17.

551 18 14
                                    

''Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma. Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır aslında.''

''Selamünaleyküm!'' dedi Kemal'in babası. Herkes selamını alıp, tanıştılar. Serhat abinin eli hala belimdeydi. Kemal'in gözleri de bizdeydi. Daha doğrusu Serhat abinin elindeydi. Aşırı fazla sinirlenmişti. 

''Kız, bocuğum. Neler yaptın bakalım bana?'' Dedi neşeyle Serhat abi. Abi ne yapıyorsun ya? 

''Allah ne verdiyse, yaptık bir şeyler.'' Diyerek şakaya vurdum. Serhat abi dahil bir kaç kişi kahkaha atmıştı. Bende gülünce Kemal'in görüş odağı artık bendim. Gözlerini asla çekmiyordu. Simsiyah olmuş gözlerini.

''Biz tanışmadık, enişte bey. Serhat ben, bu boncuğun en büyük kuzeniyim.'' Deyip elini tuttu. Kemal'de sinirli bakışlarını ona çevirip elini sıktı.

''Memnun oldum, Kemal bende.'' Dedi sertçe. Serhat abi de gülüp elini çekip tekrar belimin üzerine koydu.

''Hadi yemek yiyelim boncuğum. Acıktım.'' Dediğinde salondan çıkmaya başladık. Arkamdan halamın  Sultan anneye 'Bunlar küçüklükte beri birliktedir, aynı böylelerdir.' deyip güldüğünü Kemal'in de bunlardan sonra sertçe hırıldadığını duymuştum. Hayır olsun!

''Hani, hani!''  Dedi Serhat abim. Gülüp hazır sofraya servis yapmaya başladım.

Herkes sofraya kurulunca tek açıkta kalan yer Kemal'in yanı olduğunu görünce aceleyle yanına oturdum. 

''Boncuğum yanındaki peçeteyi uzatır mısın?'' Diye sorunca Serhat abi, peçeteden yırtıp ona verdim. Kemal sert ama acıtmayacak şekilde elini bacağıma koyunca elimi geri çekmem için mesaj verdiğini anlamıştım.

Kulağıma yaklaşıp, ''Hele bir yalnız kalalım!'' diye sert ve ürkütücü sesle konuşmuştu. Tedirginlikle önüme döndüm. Abim olayı anlamıştı ve bana gözlerini açıp kapatmıştı. Yaptığı hareketle rahatlamıştım. Hallederdi, herhalde!

''Yemeğimizi yediğimize göre, kızım tatlıları getir bakalım..'' babamın demesiyle birlikte sofrayı toparlamaya başladım, abim ve Serhat abinin yardımıyla beş dakika da halletmiştik. Tatlıları dağıtıp oturmuştum. Herkes sohbet edip tatlılarını yerken Kemal stresle bacağını sallıyordu, ne çay içiyordu, ne de tatlısını yiyordu. Yemek bile doğru düzgün yememişti. Korkmuştum, biraz!

Sohbetler edildiği zaman herkes odasına dağılmaya başladı. Hülya anne onlar da kalkmışlardı. Kemal kolumu tutup kulağıma eğildi.

''Yarım saat sonra kapının orada ol!'' Deyip bir hışımla çıkmıştı. 

Herkes gittikten sonra annemde buraları bana bırakıp çıkmıştı. Kapının kapanma sesiyle abimin geldiğini anladım. 

''Sen bence konuşma onunla ya, şimdi kalbini kırar bu sinirle. Bende gidip kafasını gözünü kırarım, hiç girme o toplara güzelim.'' Dedi ve kendini koltuğa attı. Yanına oturdum.

''O kadar mı ya?'' dedim. Abimde 'hıhım' diye ses çıkartmıştı. 

''Bana yürüttü, 'sen niye sakin kalıyorsun?' diye. Mal!'' diye devam ettirdi. 

Oflayıp bulaşıkları dizmeye kalktım. Her yeri toparladıktan sonra abimin yanına oturdum.

''Ne zaman gelecek?''

''Gelir birazdan, abi?''

''Efendim Güzelim?''

''Çok kızar değil mi?''  Kafasını salladı.

''Kalbini kırarsa, kafasını kırarım. Gözüm üstünüzde.'' Dediğinde oflaya puflaya kapıya çıktım. 

Fazla geçmeden gelmişti. Kolumdan tutup arabanın içine sürükledi.  Sesimi çıkarmadan arabayı çalıştırmasını bekledim. Hızla çalıştırıp sürmeye başladı.

''Kemal? Yavaşlar mısın?'' Dediğimde bana attığı bakışla susmak zorunda hissettim. Geldiğimiz yere baktığımda her zaman ki yerimiz olduğunu gördüm. Arabadan hızlıca inip sigara yaktı. Yanına geçtiğimde bana kısa bir bakış atıp sigarasını ezdi. 

''Kemal.'' Dediğimde elini dur anlamında kaldırdı ve indirdi. 

''O adamı niye öptün?!'' Diye bağırdı. 

''Ya Serhat abim o benim, kuzenim. Yıllardır görmüyorum onu, hem abim dediğim insana da sinirlenme.'' Dediğimde daha çok köpürdü.

''Öpüyorsun, sarılıyorsun, yanaklarını elliyorsun, elini beline koyuyor sıkıntı orada da yok! Elini tutuyorsun, beraber olmalar, temizlik yapmalar. Ah, çıldıracağım! Gidip onu benzetmemek için zor duruyorum!'' Diye kükredi. Gerçekten kükremişti, iki adım gerilemiştim onun bağırması üzerine. 

''Salak salak gülüyor sana, yetmezmiş gibi otuz iki diş sende sırıtıyorsun! Ulan! Ulan döverim ben bunu!'' Deyip arabaya yürümeye başladı. Kollarından tutup sarıldım.

''Daha gülmeyeceğim, hem bir iki güne giderler. Yalvarırım sakin ol.'' dediğimde sesli bir nefes verip başımın üzerini öptü.

''Onun yanında güldüğünde nefesim kesildi, benim nefesim sadece bana gülsün. Bana dokunsun. Başkası olamasın!'' 

''Olamaz zaten.'' dediğimde daha sıkı sardı beni. 

''Sabah erken kalkmam lazım, hadi gidelim.''

''Neden?''

''Bizimkiler genelde erken kalkar, kahvaltı vs. hazırlayacağım.'' Kafasını sallayıp arabaya bindi. Gergin ortam dağılmıştı. Radyo da sevdiğim bir müzik çalıyordu. 

Yavaş yavaş onu mırıldanmaya başladım.

''Ben sana aldanamam yarim, ben sana dayanamam!''  Araba durduğunda, radyoyu kapattım. Kemal'i öpüp indim. 

Hızlıca eve girip kapıyı kapattım, abimin koltukta uyuduğunu gördüm. Yavaş adımlarla odama çıkıp kapıyı kapattım. Oldukça yorucu geçmişti benim için bugün. 

Üzerimi çıkartıp yatağıma girdim, yanımda duran küçük ışığı kapatıp yattım.


Son!



TUTUŞMUŞ BERABERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin