Bölüm 2: Pastane

111 19 55
                                    

     BÖLÜM 2: PASTANE

     Ceren elinde poşetlerle pastaneden içeri girdi ve tezgâhtaki annesine uzattı. Annesi merakla sordu:

     - Nerde kaldın kızım? Tam 15 dakika oldu sen gideli. Bulamadın mı yoksa marketi?

     - Hayır, buldum bulmasına da yolda bir çocuğa çarptım, ikimiz de yere düştük. Sonra birisi bizi kaldırdı. Caddeden zor geçtim zaten, çok yoğundu trafik.

     - Aman kızım, dikkat et. Burası İstanbul gibi değil ama gene de akşam saatlerinde trafik yoğun oluyor. Eee. Tanıştın mı Gülşen teyzenle?

     - Tanıştım, çok sevdim, o da beni sevdi, tam bir hanımefendi, hem görgülü, hem saygılı, valla aynı senin gibi. Sana da selam söyledi.

     Kasa başında bekleyen Seren konuşulanları duydu, hemen seslendi kardeşine.

     - O çocuk da buraya geldi, beni sen zannetti. Ben de bozuntuya vermedim. Özür diledi, aceleyle çıkıp gitti.

     Ceren hemen kardeşinin yanına giderek tabureyi çekip oturdu.

     - Çok hoş çocuktu, çok da kibardı, yakışıklıydı. Ben beğendim, sen de beğenmişsindir mutlaka.

     - Beğenmez olur muyum, derken göz ucuyla annesine baktı Seren. Yüksek sesle konuşmasalar da duyacağından endişelenip bu kez fısıldayarak konuşmaya başladılar.

     - O ne kaşlar, gözler, dalgalı, simsiyah saçlar. Valla aklım başımdan gidiyordu ama belli etmedim. Kimbilir kimin nesi diye boşverdim ama yine görmek isterim doğrusu. Buralarda oturuyordur umarım.

     - Ben de hoşlanmadım desem yalan olur. Hele bana bir bakışı vardı ki sorma. Özür dilerken nerdeyse yere kapanacak zannettim. Belli ki istemeden çarptığı için gerçekten pişman olmuş.

     Annesi yanlarına gelerek sordu ikisine de:

     - Kızlar, ne kaynatıyorsunuz bakalım? Dur ben tahmin edeyim. Şu gelip sana çarpan çocuk mu yoksa? Hadi hadi, hemen gevşemeyin ikiniz de. Yavaş yavaş pastaneyi kapatalım da akşama misafirlerimiz var, geç kalmayalım. Haa, giderken kuru pasta götürelim, yemekten sonra çayla beraber yeriz.

     - Hayırdır anne, kim geliyor ki? Dedi Ceren.

     - Az önce marketine gittiğin o kadın var ya hani, Gülşen teyzen. Onlar gelecekler. Dün geldiğimizde konuşamamıştık, ayıp oldu kadıncağıza. Sizi kucağında büyüttü o, çok severdi ikinizi de. Bir de çok tatlı bir oğlu vardı, kimbilir nerelerdedir şimdi.

     - A-aaa, dedi Ceren. Gülşen teyzeyi görmeyi çok isterim. Hemen kanım kaynadı zaten. Beni görünce iki yanağımı birden sıkarak şapır-şupur öptü. Nerdeyse ağlayacaktı. Beni bırakmak istemedi, zorla ayrıldım yanından. Sana da selam söylemişti.

     - Kızım söyledin ya az önce selamı var diye. Unuttun mu yoksa?

     ...

     Nurten hanım Gülşen hanımla çocukluk arkadaşıydı. Aynı mahallede büyümüşler, aynı okula gitmişlerdi. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmezdi. Biri hasta olsa diğeri de yanında yatardı. Aileleri de ikisini birden kendi çocukları gibi severlerdi. Ancak evlenince o da eşini bir hastalık sonucu kaybetmiş, çocuklarıyla birlikte İstanbul'daki ablasının yanına taşınmıştı. Bir süre sonra iş bulup çalışmaya başlamış, ayrı eve çıkarak çocuklarını İstanbul'da okutmuştu. İstanbul'da işini büyütmüş ve kalabalığa dayanamayıp memleketine dönme kararı almıştı. Çocukların da kaydını aldırıp lise son sınıfı Eskişehir'de okumaları için evlerine yakın bir okula kayıt yaptırmıştı. Bu pastaneyi de ev eşyaları gelir gelmez görmüş, kapısında yazan "Devren Kiralık" yazısını okumuş, daha ev eşyalarını yerleştirmeden koşa koşa gelerek sahibiyle sıkı bir pazarlıktan sonra devralmış ve ertesi günü işe başlamıştı.

     ...

     Akşam olmadan pastaneyi kapattılar ve hemen yanındaki binada bulunan evlerine gittiler. Ev eşyalarının çoğunu yerleştirmişlerdi ama henüz açılmayan koliler ve paketler bir odada duruyordu. Babasından kalan bu evi bildiğinden perde ve halılar neredeyse tam uymuştu. Diğer eşyaların da çoğu kullanılır durumdaydı zaten. Fazla masraf yapmadan eve yerleşmeleri hiç de zor olmamıştı. Kiracısı taşınalı henüz bir ay olmuştu ve evi tertemiz bırakmıştı. Buradan gelen kirayla İstanbul'da oturduğu evin kirasının ancak yarısını karşılıyordu ama hiç yoktan iyiydi gene de.

     Kızlar hemen üstlerini değiştirip mutfağa girdiler. Pastaneden aldıkları kuru pasta ve kurabiyeleri özenle büyük bir tabağa yerleştirip yemek yapmaya başladılar. Bu arada yine Ceren'e yolda çarpan çocuktan konuştular, fısır fısır konuşup gülüşmelerini duyan annesi yanlarına gelerek yemek yapmaya yardımcı oldu. İkisi de birbirinden hamarattı kızların, annelerine nerdeyse iş bırakmamışlardı. Anneleri de salondaki masayı hazırlamaya koyuldu. Özenle masa örtüsünü serdi, servis tabaklarını, bardakları, kaşık, çatal ve bıçakları özenle yerleştirdi. Sandalyeleri düzeltti ve bardaklara sürahiden su koydu. Henüz televizyonu kurmamışlardı, zaten pek izlemezlerdi. Sadece haberlere bakıp kapatırlar, kızlar ders çalışmaya ya da kitap okumaya odalarına giderlerdi.

     Biraz sonra zil çaldı, Nurten hanım heyecanla fırladı yerinden. Hemen koşar adımlarla kapıya giderek açtı. Gelenler Gülşen hanımla oğlu Cem'di. İki eski arkadaş sarılıp uzun süre kucaklaştılar, ağlaştılar. Cem de onlara bakıyor, "ben bu kadını nerde görmüştüm acaba" diye içinden geçiriyordu.

     Sarılıp kucaklaşma bitince Nurten hanım Cem'e döndü ve birden şaşırdı. Bugün pastaneye gelen çocuktu bu. Onu da iki yanağından öperek:

     - Kapıda kaldınız, buyrun içeri, dedi.

     Cem ve annesi Gülşen hanım ayakkabılarını çıkartarak Nurten hanımın verdiği terlikleri giydiler. Cem hala bu kadını nerde gördüğünü düşünüyordu ve bir türlü çıkartamıyordu.

     Gelen misafirlerin sesleriyle Ceren mutfaktan çıkarak kapıya doğru baktı ve bakmasıyla mutfağa dönmesi bir oldu. Gözlerini açmış, alt dudağını ısırıyordu ve şaşkınlıktan Seren'e bir şey söyleyemiyordu. Seren de kardeşinin bu durumuna alışık değildi.

     - Kız ne oldu, hayalet mi gördün yoksa? Suratın bembeyaz oldu.

     - Bu o, bu o... diye kekeledi Ceren.

     - Anlamadım, kim ki o?

     - Hani bugün bana çarpıp senden özür dileyen çocuk var ya...

     - Eee, Gülşen teyzenin oğlu muymuş?

     - Evet ya, ta kendisi.

     - A-aaa. İnanmıyorum yaaa, şaka gibi. Tesadüfün böylesi ancak Wattpad romanlarında olur.

     - Bak aklıma ne geldi. Bu çocuk bizim ikiz olduğumuzu bilmiyor. Ona bir şaka yapalım mı? İyice şaşırsın, hem eğlence çıkar bize de. Ne dersin?

     - Benim düşündüğümü mü düşünüyorsun sen de yoksa?

     - Aynen, ama hangisini yapacağız onlara? Bir sürü numaramız var bizim. Gülşen teyzeye ayıp olmasın sonra, küçük bir şaka olsun bu seferki. Hem o bizim ikiz olduğumuzu biliyor, markette sordu bana "senin bir de ikiz kardeşin vardı, o nerde" diye.

     Mutfağın kapısı kapalı olduğundan konuşmaları duyulmuyordu ama anneleri bir şeylerin döndüğünün farkındaydı.

----2. Bölüm Sonu----

     ...

     (Devam edecek)

Pastane İkizleri (Kitap Oldu-TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin