Bölüm 18: Istanbul Gezisi

33 10 35
                                    

      BÖLÜM 18: İSTANBUL GEZİSİ

     Çocuklar uyandıklarında saat öğleden sonra 2.00'yi gösteriyordu. Seher hanım öğle yemeğini hazırlamış, televizyonda kısık sesle gündüz programlarını izleyip örgü örerken çocukların uyanmasını bekledi. Önce Cem uyandı, sonra kızların kapısını tıklatarak "Uyandınız mı?" diye sordu. Kızlar da gözlerini açarak "Geliyoruz" diye yanıt verdiler ve Cem lavaboya giderek elini yüzünü yıkadı. Gelen seslerden Seher hanım çocukların uyandıklarını anlamıştı. Hemen mutfağa giderek çorbanın altını yaktı, diğer yemekler zaten hazırdı. Ekmek ve gazeteyi zaten sabah erkenden Korkut bey almıştı. Masayı hazırladı ve çocuklar elbiselerini giyerek birer birer gelip "Günaydın teyze" dediler.

     Seher hanım da onlara "Günaydın size de ama saatin kaç olduğunu biliyor musunuz?" dedi güler yüzüyle. Kızlar hemen saatlerine baktılar, 2.00'yi çoktan geçmişti ve bu saatte "Günaydın" dedikleri için teyzelerinden utandılar. Beraberce yemeğe oturdular ve yemekte Seher hanım aklındaki soruyu sordu:

     - Kızlar, Cem bizim kardeşimiz dediniz dün ama ben buna bir anlam veremedim. Sizin aranızda kan bağı yok ki, Cem Gülşen teyzenizin oğlu, siz de Nurten'in kızısınız, nasıl oluyor peki bu kardeşlik?

     Seren karşılık verdi:

     - Kan bağı yok ama süt bağı var teyze, diyerek gülümsedi. Seher hanım yine anlamamıştı. Bu kez Ceren açıkladı:

     - Annemiz Cem'i, Gülşen teyze de bizi emzirmiş küçükken. Bunu da bilmiyorlarmış üstelik. Herşey bir anda ortaya çıktı.

     Seher hanım bu olayı Nurten'den duymadığı için kızar gibi yaptı.

     - Ah Nurten ah, bana neden söylemedin bunu, şimdi mi duyacaktım? Diye sesli bir şekilde söylendi. Kızlar da annelerini korumak ister gibi bir tavırla:

     - Biz zaten Eskişehir'e gittiğimizde daha ilk günden Cem'le de Gülşen teyzeyle de çok iyi anlaştık, hemen kanımız kaynadı, Cem'i de kardeş gibi gördük zaten.

     - Kızım, süt çekmiştir. Ya kan çeker, ya süt çeker derler, duymadın mı? Demek varmış bir sebebi bunun, dedi gülümseyerek.

     Yemek boyunca eskilerden söz edildi, kızlar mahalledeki komşulardan ve arkadaşlardan sorular sordu. Seher hanım hepsini yanıtladı ve yemek bitince de çayların mutfakta hazır olduğunu söyledi. Kızlar hemen masadaki tabakları alıp mutfağa giderek çayları hazırladılar, tepsiye koyup getirdiler. Onlar mutfaktayken Seher hanım da Cem'le sohbet etti, biraz da olsa samimiyet kurdu.

     Çaylar içildikten sonra da sohbet devam etti, saate baktıklarında 4.00'e gelmek üzere olduğunu anladılar, zaten kış günü olduğundan hava da kararmaya başlamıştı. Seher hanım:

     - Çocuklar bugün bir yere gidemezsiniz, hava da karardı zaten. Akşam ben sizi güzel bir yemeğe götüreyim, hani şu eskiden gittiğimiz kebapçıya, ne dersiniz? Diye sordu. Kızlar buna sevinerek yanıt verdiler, Cem de "Bana uyar" deyince kitap okuyarak biraz zaman geçirip akşam saat 7.00'ye doğru hazırlanarak evden çıktılar. Evlerinden yürüyerek gidecekleri bu yer İstanbul için çok uzak sayılmazdı ama Cem'e göre evlerinden Köprübaşı'na kadar bir mesafeydi. Aydınlık, ferah ve güzel bir restorana geldiler. İçeri girince hanımlar mantolarını, Cem de paltosunu vestiyerdeki görevliye verdi. Garsonlar Seher hanımı tanıyorlardı, "Hoş geldiniz Seher hanım" diyerek hemen bir masa gösterip menüyü ayrı ayrı önlerine koyarak beklediler.

     Kızlar buraya daha önce defalarca geldiklerinden yiyecekleri yemek belliydi ama Cem menü elinde hala etrafa bakıyor, şık giyimli kadınlara ve erkeklere göz gezdiriyordu. Eskişehir'de böyle bir mekân daha önce hiç görmemişti. Kızlar menüye kısa bir göz attıktan sonra istediklerini sipariş ettiler, Cem de "Bana da aynısından" diye çekingen bir tavırla garsona söyledi. Seher hanımsa salata ve meyve tabağı istedi. Garson siparişleri not alıp menülerle birlikte restoranın mutfağına yöneldi. Cem bu arada sağına ve soluna dikkatle bakıyor, masalardan perdelere, avizelerden yerdeki halılara kadar her tarafa göz gezdiriyordu. Kızlar ve Seher hanım da birbirlerine baktılar ama Cem'i mahcup etmemek için ses çıkartmadılar.

Pastane İkizleri (Kitap Oldu-TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin