18.

702 23 12
                                    

''Bir kadının sana aşık olduğunu şuradan anlarsın: seni koklayarak öper.''


Sabah kalktığım zaman Serhat abiler gitmişti, halamın eşinin bir sıkıntısı çıkmıştı iş yerinde ve onun arabasıyla geldikleri için gitmek zorunda kalmıştı. Bir yandan da iyi olmuştu. 

Uzandığım yerden kalkıp yatağımı toparladım. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım. Dolabımın karşısına geçtim. Bir kaç parça bir şey giyip odadan çıktım.

Aşağıya indiğim zaman annemin mutfakta bir  şeyler ayarlamaya çalıştığını gördüm. Pek yardım etmek istediğim zaman salona doğru adımladım. Abimin yanıma kendimi atınca sulu sulu öptüm onu.

''Günaydın ömür törpüm.'' 

''Günaydın fıstığım!''

''Kahvaltı hazır!'' Diye bağıran annemle birlikte kahvaltıya gitmiştik. 

Kahvaltımızı bol sohbetler eşliğinde bitirmiştik. İş konum bile açılmıştı. 

''İşine başla ve bu evden defol git!'' diye çığırarak çimdikledi abim beni.

''Boş yapma, eve iç güveysi getiririm görürsün!'' dedim imayla. 

''Biriciğim... Otur canım sen, ben bakar yediririm seni!'' dedi sertçe. Gülüp masayı toparlamaya başladım. Sofrayı toparladıktan sonra koltuğun kenarında ki telefonu alıp mutfağa tekrar girdim. 

Kemalden bir fotoğraf ve mesaj vardı. Açıp baktığım zaman yatakta yüzü kıpkırmızı olduğu bir fotoğraf vardı. Hemen annemlere haber edip evden çıktım.

Eve vardığım zaman hızlıca kapıyı çaldım, bir elinde çay bir elinde yorgan olan Kemal açmıştı kapıyı. Gerçekten halsiz gözüküyordu. Hızlıca sarılmıştım ona.

''Dur kızım, sana da bulaşacak.'' Diyordu ama bir yandan da sarılıyordu. 

''Ya hemen nasıl kaptın şifayı be adam?!'' Dediğimde çocuk gibi bakmıştı bana. Gülüp kapıyı kapatıp içeri girdim. Koltuğa uzandırıp televizyonu açtım. 

''Annenler nerede?'' dediğimde durup baktı al al olmuş suratıyla. 

''Babamla karşı yakada ki eve gittiler, ancak gece dönerler. Belki de sabah.'' dediğinde kafamı salladım. Kollarımı sıvayıp mutfağa geçtim. İlk olarak güzel bir tavuk çorbası yapmaya başladım. 

Çorba bitince tepsiye vitamin ilaçlarını, çorbayı, suyu ve bir kaç parça ekmek koymuştum. 

Salona girdiğim zaman Kemal'i uyurken görmüştüm. Tepsiyi kenara koyup yanına gittim, hafif ateşi vardı. 

''Kemal!'' deyip bir kaç kere sarstım. Gözlerini hafif açmıştı.

''Üşüyorum.'' dediğinde üzerindeki örtüyü aldım. 

''Ver!'' diye homurdanmalarına kulak asmadan örtüyü tamamen çekip, doğrulttum Kemal'i. 

Tepsiyi elime alıp çorbanın içerisine ekmeğini doğradım. Üfleye üfleye ağzına getirdim.

Çorbası bittiği zaman, ilaçlarıyla birlikte suyunu vermiştim. O arada abime mesaj attım, beni idare etmesi adına. 

''Ayışığı, üşüyorum. Şu pikeyi versene!'' diyen Kemal'e döndüğümde elimle ateşini ölçtüm. Yanıyordu..

''Kalk, kalk!'' dediğimde sarsak adımlarla kalmıştı, homurdanıp duruyordu. 

Banyoya sokup çıkmıştım, halledebilecek kadar kendindeydi. Çıktığında, banyoda üzerini giymiş olduğunu gördüm. Ateşi geçmişti. Şükür...

Alta inip tepsiyi ve bulaştırdıklarımı yıkayıp yerlerine koymuştum. Merdivenlerden ses gelince Kemal'in geldiğini anladım. 

''Sen hep benle ilgileneceksen böyle, hep hasta olurum ama.'' deyip sarılmıştı.

''Sen hep böyle varlığını hissettireceksen, usanmadan ilgileneyim seninle.''



Son!

TUTUŞMUŞ BERABERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin