Mausoleum- Rafferty
Draco, sağ tarafında dikilip ona bakan Harry'e bakarken, içinden hiç hissetmediği kadar rahatlama, aynı derecede öfke hissetti. Onlar onu ararken bu sırada ne yaptığını çok merak ediyordu. Onca bağırış ve haykırışın aksine nasıl bu denli sakin kalabiliyordu?
Draco'nun dolmuş gözlerinin yerini alevler aldığında, bacağındaki ve karnındaki yarayı umursamadan ayağa kalktı. Acısına rağmen o hırsla Harry'e koştu ve...
"Seni orospu çocuğu."
Ona yumruk attı.
Harry geriye yalpalanıp kanayan burnunu tutarken şok içinde Draco'ya döndü. Yüzündeki siniri içinde hissediyordu. Haklı mıydı? Üzgündü. Haklıydı.
"Deli misin sen ya? Ne yapıyorsun, aptal! Burnuma takıntılı mısın?" dedi Harry anlık şokla. Burnundan akan kanları umursamadan ona doğru döndü ve şimdiki yapacağı hareketi sabırsızlıkla beklemeye başladı.
"Kaçırılıp öldürülebilirdin. Beyninin hangi lobu tek başına gitmeni söyledi? Yanında biri olmadığını sansalardı ne olurdu?" Draco elini ona kaldırmış, her an vuracakmış gibi tutarken konuştu. Harry anı kollayarak bir adım geri gitti ve işini sağlama aldı.
"Ama bir şey olmadı. Gördün mü? Takım gücü." dedi Harry ardından alaycı bir şekilde. Söylediklerinin ardından arkasını döndü ve yürüyerek başlangıç bölgesine doğru ilerledi. Draco şokla ve sinirle gözlerini çıkarırcasına açmış, Harry'nin, arkasında bıraktığı herkesin aksine olan gamsızlığına şaşırıyordu.
Remus, arkasından gelip Draco'ya yaralarını kapatmaları için bir şeyler fısıldayıp bir köşeye çekti ve yaralarını kapatmaya başladı. Draco'nun ise aklından tek bir şey geçiyordu.
Neden onun kaybolduğunu duyduğunda öyle bir tepki vermişti?
Sadece anlık düşünüyordu. Onun kaçırıldığını, hatta bir köşede öldürüldüğünü, daha kötüsü işkence edilerek öldürüldüğünü düşündüğünde kendinden geçmişti. Tek düşündüğü, tek yapmak istediği onu gördüğü an kollarına atlamak, bir daha bırakmamakmış gibi hissetmişti. Ta ki onun tepkisine kadar. Sonra keşke bir crucio atsalarmış diye geçirdi içinden.
Yoldaşlıktaki herkes toplanıp Draco'nun yaraları kapatıldığında tekrar toplandılar. Harry, Draco'yu gördüğünde anlamlı bir sırıtış gönderdi ve cisimlendi. Draco'nun öfkesi hala geçmemişken fısıldadı.
"Aptal orospu çocuğu."
• • •
Ertesi gün sabah Harry erken uyandı. Mutfağa gitti, acıkmıştı, kendine bir şeyler hazırladı ve diğerlerini bekledi. Bu sırada dün gece yaşananları düşündü.
Draco'nun söylediği her şeyi duymuş, kafası karışmıştı. Belli ki... Draco'nun onu bu kadar önemsediğini, merak ettiğini hatta kendini feda edebileceğini bilmiyordu. Kendine yediremiyordu ama bu hoşuna gitmişti. Aynısı ona olsa aynı şeyi yapar mıydı? Büyük ihtimalle. Aynı şekilde hisseder miydi? Büyük ihtimalle. Tüm bu sorular ve yanıtlar aklında dolanırken mutfağa birinin girdiğini duydu. Oraya doğru baktığında ona içten bir gülümseme sundu.
"Günaydın, Gin."
"Günaydın, Harry. Araştırma nasıl gitti? Bir şeyler buldunuz mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the dragon's sanctuary || drarry
FanfictionSavaş bitmişti. Ama kargaşa ve ölümler asla. Ölüm yiyenler kaçmış, kendilerine yeni bir sığınma mekanı, bir yetkili ve yeni bir amaç bulmuştu. Aralarından kaçmaya çalışan Draco Malfoy'un ise kaçacak tek bir yeri vardı. Grimmauld Meydanı 12 Numara...