22.

252 22 3
                                    

''Çektiğiniz acının, sizi öldürmeyeceğini bilmek kadar acı verici ne olabilir?''


Kemal  YALÇINKAYA'dan. 

Yıkılışımın birinci haftasındaydım. 

Terk edilişimin, birinci haftasındaydım. 

Bir hafta bana dar gelmişti, içim içime sığmıyordu. Saniyeler dakikalar saatler birbirine girmişti. Bu sürede neredeyse hiç uyumamış, girilmedik delik, aramadığım yer kalmamıştı. Yoktu, Sevdiğim hiçbir yerde, yoktu. 

Sanırım en büyük sınavımda buydu, terk edilmem. Sürekli bana 'seni bırakmayacağım' derdi. Ama şimdi, en kötü kelimeleri söyleyip beni onsuz bırakıp gitmişti. Söylesindi, ama bırakıp gitmeseydi. Yapamıyordum onsuz. Olmuyordu, nefes alamıyordum. Her yer üstüme geliyordu. 

Yüzüğü söküp atması, kalbimi daha da parçalarken gitmesi ölümüm olmuştu. Canımdan, canım çıkıyordu. 

Günlerdir olduğu gibi, bir bok bulamayıp kendi evimde oturmuş içiyordum. Günlerdir, bir şey bulamayıp içiyordum. O bile unutturmuyordu bana olanları ama, içiyordum. 

Kafamın içinde sesler dönüp duruyordu. Ayışığı'nın sözleri dönüp duruyordu. Elimde ki bardağı sıktım. ''Sus artık!'' diye bağırıp bardağı fırlattım. Sinirimi alamayıp kafama kafama vurmaya başladım. İçimde ki ateş sönmüyordu. Sevdiğim olmadan, sönecek değildi. 

Nefes alamıyordum. Sığdıramıyordum kendimi bir yere. 

Kendimi koltuğun kenarına bıraktım. ''Neredesin? Ne yapıyorsun?'' diye kendi kendime konuşmaya başladım. Her gün ki gibi. 

Gidebileceği her yere bakmıştım. Bütün deliklere girmiştim. Sabahlara kadar aradım, uyumadan aradım. Açlık nedir bilmeden aradım. Sanki yok olmuştu. Ailesi olanları bilmiyordu, abisi dışında. Ama Ayışığı onları sıkı tembihlemişti, yerini biliyorlardı ama bana demiyorlardı. Zaten benimle konuşmuyorlardı, hepsi benden nefret ediyordu.

 Bende gece gündüz demeden onu arıyordum. Pes etmeyecektim, bulacaktım. Nefes alamaz, ölürdüm bulamazsam. Verdiği ceza beni ölüme sürüklüyordu. 

Bir haftadır ses seda yoktu, telefonları kapalıydı. Başına bir şey gelmiş olduğu düşüncesi beni yerle bir ediyordu.  Gelmemesi, bana dönmemesinden ölesiye korkuyordum. Ya beni tamamen bırakırsa? ''Allah benim belamı versin!'' diye haykırdım. Sinirimin geçmeyeceğini biliyordum. Kalkıp vestiyerin aynasına bir yumruk attım. Camlar etrafa dağılıyordu. Elim kanıyordu, aynı kalbim gibi. Sevdiğimin yokluğundan başka büyük acı göremiyordum etrafta. 

Olanları anlatacaktım ama beni yine bırakıp gidecekti.  Böyle olması daha kötü olmuştu, evet. 

Ama ben gerçekten kendime hakim olamamıştım, kadının bana oyun oynadığını bilmiyordum. Konuşmamız lazım, Ayışığı ile ilgili deyince ilk kendime baktım. Kendimi kontrol edebilecek şekilde içmiştim.  Gittim evine. Kapıyı açtı telaşla. Beni eve davet etti, tekrar kendimi sorguladım. Çok düşündüm içeri girerken, otururken, verdiği suyu içerken. Kendime hakim olabilirdim her şekilde. Bir kaç konuşmasından sonra, samimiyet kurmuştu. Aklım Ayışığı'nda olduğu için samimiyetine karşılık vermedim, veremezdim. Sevdiğim vardı. Saçmaydı evine gitmem ama onun hakkında her şeyi bilmek istiyordum. Ya bir şey oldu ve bize anlatmıyorsa diye düşünmüştüm. Çünkü o sıralar çok kavga ederdik ve bize bir şey anlatmazdı.

Feza ayağa kalkıp camı açtı, gerçekten de bir anda sıcak olmuştu. Sonra beni bir odaya getirmişti. Sabah çıplak bir kadının altında olduğumu fark ettiğim gibi hızla kendimi yataktan atmıştım. Üstümü nasıl giydiğimi hatırlamıyordum bile. Uçkuruna düşkün bir erkek değildim. Adamlık değildi yaptığım, benim kitabımda böyle şeyler yoktu. Benim kitabımda kimi seversen onunla evlenmek vardı. Kimseye yan gözle bakmamak vardı, sevdiğini korumak, kollamak vardı. Bir  kere düşmüştüm bu lanet şeyin içine. Zaten o sabah gözlerimi açar açmaz pişmanlığımla karşı karşıya kalmıştım. 

TUTUŞMUŞ BERABERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin