuştu. Her zamankinden huzursuz görünüyordu. ''Seninkini de, bunu da.''

        Draco tam itiraz edecekken içeri alınma şansını düşünüp derin bir iç çekti. Elini cübbesinin kol kısmına sokup ona ait olan asasını aldı. İkisini de eline alıp yan tutmuş bir şekilde Severus'a verdi. Severus, Harry ve Remus'un ortasından çekilip Draco'nun geçmesi için yol açtı. Draco hiçbir tepki vermeyip içeri girdi. Harry ise her ihtimale karşı asasını indirmiyordu.

        Draco bir yandan etrafı inceleyip, bir yandan ona gitmesini emrettikleri yoldan gidiyordu. Giriş salonunun en ucundaki odaya vardıklarında, içerideki 2 kişi onlara şaşkınca bakıyordu.

       "Sen... Draco? Remus? Bu ne demek oluyor?''

        "Hepsini kendi anlatacak, Sirius. Sakin ol.'' Remus sakin bir şekilde Sirius'u cevapladı. ''Harry, asanı indir. O savunmasız.''

       "Asasız büyü yapamadığını nereden biliyorsunuz?''

       "Beni o kadar güçlü gördüğünü bilmiyordum, Potter.''

       "Sesini kesmezsen seni paramparça ederim, Malfoy.''

       "Bir kez yapmıştın zaten. Yine yaparsın.'' Salon sessizliğe boğuldu. Draco düşünmeden ettiği lafla kendine içinden küfür etti. Derin bir iç çektiğinde Remus anlamış olacak ki olaya müdahale etti.

        "İkiniz de susun. Olayı düzgünce anlayıp bir şeyler yapmamız gerekiyor.'' Remus uzun masanın en ucundaki sandalyeyi çekip Draco'ya işaret etti. Draco hiçbir tepki vermeden masaya oturdu. Harry hariç diğerleri de diğer masalara oturdu.

        "Tonks, her ihtimale karşı Ginny ve diğerlerinin yanında durur musun?'' Remus ona küçük bir gülümseme gönderip baktığında, Tonks başını sakince sallayıp Draco'ya bir bakış attıktan sonra odadan çıktı ve üst kata yöneldi.

        "Şimdi... En baştan mı başlamak istersin yoksa-'' Sirius'un sözü, Draco'nun girdiği öksürük kriziyle son buldu.

         Draco 10 saniye ardından durmayınca Harry iç çekip tezgahta duran sürahiden bir su koydu ve ona uzattı. Draco hiç tereddütsüz onu içtiğinde biraz sakinlemişti.

       "Ben... Tabi. Sadece-'' Draco iki üç öksürükten sonra ağzına götürdüğü elinde bir ıslaklık hissetti.

        Kesilmeyen öksürükleri sırasında eline baktığında kırmızı bir sıvı farketti.

       Kendi kanı.

      "Ne?'' Draco'nun arkasında duran Harry ne tepki vereceğini bilemeden öylece dikilmeye başladı. Ardından Draco karnında hissettiği acıdan elini karnına götürdü. Ne zaman durdurduğunu bilmediği öksürüklerin elinde bıraktığı kandan, karnına götürdüğünde daha çok farketti.

       "Onu misafir odasına alın. Birkaç dakikaya orada olacağım.'' Severus diğerlerinin şok olmuş haline göre daha sakindi. Odadan çıktığında Remus ve Sirius çoktan Draco'yu omuzlarının altına almıştı. Draco karnındaki acıya dayanamayıp yürüyemezken, aynı acıyı her yerinde hissetti.

        Ağzından püskürttüğü kanlar sırasında, gözleri çoktan kararmış, ve bayılmıştı.

ilk bölümü yayınlıyorum, elimde 9 tane bölüm kaldı. iyi okumalar <3

the dragon's sanctuary || drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin